Epeydir eski Risaleleri okuyorum; üslup belirgin bir fark. İfadeler dağ meyvesini andırıyor; acı ama sahici ve şifa verici.
O zamanın efkar-i ammesi ve yönetenler dikkate alsaydı çok şey değişir, akış başka olurdu! Geçmiş kader denizine dökülmüş artık; yarın adına ibret almaktan başka bugünde yapılacak bir şey yok.
Pervasızlık, net, sadelik, katıksız cesaret, istiğna ve zühd hali; onu ne ümitsizliğe düşürmüş ne vazgeçirmiş hakikat aşkından ve hakikate hizmetten. Defterinde hezimet yok; hezimet gibi görünenleri yücelme basamağı yapmış; niyeti ve nazarı ile.
Makamlara eğilmemesi, menfaate evrilmemesi, zevklere esir olmaması; bugün de onda dikkate almamız gereken tavır ve haller. Ne var ki bugün nerelere savrulduğumuz yaşantımızla aşikâr.
Hani diyor ya “benimle görüşmek isteyen Risale okusun.” Risale hayata nasıl dönüşür diye görmek isteyen de onu okumalı değil mi?
Yaşanmadan dönüp dönüp okunan kitap ne ifade eder?
İlk eserler dağ meyvesi ise Barla'da telife başlanan Risaleler sanki meyve bahçesinin şurupları gibi; şuurun altına ve üstüne işleyişi, kalbe tesiri, akla yön vermesi böylesi güzellikten olmalı.
Ağaç ve bahçenin kökleri her daim Kur’an ve Sünnet iksiriyle besleniyor olması onu okunup bir kenara atılan kitap olmaktan kurtardığı gibi okuyana hareket katıyor, hakikate hizmete kamçılıyor.
Evet okumak ama nasıl okumak?
“Risale Okumaları”, “Bediüzzaman Okumaları” ile birlikte olduğunda “Said Nursi” ve onun hakikat yolculuğu daha iyi anlaşılacak, hayata ondan haller devşirmek kolaylaşacaktır.
İlk Risaleleri okuyorum derken çok sayfa değil de ihtiyaç cümlesinden ve hasbihal kabilinden okuduğumu söylemek daha doğru olur.
“Divan-i Harbi Örfi”yi okurken heyecan, hayret ve hüzün duymamak mümkün mu?
Herkes kendince, ihtiyacına göre okuma çeşidi geliştirebilir. Kimi döner dolaşır “Münacat” okur, kimi “Münazarat”; kimi "Mektubat", kimi "Muhakemat" nazarlar gaflette kalmasın yeter ki! Okusun, düşünsün, fikri üretime girsin, irfan halini genişletsin; her günde, her ayda, her yılda hayatına, yakın hayatlara bir şeyler katsın.
Hangi iki gün eşit? Böyle bir iki gün görülmüş mü? Bundan sonra da kim görebilir?
Hikmetin derinliğinde söylenmiş fikir ve düşünceler her gün tazeliğini koruyorsa da zamanla yenilenme, yeni ifade ve yorumlara ihtiyaç duyuyor. Lafız değil manayı kavramak mesele, günü o mana ile tazelemekte.
Son yazdıklarından, bir nevi vasiyeti "Konuşan Hakikattir"de kendi hayat bakışını özetlediği gibi, yürüdüğü mesleği, adımladığı meşrebini netice olarak ifadelendiriyor; kendinden sonra takipçilerine yol ve yöntem bırakıyor.
Evet, "Bediüzzaman Okumaları", "Risale Okumalarından" çok farklı olmasa da üç devir görmüş Said Nursi'nin beslendiği hakikat kökleri ve meyveli ağaca dönüşme sürecini anlama noktasından önemli. Vird gibi okunan "Münacat" da kimi kişiye çok şey katabilir, bu da bir vakıadır.
İster dağ meyvesi ister meyve bahçesinde gezinerek çeşitli meyveleri tatmak; yerinde ve makamında olduktan sonra hangisi güzel değil ki? Yeter ki Bediüzzaman Said Nursi'nin "Kur'an Talebesi" makamı unutulmasın.