Kur’an’da birden fazla âyet, göklerin ve yerin altı günde yaratıldığını haber veriyor.
Meselâ Hud Sûresi yedinci âyeti şöyle diyor: ‘Arşı su üzerindeyken, hanginiz daha güzel işler yapacaksınız diye sizi imtihan etmek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur. (Hud Sûresi: 7)
Bir diğer âyet şöyle buyuruyor:
'Şüphesiz ki sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da Arş üzerinde hükmünü icra eden Allah’tır. O gündüzü peşi sıra kovalayan gece ile örter. O güneşi, ayı ve yıldızları da emrine boyun eğmiş olarak yarattı. İyi bilin ki, yaratmak da O’na aittir, yarattıklarının tedbir ve idaresi de. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı ne yücedir.’ (A’râf Sûresi: 54; keza benzer âyetler için bakınız: Hadid Sûresi: 4; Furkan Sûresi: 59)
Şu âyetler altı günlük zaman dilimini daha da detaylandırarak, semanın iki zamanda, dünyanın da dört zamanda yaratılışlarının tamamlandığını bildiriyor:
“De ki: Yeryüzünü iki günde yaratan Allah’ı inkâr edip de başkalarını O’na denk mi tutuyorsunuz? O âlemlerin Rabbidir. O yerin üstünde sabit dağlar yerleştirdi. Onda bereketler yarattı. Rızık arayanların azıklarını eşit olarak dağıtmak üzere iki günde takdir etti ki, yerin yaratılışını böylece dört günde tamamladı. Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye ‘İsteyerek veya istemeyerek gelin!’ dedi. İkisi de: ‘İsteyerek geldik.’ dediler. Yedi göğün yaratılmasını da iki günde tamamladı ve her bir semaya, ona ait emirleri bildirdi. Dünya semasını da Biz, kandillerle süsleyip koruyucu kıldık. Bu, kudreti her şeye galip olan ve ilmi her şeyi kuşatan Allah’ın takdiridir.” (Fussilet Sûresi: 9-11)
Bize göre gün, dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğü sürenin adıdır. Bizim kullandığımız bu gün ile Allah’ın kitabında ifade buyrulan gün tabiri arasında fark vardır. İşin aslı zamanın izafî olduğu bilinen bir gerçektir.
Şu âyetlere dikkat edelim:
“Rabbinin katında bir gün, sizin hesabınıza göre bin yıl gibidir.” (Hac Sûresi: 47) “Melekler ve Cebrail, elli bin sene uzunluğunda bir gün olan kıyamet gününde, Allah’ın emrini almak üzere Arşa yükselirler.” (Mearic Sûresi: 2) “Bütün işler, sizin gününüzle bin sene kadar uzun olan bir günde O’na arz olunur.” (Secde Sûresi: 5)
Âyetlerden de anlaşılacağı gibi, bizim gün saydığımız zaman birimiyle, Allah’ın katındaki gün aynı süre değildir. Bazı müfessirlere göre bin yıl, elli bin yıl gibi ifadeler birer kinayedir. Sürenin uzunluğunu bizim anlayacağımız dilde anlatmak içindir.
Bediüzzaman Said Nursi’ye göre Kur’an’ın yaratılışı altı günle izah etmesi, insan dünyasının ve hayvan âleminin altı günde yaşayacağına işaret ediyor. (Sözler, s. 150)
Keza, Dokuzuncu Sözde Bediüzzaman, ikinci sabah namazı ile birlikte altı vakte ulaşan günlük namazların her birinin, en geniş dairede altı gün yaratılıştan birini hatırlattığını, ondaki büyük inkılâpları gözler önüne serdiğini ve her bir zaman diliminde gerçekleştirilen yepyeni yaratılışla ilgili olarak Allah’a şükretmek ve Allah’ın azametini ve kibriyasını bilmek için her bir zaman dilimine denk düşecek şekilde bir namazın emredildiğini bildiriyor. (Sözler, s. 46)
Bediüzzaman’ın bu yorumu üzerinde biraz duracak olursak: Sabah namazının, kâinatın ve yerkürenin altı gün yaratılışından birinci gününü hatırlattığını; öğle namazının ikinci gününü, yani yeryüzünde insanın yaratıldığı günü; ikindi namazının üçüncü günü, yani insanlığın son Nebîsinin (asm) geldiği günü; akşam namazının dördüncü günü, yani yerkürenin ve kâinatın kıyamet öncesi harap olduğu günü; yatsı namazının beşinci günü, yani yerkürenin ve kâinatın bütünüyle kapandığı kıyametin kopuşu sonrası günü; ikinci sabah namazının ise haşir sabahı olan altıncı günü hatırlattığını anlamak mümkün.
Şu an kâinatın 13,7 milyar yıl yaşında olduğu tahmin ediliyor. Bu açıdan, kâinatın Bing Bang ile ilk yaratılışından kıyamete, haşrin sabahına kadar olacak olan yaratılışın altı günün her bir günü aslında milyarca yıla karşılık gelmektedir.
Risale-i Nur Enstitüsü