Sosyal medyada, Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile Muhammed Esad Erbilî Hazretleri arasında vâki olduğu iddia edilen bir takım hâdise ve meselelerin zikredildiği kısa bir video dolaşıyor.
Şunu hemen kaydetmek isterim ki, Erbilî Hazretleri meşayih-i kiramdan olup aynı zamanda devrinin mühim âlimlerindendir. Bu mümeyyiz vasıfları sebebiyledir ki, Sultan Abdulhamid Han başta olmak üzere devrin Osmanlı devlet ricalinin iltifatlarına mazhar olmuş, itibar görmüştür.
Osmanlı devrinde iltifat ve itibar sebebi olan bu iki vasfı, Kamalist Ankara iktidarının ise şiddetli adavetini çekmiş, bir tertib olduğu artık sağır sultanların bile malumu olan Menemen Hadisesi'nin baş aktörü olarak Muğlalı Paşa denen câninin cellatlığını yaptığı mahkemede yargılanıp 37 mümtaz mü'minle birlikte idama mahkûm edilmiştir. Oğlu ve diğer mahkûmlar Kamal Atatürk'ün İnkılâb Mahkemesinin kurduğu derme çatma darağaçlarında ruhlarını Rahmet-i Rahman'a teslim ederken, ileri yaşı Erbilî hazretlerinin infazdan kurtuluş sebebi olur.
Şefkat ve merhamet kisvesi giydirilmiş bu infazdan kurtuluş da hakikat-i halde vitrinlere oynamaktan başka bir şey değildir. Nitekim yaşı sebebiyle infazdan vazgeçtiklerini söyleyenler seksen dört yaşındaki Muhammed Esad Erbilî Hazretlerini zehirli iğne ile katletmekte bir beis görmezler. Rabbim, Kamal Atatürk Türkiye'sinin cümle din mazlumlarının şahadetlerini makbul eylesin. Âmin...
Bu satırların sebeb-i vücudu olan mevzua avdet etmek gerekirse:
Erebilî Hazretlerinin hâlifesi olup mümtaz ve muhterem bir zât-ı kiram olan Mahmud Sami Efendi'den yapılan rivayete göre, Üstad Bediüzzaman Hazretleri Erbilî Hazretlerini dergâhında ziyaret etmiş, on kadar sual sorup vukufiyetini müşahade ettikten sonra intisab ederek kendisinden Kadirî dersi almış olup müridliğini deruhte etmiştir.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hocalarından Prof. Necdet Tosun'a da teyidle söylettirilen bu bilgilerde Üstad Bediüzzaman için rahatsızlık sebebi olup küçültecek hiçbir şey yok! Erbilî Hazretlerine de büyüklük çıkarılamaz. Ancak, bu bilgiler gerçek değil, hakikati ifâde etmiyor.
Zirâ, Üstad Hazretleri daha çocuk denebilecek yaşta gördüğü rüya üzerine Peygamber Efendimiz (A.S.V)'ın irşad ve emriyle ümmete sual sormayı terketmiş, sonrasında bereketli ömrü boyunca kimseye sual sormamıştır. Nitekim Erbilî Hazretleri ile temas halinde olduğu ifade edilen yıllarda ikamet ettiği Şekerci Hanı'ndaki odasının kapısına "Burada her suale cevab verilir fakat kimseye sual sorulmaz" diye bir levha astırdığı bütün dünyanın malumu iken Muhterem Necdet Tosun Hoca gibi Mahmud Sami Hazretlerinin de meçhulü olamaz.
Sonra küçük yaşlardan itibaren zamanın tarikat zamanı olmadığını ifade edib tevhid-i kıble ile doğrudan Kur'an'a yönelen Hz. Üstad'ı, mürid seviyesinde bir tarikata sokup ehl-i tarik göstermek de hakikate yüz seksen derece zıd düşmek olur. Vâkıa Üstad o meşhur sözü ile tarikat ve mahiyetini reddetme muradında değildir, en zahir mânâsıyla maksadı, değişen şartlarda zamanın tarikat yoluyla hizmet etmeye müsaid olmadığını ifade etmekdir.
Mahmud Sami Hazretlerini de Prof. Necdet Tosun'u da hilaf-ı hakikat konuşmaktan tenzih ederim ancak büyük bir sehvin bahis mevzuu olduğu açıktır. Herhalde Sami Efendi'ye yapılan isnad doğru değildir. Necdet Hocanın hatası ise, bu zayıf rivayeti tahkik etmeksizin doğru telakkî etmek olmuş.