Bazı zamanlar çeşitli sebeplerle Bediüzzaman Said Nursi’yi tezyif etmek isteyenler, Bediüzzaman’ın, Vatikan’a tebliğ amaçlı olarak gönderdiği Zülfikar Mecmuası hakkında yakışıksız sözler sarf ediyorlar. İşin aslını bilmeden sarf-ı kelam ettikleri sözlerinden belli olmaktadır. “Said Nursi Papa'ya ne yazdı mektubunda?” diyorlar.
Bediüzzaman Hazretleri, 1950'de, Roma'ya, Papa XII. Pius'a, Risale-i Nur'da Allah'a iman, Kur'an'ın mucize oluşu, Peygamber Efendimizin (asm) peygamberliğini anlatan bölümlerinde yer aldığı Zülfikar adlı eseri tebliğ amaçlı olarak gönderir. Mektup yazmamıştır. 22 Şubat 1951'de Vatikan'dan teşekkür mektubu gelir.
Gelen Mektup;
Papalık Makam-ı Âlîsi
Kalem-i Mahsus Başkitabet Dairesi
Numara:232247
Vatikan 22 Şubat 1951
Efendim!
Zülfikar nam el yazısı olan güzel eseriniz İstanbul'daki Papalık makam-ı vekaleti vasıtasıyla Papa Hazretlerine takdim edilmiştir. Bu nazik saygınızdan dolayı gayet mütehassis olduklarını bildirirken, üzerinize Cenab-ı Hakk'ın lütuflarını dilediklerini tebliğe beni memur ettiklerini arza müsaraat eylerim. Bu vesile ile saygılarımı sunarım efendim.
İmza
Vatikan Bayn Başkâtibi [1]
Zülfikar Mecmuası Nedir? İsterseniz kitabın kısa bir fihristesini vermekle yazımıza giriş yapalım.
-Haşir Risalesi (öldükten sonra dirilişi, haşrin cismani olacağının izahı.)
-Mucizat-ı Ahmediye (Hz. Muhammed’in (asv) mucizeleri ve Miraç ve Şakk-ı Kamer.)
-Kur’an-ı Kerimin hak kelam olduğu ve Mucizelerinin izahı.
Bu gibi bölümlerin içinde bulunduğu takriben 500 sayfa olan bir eserdir. Bediüzzaman, Asa-yı Musa ve Zülfikar’ın ilk sayfasında şu yazı ile bu eseri okuyanı karşılıyor. “Bu acib asırda ehl-i iman, Risale-i Nur'a ve ehl-i fen ve mekteb muallimleri "Asâ-yı Musa"ya şiddetle muhtaç oldukları gibi, hâfızlar ve hocalar dahi "Zülfikar"a şiddetle muhtaçtırlar.” [2]
Kur’an, Haşir ve Rasulu Ekrem (asv) akideleri hakkında gelebilecek olan vesveseleri def u ref etmektedir bu eserler.
-“Peki gerek var mıydı bu tebliğe?” diye akla gelecek olan suale cevap olarak aşağıdaki metin bize cevap vermektedir.
“Bu gün insanlık, alabildiğine yayılan ahlaksız ve bir o kadar hızla artan dinsizlik karşısında, aradaki bazı farklılıkları bir tarafa bırakarak belli meselelerde ittifak etmek mecburiyetindedir.” [3] Bu metni kiliseler birliği yayınlamıştır. Bunun daha fazlası da var ama ben mevzu itibariyle bununla iktifa ediyorum.
Bediüzzaman, hayattayken bizatihi kendisi muhtelif islam ülkelerinden kimselerle irtibat kurmuş ve Risale-i Nur göndermiştir. Mesela, Suriye, Irak, Mısır, Pakistan, Hindistan, S. Arabistan, İran, Filipinler, Endonezya, Yunanistan, Baltık ülkeleri... “En büyük kıt'a olan Asya'nın en geri kalmasının bir sebebi, o şûra-yı hakikiyeyi yapmamasıdır.” [4] Tesbitiyle bir nevi o zamanki şartlara göre irtibat halinde olmaya gayret etmiş ve o zamanda tohumları ekmiştir. Tarihçe-i Hayat Mecmuasının “Risale-i Nur ve Hariç Memleketler” bölümünü okuyan kimseler bu teşebbüslerden bazılarını görecektir.
Bediüzzaman, bu tebliğ hizmetini sadece bilad-ı islamla sıırlı tutmamış, Hristiyan ülkeler ve onların dini liderleriyle de yapmıştır. Bunun en bariz misali Papaya Zülfikar Mecmuasını göndermesidir. Ki, bakıldığında meyvesini de seneler sonra güzel bir beyanla da almıştır, o zaman kısa bir mektupla teşekkür edilmiş olsa da.
Şimdi Bediüzzamanın o zaman kıt ve sınırlı olan imkanlarla yaptığı bu tebliğ ve irşad hizmetini şimdi akıllarına sığdıramayan veya işine gelmediği için veya rekabet sebebiyle veya kulaktan dolma abilerinin, hocalarının sözüyle hareket eden akılları başkasının cebinde olan kimseler itiraz etmektedir. Bunlara kısa bir cevap mahiyetinde bu yazıyı kaleme aldım.
Bu yazı uzun olmaması için başka bir yazımda bu temayı inşaallah işlemeye devam edeceğim.
وَ مِنَ اللّٰهِ التَّوْفِيقُ
[1] Emirdağ Lahikası-2 (62)
[2] Asa-yı Musa/Zülfikar (5)
[3] Akgündüz, Çandan Minareye sh:13
[4] Tarihçe-i Hayat (100)