ESKİŞEHİR
Bediüzzaman Said Nursi 10 Mayıs 1935 tarihinde yüz yirmi talebesi ile sevk edildiği Eskişehir hapishanesinde mevkuf olarak on bir ay kalır.
Burada telifi tamamlanamayan Lem’alardan Yirmi Yedi, Yirmi Sekiz, Yirmi Dokuz ve Otuzuncu Lem’aları ile Birinci Şua’yı yazdı. Talebeleriyle mektuplaşmaları, hapishaneden de devam etti. Tahliyeden sonra Kastamonu’da mecburi ikamete tabi tutuldu.
1951’de iki ay kadar Eskişehir’de ikamet etti. Bu zaman zarfında Yıldız Otelinde kaldı. Isparta’daki son yedi senelik hayatına kadar zaman zaman bu şehre gelip gitti.
En son bir davet üzerine 1957 yılında tekrar Eskişehir’e çok kısa süreliğine geldi.
KASTAMONU
Bediüzzaman Said Nursi’nin Kastamonu’yu ilk ziyareti 1910 yılında gerçekleşir. Bir heyetle İnebolu’ya uğramış ve Yahya Paşa camiinde namaz kılmıştır.
1936 yılının Nisan ayında nüfus kaydı ile beraber Kastamonu’ya nakil edilir. Üç ay kadar polis karakolunda misafir edilir. Daha sonra karakol karşısında bir eve yerleştirilir. Burada Çaycı Emin, Mehmet Feyzi, Hilmi Bey, Hafız Tevfik Efendi, Taşköprülü Sadık Bey gibi onlarca fedakâr talebeleri ile hizmete devam eder.
3. Şua olan Münacat Risalesi ve 7. Şua olan Âyetü’l-Kübra Risalesi gibi muazzam eserler burada telif edilmiştir. Ayrıca buradan Nur talebeleri ile yaptığı yazışmalar Kastamonu Lahikası adı altında toplanır. 13 Ekim 1943 yılında Kastamonu’dan ayrılır.
DENİZLİ
Bediüzzaman ile birlikte Isparta, Kastamonu ve Denizli’deki Nur Talebeleri 25 Ekim 1943’te Denizli’ye sevk edildi. Denizli hapishanesinde Bediüzzaman, Risale-i Nur’u telife devam etti. Asa-yı Mûsa Mecmuasının bir parçası ve On Birinci Şua olan Meyve Risalesi, On İkinci ve On Üçüncü Şualar telif edildi.
15 Haziran 1944 günü mahkeme Beraat ve tahliye kararını verdi. Bediüzzaman ise Şehir Palas Oteline yerleşti ve yaklaşık bir buçuk ay kadar daha Denizli’de kaldı.
EMİRDAĞ
Hükümet daha önce Kastamonu’da mecburi ikamete tabi tuttuğu Bediüzzaman’ı Denizli hapsi tahliyesinden sonra bu defa Emirdağ’a nüfusunu aldırıp burada ikamet ettirdi. Çok büyük baskılar altında sürekli gözetim altında verilen sıkıntılar yetmiyormuş gibi üç defa zehir verildi.
Nur risaleleri ilk defa burada teksir ile çoğaltılmaya başlandı. 1948 yılının başlarında kırk sekiz talebesi ile tutuklanarak Afyon cezaevine gönderildi.
Hapishaneden tahliyeden sonra 2 Aralık 1949 tarihinde tekrar Emirdağ’a geldi. 1953 yılına kadar ara ara Emirdağ’da kaldı. Çevre illere giderken 1959 yılına kadar Emirdağ’a uğradı.
AFYON
17 Ocak 1948 tarihinde Bediüzzaman Said Nursî ve on beş talebesi sorgulanmak üzere Afyon il merkezine götürüldüler. Bir hafta kadar Emniyet Otelinde bekletilerek sorgulamaları yapıldı ve tutuklanarak fotoğrafta görülen cezaevine konuldular. Bu defa değişik illerden 48 Nur Talebesi Afyon’a toplatılmıştı.
Bir yandan mahkeme devam ederken diğer yandan da Afyon Cezaevinde tutuklu bulunan Bediüzzaman ve talebelerine yapılan baskılar artıyordu. Artık hasta ve yetmiş yaşında olan Said Nursî, altmış kişilik büyük bir koğuşta tek başına bırakılmış, soğuk kış gecelerinde odanın kırık penceresi buz tutmasına rağmen başka bir yere nakledilmemiş ve bütün bunlar yetmiyormuş gibi birkaç defa da burada zehirlenmişti.
6 Aralık 1948 tarihinde Said Nursî hakkında 20 ay ağır hapis cezasına hükmetti. Karar temyiz edildi ve Yargıtay kararı Bediüzzaman’ın lehine bozdu. Yargıtay’ın bozma kararına rağmen Afyon Ağır Ceza Mahkemesi yargılamayı uzatarak, yirmi aylık sürenin cezaevinde geçmesini sağladı. Hak etmediği cezanın süresini tutukluluk hâliyle dolduran Said Nursî, 20 Eylül 1949’da serbest bırakıldı. 1959 yılında arada bir uğradığı Afyon’a en son 12 Temmuz 1960 günü darbeciler tarafından Urfa’dan alınan naaşı Afyon askeri havaalanına getirildi.
URFA
Bediüzzaman ağır hasta haliyle 21 Mart 1960 tarihinde Urfa’ya geldi. Çok hasta olduğundan otele yerleşti. Emniyet güçleri onun Isparta’ya geri dönmesini istediler ancak bunu duyan Urfa halkı galeyana geldi.
Baskılar devam ederken 27 Mart 1960 günü İpek Palas otelinin 27 numaralı odasında Bediüzzaman sabaha karşı vefat etti. Böylece seksen üç senelik ömrünün son durağı taşıyla toprağı ile mübarek olarak ifade ettiği mekân oldu.