Bediüzzaman Hilal-i Ahdar (Yeşilay)’ın kurucusu mudur?
Zaman zaman dostlarımız bu soruyu sormaktaydılar. Uzun bir süredir aklımda olan bu konuya eğilme fırsatı bulamamıştım! Aşağıdaki haber bu soruya cevap verecek nitelikte! Sizi 26 Mart 1920 tarihinde bir açılış merasimine götüreyim!
HİLAL-İ AHDARIN İLK İÇTIMAI
“Müskiratın bünye-i memlekete iras eylediği mazarrat-ı adide cümlenin malumudur. Öyle oldugu halde memeleket bu beliyye-i müdhişeden bir türlü tahlis-i giribana muvaffak olamamış ve bu husustaki ahkam-ı celile-ı Şer’iyemizde ve bilhassa son zamanlarda layıkı veçhile mazhar-ı hürmet ve riayet olamayarak teşkilatsızlık yüzünden bu tehlikenin önü alınamamış, bilakis müskirat istimali bütün sunuf-ı halkta gittikçe tezayüd ve tevessü eylemiştir. Bu tehlikenin bünye-ı memeleket üzerinde icra eylediği tahribat-ı azimeyi nazar-ı dikkate alan gazetemiz, tahsisan son zamanlarda Amerika’dan ithal edilen muzır ispirtolar vesilesiyle … men’-i istimali yolunda neşriyatta bulunduğu gibi nihayet bu hususta usul ve intizam ve iştirak-ı mesaî ile çalışmak için Hilal-i Ahmer namıyla bir de cemiyet-i hayriyye teşkili imkan pezir olmuştur.
“Saat 2,5’ta Şeyhülislam Haydarizade İbrahim Efendi’nin riyasetinde ilk içtima akd edilmiş ve doktor Mazhar Osman Bey bir nutuk irad ederek içkinin dini ve içtimaî ahlakî fenalıklarnı beyan etmiştir. Mazhar Osman Bey azanın kavlen ve fiilen maksadın husulune yardım etmesini temenni ettikten sonar dinimizin içkiye karşı vaz ettiği şedit nevahinin adap, müsamaha ve görenek tesiri ile gevşediğini anlatarak içkinin dinen haram, sıhhate karşı cinayet, iktisaden felaket, ahlaken de çirkin ve müstehreh olduğunu izah eylemiştir.
Hilal-i Ahdar’ın desatir ve esasatını ber-vech-i zir anlatmıştır:
“Sıhhat-ı vucudiye ve selamet-i fikriyesini kaybetmiş bir sarhoşa bir ma’lulü’t-dimağa imrenerek kimse içkiye başlamaz. Dürlü dürlü mezelerle içki sofraları kuran bezm-i işrette neşeli nazarlarıyla herkesi zevkine teşrik etmek isteyenlerdirki tehlikelidir. Şimdiye kadar kaç biçare bu zehir-i meş’uma alışmış, bu alışanlardan kaç tanesi bilahere ömrünü bir timarhanede geçirmiş, kaç tanesi .. bir şehvetle rast geldiği yere saldırarak firengi gibi hanuman-suz bir felakete uğramıştır.
İçki bir lazime-i içtimaiye değildir. Avrupada işret .. verilen bir kadehi ret etmeği en büyük şeref bilirler.”
Mazhar Osman Bey idare intihabatının da icrasını rica ettikten sonar mevkiini Doktor Milaslı İsmail Hakkı Bey’e terk etmiştir.
Milaslı İsmail Hakkı Bey içkinin mazarratlarını izahtan sonar içkiye nasıl mümanaat edilebileceğini ve ne gibi tedabir ittihaz edilmesi lazım geldiğini söylerken “ Hazret-i Peygamberin bu günkü içkilere nazaran daha hafif olan içkileri bile men eylemesine sebep mazarratlarının menfeatlerinden kat kat efzun olduğu ve daha sonra cenab-ı peygamberin rıhleti ile kendisini istihlaf edenlerden bir çoklarının işrete inhimakleri ile avam arasında içkinin taammüm ettiğini ve İran şairlerinin bu hususta büyük tesiri olduğunu anlattıktan sonra demiştirki “içki namus ve şerefe de muhaliftir. İşretle me’luf olan bir adam yanlız kendisine değil cemiyet-i beşeriyeye de muzırdır. Binaenaleyh içkiyi her ne suretle olursa olsun men etmelidir.”
