Bediüzzaman Said Nursi, Aziz Nesin ve Irak…

Zafer AKGÜL

Bediüzzaman Said Nursî vatan, millet ve insaniyet aleminin huzuru için, siyasete doğrudan karışmadan İsmet İnönü'den, Celal Bayar'a, Adnan Menderes'ten, Şükrü Kaya'ya kadar günün siyasilerini ve hükümet erkanına uyarıcı mektuplar göndermiştir. Bu mektupların muhataplarından biri de hem İçişleri Bakanlığı hem de CHP genel sekreterliği yapmış Hilmi Uran'dır

1944'lü yıllarda yazdığı uzun mektubunda iki noktaya dikkat çeker. Birincisi, devletin din zararına medeniyet propagandası yapmakla bu kahraman milletin Alem-i İslam beyninde muhabbet ve uhuvveti kaybederek adavete ve dehşetli bir nefrete maruz kalacağını, bundan istifade ile Alem-i İslamı mahvetmeye çalışan mihrakların İslamın kalesi ve şanlı ordusu olan Türk milletini parçalamaya çalışacakları meselesidir. İkincisi de Alem-i İslam'daki müstemlekatını (sömürgelerini) kendilerine ısındırmak için ve tam bağlamak için bu vatandaki kuvvetli Merkeziyet-i İslamiyeyi dinsizlikle ittiham etmekle bozmak ve Âlem-i İslamın irtibatını manen kesmek ve uhuvvetlerini bu millete adavete çevirmek gibi bir planla şimdiye kadar bir derece muvaffak olacakları meselesidir. (Emirdağ Lahikası I)

Yıllar geçmiş, sırtımızı çevirdiğimiz İslam Dünyasının, çok değil mesela 1969 ve 1976'lı yıllarda Kıbrıs sorunu patlak verdiğinde Türkiye'ye ve Türk milletine ne derece nefretle baktıkları ortaya çıkmıştır. Kıbrıs Barış harekatı sonrası Türkiye, İslam dünyasındaki -bir ikisi hariç- hiçbir devletten destek görmemiştir

Hilmi Uran pek oralı olmamıştır ama Bediüzzaman'ın bu öngörüsünü, ilginçtir en uç noktadaki Aziz Nesin "Dünya Kazan Ben Kepçe-1 Irak ve Mısır "isimli kitabında (Adam yayınları, 1977) Asya-Afrika Yazarlar Birliği'nin Bağdat'ta 13 Mart 1976 tarihinde yaptığı toplantıda bir Kıbrıs Rum Kesiminin üyeleri tarafından dağıtılan Arapça broşürden bahsederken farkında olmadan adeta itiraf ve tasdik etmiştir. Broşürde başlangıç bölümünde Roosevelt'in, Rousseau'nun, A.Camus'nün ve Atatürk'ün sözleri ve Kur'an'ın Maide suresinin 31.ayeti vardır: "Her kim ki cana kıymamış ya da yeryüzünde fesat çıkarmamış bir canı öldürürse tüm insanları öldürmüş gibidir" sunumu yer almıştır. Rumların, Kur'an'ı nasıl kullandıklarına dikkatinizi çekerim. (S.68) Nesin, broşürün Arap dünyasının ileri gelenlerinin Türkiye aleyhine olan beyanatlarından iktibaslarla dolu olduğunu belirtir. Bunları kitaptan aktarmak uzun olacağından birkaç örnek sunuyorum.

"Araplar hoşgörülü ve mert yaradılışlı olmakla birlikte Türkiye, Araplara yönelmiş bir süngüdür.

Türkiye, Arap ve İslam düşmanlarının merkezi haline gelmiştir.

Türkiye’nin Araplara sapladığı hançerin açtığı yara hala kanamaktadır.” (S.70)

Türkiye başına buyruk değil, Amerika'dan emir alır, emirlere tartışmasız itaat eder. Bu durumda dinin(İslam), Türkiye'nin yanında hiçbir itibarı yoktur.

