Risale Haber-Haber Merkezi
(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Kastamonu Lâhikası adlı eserinden bölümler.)
Aziz kardeşlerim; Bu Hizb-i Nuriye benim şahsıma ait pek büyük bir keramet-i mâneviyesi var. Şimdi beyan etmek zamanı geldi.
Yirmi üç sene evvel, Eski Said, Yeni Said’e inkılâp ettiği zaman, tefekkür mesleğinde gittiği için 1 تَفَكُّرُ سَاعَةٍ خَيْرٌ مِنْ عِبَادَةِ سَنَةٍ sırrını aradım. Her bir-iki senede o sır, ya Arabî, ya Türkçe bir risaleyi netice verip suret değiştiriyordu. Arabî Katre Risalesinden, tâ Âyetü’l-Kübrâ risalesine kadar, o hakikat devam edip suretler değiştirerek, tâ Hizbü’l-Ekber-i Nuriye suret-i daimesine girdi. Yirmi üç seneden beridir ki, ne vakit sıkılsam ve fikir ve kalbe yorgunluk ve usanç gelse, bu hizbin bir kısmını mütefekkirâne okumuşsam, o sıkıntıyı ve usanç ve yorgunluğu izale ediyordu. Hattâ, bilâistisna, her gece sabaha yakın dört beş saat meşguliyetten gelen usanç ve yorgunluk, o hizbin altısından birisini okumasıyla hiçbir eseri kalmadığı bin defa tekerrür etmiş. Mühim bir hakikati bu hakikat münasebetiyle bu zamanda ehl-i medreseye ve hocalara taallûk eden bir meseleyi beyan ediyorum.
Şöyle ki: Eski zamandan beri ekser yerlerde medrese tâifesi tekkeler taifesine serfürû etmiş, yani inkıyat gösterip onlara velâyet semereleri için müracaat etmişler. Onların dükkânlarında ezvâk-ı imaniyeyi ve envâr-ı hakikati aramışlar. Hattâ medresenin büyük bir âlimi, tekkenin küçük bir velî şeyhinin elini öper, tâbi olurdu. O âb-ı hayat çeşmesini tekkede aramışlar. Halbuki medrese içinde daha kısa bir yol hakikatin envârına gittiğini ve ulûm-u imaniyede daha sâfi ve daha hâlis bir âb-ı hayat çeşmesi bulunduğunu ve amel ve ubudiyet ve tarikattan daha yüksek ve daha tatlı ve daha kuvvetli bir tarik-i velâyet ilimde, hakaik-i imaniyede ve Ehl-i Sünnetin ilm-i kelâmında bulunmasını, Risale-i Nur, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın mu’cize-i mâneviyesiyle açmış, göstermiş; meydandadır.
İşte, Risale-i Nur’a herkesten ziyade kemâl-i şevkle taraftarâne ve müftehirâne medrese taifesinden olan ulemaların koşmaları lâzım ve elzem iken, maatteessüf, daha medrese ehlinin ekseri, kendi medresesinden çıkan bu âb-ı hayat çeşmesini ve bu kıymettar bâki hazinesini tanımıyor, aramıyor, muhafaza edemiyor. Lillâhilhamd, şimdi tam tamına başladılar. Sözler mecmuası, hem hocaları, hem muallimleri Nurlara çekti.
Hizb-i Nuriye başındaki Türkçe parçasının “tam Arabî bilen” kelimesinden sonra bu yazılsın: “Veyahut, Âyetü’l-Kübrâ ve Münâcat ve Yirminci Mektup risaleleri yanında bulunan ve okuyan.”
Hem dördüncü sahifenin nihayetinden ikinci satırın başındaki
2 لِـْلاَوْقَاتِ vâv tekaddüm etmiş, لِـْلاَقْوَاتِ yazılsın, “kut”un cem’idir.
Hem yirmi ikinci sahifenin dördüncü satırında
3 وَفِى صَحِيفَةِ حَسَنَاتِنَا وَفِى صَحِيفَةِ kelimesinden sonra Hâfız Ali ve Tâhirî ve Hâfız Mustafa ve Nazif ilâve edilecek. وَاَمْثَالِهِ kelimesi de, وَاَمْثَالِهِمْ yazılacak.
1 : “Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır.” el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:310; Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, 4:409. (Kitâbu’t-Tefekkür); el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 1:78.
2 : Vakitlerde.
3 : Sevap defterinde…
Said Nursî
Devam edecek