Risale Haber-Haber Merkezi
Bediüzzaman, “ittihad”ı niçin İslam üzerinden alıyor da, başka mevhumlar üstünden, mesela devletler, milletler, ordular, okullar vs. üzerinden almıyor? Zira “ittihad” fikri veya ideali, bu kavramlar üstünden de geliştirilebilir. Hatta devletler, milletler, dernekler üzerinden ittihad inşa etmek daha müşahhas (somut), yakın ve elle tutulur iken, Bediüzzaman, niçin“İslam” gibi çok genel, nazari ve hatta bir kısım insanlar için müphem gelebilecek bir yaklaşımı tercih ediyor olabilir? İttihada bu yoldan gitmeyi seçmesi bir tesadüf müdür, yoksa bunu bir usul meselesi olarak mı anlamak gerekir?
Bizce, bu bir tesadüf değil, bununla Bediüzzaman hedefine, maksatlı olarak ve tabir yerinde ise ana yoldan yürüyerek gitmeyi seçmektedir.
O, bir devlet veya devletler birliği çatma peşinde koşmamakta, hayatı bütün şubeleriyle kucaklayacak ve geliştirecek bir “Yeni Hal” inşa etme idealini taşımaktadır. Bediüzzaman bu şekilde zor ve uzak olanı amaç almaktadır ama çağdaşlarına sathi nazarla yakın görünen şeylerden, hallüsinasyonlardan, hüsnü kuruntulardan, yol boyunca ortaya çıkabilecek engellerden ve muhtemel sapmalardan sakınmakta, yaşanması muhtemel adresi şaşırma ihtimallerini mümkün olan en aza indirmektedir.
İbrahim Akgün'ün "Hakikat-i Mahza’dan İttihad-ı İslam’a: Bir Bediüzzaman Usulü Mü?" başlıklı yazısı için TIKLAYINIZ