Risale Haber-Haber Merkezi
Eğitimci Ali Erkan Kavaklı, ikinci dönemle birlikte öğrencilere önemli tavsiyelerde ve hatırlatmalarda bulundu. Akit'teki yazısında programlı olmaya dikkat çeken Kavaklı, "İkinci dönem okula başlasaydım neler mi yapardım?" sorusunun cevabını şöyle verdi:
Birinci dönem notlarımı bir kâğıda yazar, hangi dersten notumu ne kadar yükseltebileceğimi hesaplar ve hedefler koyardım. Mesela edebiyatım 70 ise 85 almayı hedeflerdim. Matematik 60 ise 80 almayı kafaya koyardım. Kur’an 75 ise ikinci dönem ortalamasını 95, coğrafya 80 ise 100 yapma hedefi belirlerdim.
Birinci dönem teşekkür almışsan ikinci dönem takdir almayı, takdir almışsam notlarımı daha da iyileştirmeyi, takdir-teşekkür alamamışsam bu dönem mutlaka birisine ulaşmayı hedef edinirdim.
Her ders için hedef belirler ve kendimi geçmeyi planlardım.
Başarı istendiği yere gider.
Namık Kemal:
Yüksel ki yerin bu yer değildir;
Dünyaya gelmek hüner değildir” der.
Necip Fazıl, Kaldırımlar şiirini yazdıktan sonra eleştirmenler onu yaşayan en büyük şair kabul eder. Artık yarışabileceği ve geçebileceği biri kalmamıştır. Necip Fazıl aynanın karşısına geçer ve yeni hedefini koyar: “Necip kendini geç.”
Sakarya Türküsü, Zindandan Mehmed’e Mektup, Muhasebe, Destan bu gayretin ürünüdür.
“Bize gayret yaraşır, merhamet Allah’ındır;
Hükm-ü âti ne fakirin ne de şehinşahındır.”
İnsan dünyaya ilim öğrenerek yükselmek ve cenneti kazanmak için gelmiştir. Dünya yan gelip yatma yeri değildir. Ayağımızı iki seksen uzatıp yatacağımız yer mezarlıktır.
İlim insanı yükseltir.
“Bir saat oturup ilimle meşgul olman, sabaha kadar geceyi ibadetle geçirmenden daha hayırlıdır.” buyurur Aziz Peygamberimiz (sav).
Üstad Bediüzzaman, insanın vazife-i asliyesi taallümle tekemmüldür, der; yani ilim öğrenerek tekamül etmeli.
Durgun sular kurtlanır. İşleyen demir ışıldır.
Daha sık kullandığımız sağ elimiz, sol elimizden güçlüdür. Kullanılan organ gelişir ve güçlenir.
Allah insan beynini öğrenmek için yaratmıştır. Göz görme, kulak işitme, ayak yürüme, beynimiz de öğrenme programlıdır.
İlim öğrenerek, ders çalışarak, araştırma ve projeler yaparak, problem çözerek beynimizi verimli kullanmalıyız.
Çalışmaları ibadet aşkıyla yapardım çünkü ilim öğrenmek, okumak ve çalışmak, tıpkı namaz, oruç, haç ve zekat gibi Yüce Allah’ın emridir. Ne kadar çok okur, öğrenir ve ne kadar fazla çalışırsam o kadar çok sevap kazandığımı bilirim.
Elbistan’da konferans verdim ve Meksen Bey’in lise son sınıftaki oğlu Furkan ile sohbete daldık. Ona büyük hedefler koymasını, program yapıp çalışmasını tavsiye ettim. Furkan hedef koydu, program yaptı ve yola koyuldu.
YGS’ye kadar çok iyi bir tempoda çalıştı. YGS kötü geçmiş, Furkan’ın morali bozulmuş ve ders çalışmayı bırakmış. Meksen Bey, telefon ile durumu bana iletti. “Hocam, Furkan’ın motivasyona ihtiyacı var, bir konuşabilir misin?”
Furkan’ı aradım. Sınavın kötü geçmesinden dolayı moralinin bozuk olduğunu, ders çalışmayı terk ettiğini, daha da önemlisi her şeyin boşa gittiğini söyledi.
Furkan’a şunları söyledim:
“Hiçbir şey boşa gitmedi. Sınava hazırlanırken bol bol okuma yaptın, okumak ibadettir ve sevaptır.
Okuma sırasında bilgi öğrendin, ilim öğrenmek ibadettir.
Bol bol çalıştın, çalışmak ibadettir ve neticeyi Allah’tan istemektir.
Hiçbir şey boşa gitmedi ve sen bol sevap kazandın.
Sınavın kötü gitmesine gelince…
Üniversite sınavları iki devreli maç gibidir. Birinci devre gol yemiş olabilirsin. Yaşasın ikinci devre! Şimdi kolları sıvayacak ve programı yenileyecek ve ikinci devrede maçı döndüreceksin. Yaşasın LYS!”
Furkan, programı yenilemeye ve yeniden kolları sıvamaya ikna oldu.
Mesken Bey’e Furkan’ın verdiği kararı anlattım ve destek olmasını istedim. Böyle durumlarda insanın yakınlarından destek görmesi fevkalade önemli. Sınava hazırlanan öğrenciler için ilaç tesiri yapar.
Furkan haziranda LYS’ye girdi ve sonuçta Kayseri’de mimarlığı kazandı.
İyimser olmalı, Allah’ın rahmetinden ümit kesmemeli, çalışmayı ibadet, öğrenmeyi dua, okumayı dua gibi görmeli.