Ahmed Emin Bey:
Vakit ser-muharriri Ahmed Emin Bey Amerika’da içki aleyhdarlarının tarz-ı mesaini ve içkinin men ile tahassül etmiş olan menafiini uzun uzun izah etmiş, ve Amerika’da müşahede ettiği vekayii anlatarak nihayet Meyhane Alyehdarları Cemiyeti’nin nasıl muvaffak olduğunu ve mecalis-i milliyeye içki aleyhdarı mebuslar intihab ettirerek nihayet içkinin tamamen ima, istimal ve naklinin memnuiyetini taht-ı karara aldırmaları ve bu işe ancak yarım asırda muvaffak oldukları cihetle Hilal-ı Ahdar müntesiplerinin de bu mücadelede aynı kuvvet ve metaneti haiz olmaları icap eylediğini 1773’te teşekkül eden içki aleyhdarı siyasî bir fırkanın ancak bu sayede büyük bir muvaffakiyet kazandığı ve içkinin men’i ile ciddi asarın -kitab gazette alet-i musika gibi- satışlarının tezayüd eylediğini anlatmıştır.
Şeyhülislam Haydarizade İbrahim Efendi nutkunda:
“İçkinin dinî, içtimaî, ahlaki ne kadar mazarratı varsa cümleseni söylediler. Yalnız şunu arz etmek isterim ki beşeriyetin medar-ı şerefi akıldır. Nizam-ı alemin de yegane medar-ı devamı havf-ı ilahidir. Müskirat bu ikisini izaleye hadim olduğundan, dolayı beşeriyetin en büyük düşmanıdır. Şu halde müskirata karşı alem-i beşeriyetin ilan-ı husumet etmesi lazım gelir. Bunun yegane tarıkı ise, şeriat-ı garray-ı Muhammediye’nin ahkamına harfiyyen riayettir. Şer’-i âli şarhoşluğu sabit olan bir müslüman hakkında haddı- şer’-î icrasını emretmiştir. Sarhoş çocuk gibi hayrı ve şerri fârik değildir.”
En ziyade şayan-ı şükran addettiğim cihet ülema ile üdebanın el birliği ile bu bela-yı azimin def’ine damen-i dermeyan-ı himmet olmalarıdır. Umum rüfekay-ı kirama bu bu cihetle arz-ı şükran ederim. Makam-ı meşihat ve icranın vazife-ı şer’iyesini icra hususunda büyük müzahiriyetler gösterecek olan böyle bir cemiyetin teşekkülünden dolayı İslamiyet namına iftihar eylerim. Cenab-ı Hak cümlemizi muvaffakun bil hahayr eylesin!”
Bundan sonra heyet-i idare intihabatı icra edilmiş ve riyaset-i fahriyyeye Şeyhülislam İbrahim Haydarî Efendi hazretleri, riyasete Doktor Emin Paşa, riyaset-i saniyeye Mazhar Osman ve Hüseyin Kazım Beyler, veznedarlığa Tahsin, katib-i umumuliğe ise doktor Şükrü Hazım Beyler intihab olunmuşlardır. Ahmed Emin, Velid, Talha (?) Eşref Edib, Milaslı İsmail Hakkı, Doktor Tevfik Rüşdü, Hamdullanh Subhi, Galib Hakkı, Ferid, Salih Keramet, Hulusi ve İbrahim Alaaddin Beyler intihab ve tayin olunmuşlardır.”
Görüldüğü gibi bu haberde Üstadın adı geçmemektedir. Ancak bu cemiyete katılan isimler arasında Eşref Edip gibi dostları vardır. Bu konuyu burada bırakmadım. Hilal-i Ahdar dergisinde dört ay üst üste yayınlanan cemiyet üyelerinin isimlerini taradım. Maalesef cemiyetin 1400 üyesi arasında (gariptir) bir tane Said ismine rastlayamadım.
Bir dane-i hakikat binler batman hayalata müreccahtır kaidesince bu konudaki hatıralarımızı tashih etmemiz gerekmektedir.