Risale Haber-Haber Merkezi
İzmir'de geçen hafta başlayan Bediüzzaman Sergisi sona erdi anacak yankısı sürüyor. CHP'lilerin engellemeye çalışmasına karşılık yerel medyadan sağduyulu yazılar da yayınlandı. Egenin Sesi sitesinde Betül C. Şen tarafından kaleme alınan yazıda Bediüzzaman Said Nursi ile ilgili özeti bilgi yer aldı.
"Bediüzzaman Sergisi neden yasaklanmalıydı?" başlığı ile ironi yapan Şen, yazısını Hasan Feyzi'nin "Çekilip nur-u hidayet yine zindan olacak" şiiri ile noktaladı.
İşte o yazı:
Malum serginin afişe edilip sergilenmesi ile ilgili,CHP il başkanınca düzenlenen bu sergi nasıl benden habersiz İzmir’e gelebildi, derhal gitsin meyanındaki basın toplantısı ardından ben de düşünmeye başladım; bu sergi yasaklanmalı mıydı, yasaklanmamalı mıydı? Neden? Soru karşılığına cevap aramak için giriştiğim takip, gözlem ve okuma faslından sonra; Barla Platformu Koordinatörü Said Yüce beyden edindiğim bilgiye göre;
Bediüzzaman Said Nursi’nin eseri olan ”Risale-i Nur’un Doğuş ve Neşir yılları” isimli sergi ilk kez 2008 tarihinde İstanbul’da açılmış, bunu Ankara, Gaziantep, Şanlıurfa, Van ve Almanya izlemiş, yaklaşık 120 bin de ziyaretçisi olmuş. 27 Kasım- 2 Aralık tarihlerinde de İzmir Balçova termal tesisleri sergi salonunda bu çalışmayı İzmir ve çevre illere sunmuşlar. Tepki ile ilk kez İzmir’de karşılaşmışlar, pankartlarının indirilme olayı da ilk kez İzmir’de yaşanmış.
Her kesimden ziyaretçinin usulüne uygun olarak gezdiği sergiden geriye, 87 senelik hayatını; milletin selameti, barışı, hürriyeti ve bekası-geleceği-için harcayan bir portre kalmış zihinlerde… ”Ekmeksiz yaşarım ama Hürriyetsiz yaşayamam.”, ”Zalimler için yaşasın Cehennem!” , ”Bizler muhabbet fedaileriyiz, husûmete (düşmanlığa) vaktimiz yoktur” veciz sözleri ile beraber.
Said Nursi, Doğu ve Güneydoğu illerinde ciddi çalışmalarda bulunmuş, meşrutiyeti desteklemiş öyle ki Selanik’te ”Hürriyete Hitap“ diye Hürriyet nutku vermiş.
Tarih 1916, yer Bitlis ve Van, Ermeni işgaline karşı Gönüllü Milis Alay komutanı Said Nursi. 4000 talebesi burada şehitlik makamına erişiyor. Kendisi ise 3 sene Sibirya’da esir düşüyor. Bu süre neticesinde İstanbul’a dönünce Harbiye Nazırı Enver Paşa tarafından karşılanıyor, Fetva işleri azalığına seçiliyor.1920’de İstanbul’u İngilizlerin işgaline karşı kaleme aldığı yazı dolayısıyla hakkında ölüm fermanı çıkarılıyor. 1. Meclis döneminde telgraf çekilerek kendisi 8 defa meclise davet ediliyor. 1922’de ise meclise hoş geldin töreni düzenleniyor. Fakat bazı sebeplerden dolayı meclisten ayrılıyor. Bu bilgilerin meclis arşivinde kayıtlı olduğu bildiriliyor. Hayatı müddetince maruz kaldığı muamelelere rağmen 6000 sahifelik eserinde aleyhte hiçbir cümle yer almamış. Hiçbir hıyanetine rastlanılmamış. Farklı olana farklılığından dolayı da müdahale ve tahkirde bulunmamış. Eserleri 40 dünya diline çevrilmiş.
Sergi boyunca yazılan hatıra defterinde ise derin bir sevgi ve muhabbetle dolu cümleler yer alıyor. Biri Arjantinli diğeri İspanyol olan çift ise memnuniyetlerinin yanı sıra eserin İspanyolca çevirisi için taleplerini iletiyorlar.
Dünyada değişik fikirler, yeni trend (eğilim) adı altında kendine yer bulmaya çalışırken aslında eski dediğimiz zamandan çok da uzakta bulunmadığımıza bu sergi sayesinde bir kez daha tanık oldum. Delilim ise sergilenen şu satırlar:
“Bediüzzaman Said Nursî, bu arada, dönemin yöneticilerine çeşitli mektuplar göndererek birkaç önemli konuda onlara uyarı ve teşviklerde bulundu:
- Başta ezan olmak üzere dinî özgürlüklerin serbest bırakılması ve korunması.
- Risale-i Nurların serbestçe neşri,
- Ayasofya Camiinin tekrar ibadete açılması.
- İslâm ülkelerinin birliği.
- Doğu vilâyetlerinde din ve fen ilimlerinin birlikte okutulacağı bir üniversitenin açılması.
- Toplum içinde kardeşlik duygularını sarsacak davranışlardan kaçınmak,suç işleyenin sorumluluğunu onun taraftarlarına teşmil etmemek. Yönetimi halk üzerinde bir tahakküm vesilesi değil, halka hizmetkârlık olarak bilmek ve uygulamak. Bediüzzaman, özellikle bu son maddeyi, “Kur’ân’ın bir kanun-u esasîsi” olarak nitelediği “Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez” mealindeki âyete atıfta bulunmak suretiyle, dönemin yöneticilerine tekrar tekrar hatırlattı.”
“Doğup büyüdüğü bölgenin mahallî kıyafetlerini giymeyi sürdürerek ve o bölgeyi çok sevdiğini açıkça söyleyerek devletin başkentinde mahallî kalkınmanın önemini vurgulamak ve yerel endüstri için talep oluşturmak istiyordu.”
Evet, bu sergi yasaklanmalıydı; çünkü karşısında her Said’i, Şeyh Said zanneden bir yakın tarih bilgisizliği, her din diyeni de yobaz hanesinde değerlendiren bir anlayış söz konusu. Yakında CHP karşı bir hamle ile cemaatleri ayaklanma yapanlarla karıştırmalı anlatırsa hiç şaşırmayalım!
Bu kadar nükte(!) böyle bir yazıya yeter diyerek talebelerinden Hasan Feyzi’ye ait ”Ayrılık Şiiri”nden alıntıladığım birkaç mısra ile zihinlerinizde nezih bir tad bırakmak istiyorum.
Çekilip nur-u hidayet yine zindan olacak
Yine fırkat, yine hasret, yine hüsran olacak
Yine sen, yaş yerine kan akıtıp ağla gözüm
Çünkü hicran dolu kalbim yine hicran olacak
Haber aldım ki, yarın yâd olacakmış bize yar
Ne büyük yâre ki kimler buna derman olacak
Bu büyük derd ü elemden kime şekva edeyim?
İşiten nâlemi, hep ben gibi nâlân olacak.