Galiba Türkiye kendini Osmanlı sultanlığı döneminde bulunduğunu sanıyor. Oysa Araplar tüm özgürlüklerini kazanıp bağımsızlığına kavuştuktan sonra yeni bir ulus olmuştur. (S.71)

Kıbrıs'taki sınıra Atilla hattı denir. Atilla adının dost kazandırması mümkün değil, tıpkı Neron, Hitler adları gibi. (S.73)

Kıbrıslı Türkler Yunan soyundan gelmektedir. Anadolu ise Türklüğü hala kuşku götüren bir bölgedir. (S.73)

Türkiye hükümeti Filistin'de Müslümanların karınları yarılırken, çocukları öldürülürken, kadınlarına tecavüz edilirken de Müslümanlığı unuttu! (1964, Ahbar el-Yem gazetesinden (S.75)

Türk askeri, Osmanlı askerinin Mısır, Suriye, Lübnan ve diğer Arap ülkelerine girdiği gibi girdi. Acımasızlığı, katılığı ve kasvetiyle Kıbrıs'a girdi ve adanın üçte birini istila etti. (S.75)

Türk Hariciyesi "İsrail karşısındaki durumunu kuvvetlendirmek için bu gün ezeli ideolojik  düşmanlarına bile göz kırpan ve el açan Arap ülkelerinin okşamasına safça kanmamak gerektiğini, Arapların İsrail yüzünden zorda kalınca Türkiye'ye el uzatmak zorunda kaldığını ileri sürerken Nesin, "Araplar bunun tam tersini söylüyor." Türkiye Kıbrıs'taki durumu kuvvetlendirmek için bize dost görünüyor. İnanmayın." (Mısır Radyosundan Prof. M. Abdülkadir (S.121)

Kıbrıs davasına destek isteyen Senatör Sadi Koçaş'a karşı aynı radyonun "Türkiye ve Araplar" 19 Ocak 1965 tarihli yorumunda "Türkiye adına ziyarette bulunan Bay Koçaş, Kıbrıslı Türklerin katledildiği, Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhak edileceği iddialarında bulundu. Farz edelim ki Kıbrıs Yunanistan'la birleşti. Bu oradaki Müslümanların yok edilmesi mi demektir? Yunanistan'da Müslümanlar camilerinde dinlerinin gereğini yerine getirebilmektedir. Müslüman çocukları için okullar vardır. Müslümanlar Yunan hükümetinden ilgi ve himaye görmektedir. Türkiye Rumlara karşı uygulanan dinsel bağnazlığın ve ırkçılığın bir benzeri Yunanistan'da yoktur. Bay Koçaş, aldatmaca için dinsel naraları harekete geçirmeye çalışmakla hata etmiştir. Araplar Türklerin emperyalizmle ittifak kurup İskenderun'u Araplardan kopardıklarını unutmayacaklardır. (S:76)

Şems Üniversitesi İslam Tarihi Prof. Al-Kharbutlî, İbrahim Cuma; Bağdat Üniversitesinden Al-Durî vs. 50'ye yakın İngilizce kaynak kitaplarında özetle şu tezlere yer vermişlerdir: İslam dini ve İslam uygarlığı Arap dehasının var kıldığı şeylerdir. Türklerle karşılaşma sonucu bu din ve bu uygarlık çökmüş ve Araplar gerilemiştir. Türkler insanlığın ve Araplığın en büyük belası olmuşlardır." (S.126)

(NOT: PKK lideri APO'nun ve taraftarlarının  kitaplarında" İslamiyet Kürtleri geri bırakmıştır" görüşlerini hatırlatırım)

Bu günlerde Musul meselesi yüzünden Irak'ın verdiği tepkiyi anlamakta zorluk çekenler şunu bilmelidir ki bizler 1924'lü yıllardan beri İslam dünyasına sırt çevirmeyi milli siyaset olarak gördük. Onları sömürgecilerle baş başa bıraktık. Uygulanan din karşıtı politikalarla onların gözünde "Türkler İslam Dininden çıktılar" konumuna geldik. 1976'larda başlayan İslam dünyasına açılma siyasetine rağmen hala dışlanmaktayız. Şimdiki Irak hükümetinin 20 küsur bakanının en az 8 tanesi aynı zamanda İngiliz vatandaşıdır. Bizler Başika'dan derhal çıkmamız tavrı karşısında Müslüman Irak, Müslüman Türkiye'ye neden böyle davranıyor diye öfkeyle dişimizi sıkaduralım ABD, İngiltere ve koalisyon üyeleri her gün yeni bir kumpasla yolumuzu tıkamaya çalışmaktadırlar. Orta Doğuda yapacağımız alt yapı çalışmaları ve kendimizi doğru anlatma kampanyaları olmadan işimiz biraz zor gibi. Allah utandırmasın.

Bu arada FETÖ meselesini bahane ile Bediüzzaman'a saldıranların kimlerin yörüngesine kayabileceklerini, saldırılarının kimlerin hanesine geçeceğini de iyi düşünmeleri lazım.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.