Risale Haber-Haber Merkezi
1 وَجَعَلْناَكُمْ شُعُوبًا وَقَباَۤئِلَ لِتَعَارَفُوا
2 أَىْ لِتَعَارَفُوا فَتَعَاوَنُوا فَتَحَۤابُّوا لاَ لِتَنَاكَرُوا فَتَعَانَدُوا فَتَعَۤادُّوا
Bir nefer takımda, bölükte, taburda, fırkada birer rabıtası, birer vazifesi olduğu gibi, herkesin heyet-i içtimaiyede müteselsil, revabıt ve vezaifi vardır. Halita şeklinde gayr-ı muayyen olsa, tearüf ve teavün olmaz.
Unsuriyetin intibahı ya müsbettir ki, şefkat-i cinsiyeyle intiaşa gelir ki, tearüfle teavüne sebeptir. Veya menfidir ki, hırs-ı ırkî ile intibaha gelir ki, tenakürle teanüdün sebebidir. İslâmiyet bunu reddeder.
1) “Birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız ve aranızdaki münasebetleri bilesiniz diye, sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.” Hucurât Sûresi, 49:13.
2) Yoksa, sizi kabile kabile yaptım ki, yekdiğerinize karşı inkârla yabanî bakasınız, husumet ve adavet edesiniz değildir.
gayr-ı muayyen : belirlenmemiş, belirsiz
halita : birçok ögeden oluşmuş karmaşık bir bütün; alaşım
heyet-i içtimaiye : sosyal yapı, sosyal yapıya sahip topluluk
hırs-ı ırkî : ırkçılık hırsı
intiaşa gelme : canlılık kazanma, faaliyete geçme
intibah : uyanma
müteselsil : zincir halkası gibi birbirine bağlı olan ve peşpeşe takip eden
nefer : rütbesiz asker, er
rabıta : bağ
revabıt : bağlar
şefkat-i cinsiye : kendi türünden olan kişilere şefkat besleme
teanüd : inatlaşma, kutuplaşma
tearüf : tanışma, birbirini tanıma
teavün : yardımlaşma, dayanışma
tenakür : birbirlerini inkâr etme, yekdiğerine inkârla yabani bakma
unsuriyet : ırkçılık
vezaif : vazifeler, görevler
Devam edecek
ÖNCEKİ BÖLÜMLER:
O ışığı siyaset aleminde tasavvur ederdim
Ayetlerden çıkardığım notlardan hoşuna geleni al gelmeyene ilişme
Kim 'Filân adam fenalık etti, belâsını buldu' dememiş ki