Risale Haber-Haber Merkezi
İslam tarihi boyunca tevhid kelimesi deyince akla “Allah’tan başka ilah yoktur” anlamı gelmiştir. Kelam terimleri içinde tevhid kelimesinin izahı yapılmıştır, Bediüzzaman’ın kelimeye İkinci Şua isimli eserinde getirdiği azamet ve genişlik, derinlik ve yükseklik İslam ülemasının yapmadığı ve mütemadiyen aynı şeyin etrafında birtakım cümleler kullandığını gösterir, kelimenin Bediüzzaman’a gelinceye kadar kazandığı mana ile Bediüzzaman’ın eserlerinde kazandığı mana birbiri ile kıyaslanınca aradaki azim fark görülür. Ancak böyle bir mukayeseli çalışma yapılmamıştır.
Bediüzzaman İkinci Şua’da tevhidin üç meyve, üç muktazi ve üç hüccetini anlatırken bu üç bahsi de bir nükte olarak yorumlar. Nükte, anlaması ve anlatılması zor olan manalar için kullanılır. Bediüzzaman bu üç şeyi yani meyve, muktazi ve hücceti de yine başka bir sıfat grubu ile anlatır. “Hissettiğim gayet güzel, çok şirin ve nihayet derecede latif” bu sıfatlar neyin sıfatları; meyve, muktazi ve hüccetin. Bu gayet güzelliği, çok şirinliği, nihayet derecede latifliği nasıl hissetmek ve yakalamak lazım gelir.
Bediüzzaman yaptığı işin ciddi anlamda farkındadır bu yüzden eserinin başında, eseri için şu harika cümleyi kullanır: “Bu risale benim nazarımda çok mühimdir. Çünkü içinde çok mühim ve ince olan esrar-ı imaniye inkişaf ediyor. Bu risaleyi anlayarak okuyan adam imanını kurtarır inşallah.” Mühim ve ince olan esrar-ı imaniye neler? Bunları yakalamak güç. Peki anlayarak okumak ne demek? Anlayarak okumayan adam imanını...