Bediüzzaman ve eğitim meselemiz!

Bediüzzaman’a göre eğitim; hedefine nasıl ulaşır?

Meryem Aybike Sinan'ın yazısı

Bediüzzaman’a göre eğitim; ufuk açıcı, yol gösterici, imanı hisleri kuvvetlendirici, dünya ile ukbayı birleştirici, madde ile manayı buluşturan karakterde olursa hedefine ulaşır.

Bediüzzaman, hem İslam âlimi, hem bir mütefekkir hem de bir eğitimcidir bana göre. Çünkü yazdığı eserleri önce “Halk Üniversitesi” adını da verebileceğimiz bir girişimle çoğaltılıp ülke sathına yayılmış, evlerde okunmuş, elde yazılarak çoğaltılmış ve her türlü baskıya ve zorluğa rağmen hedefinden zerre kadar taviz vermemiştir.

Bediüzzaman’ın eğitim anlayışı çağları doğru okuyan, doğru teşhisler koyan ve buna göre reçeteler yazan bir gönül adamı ve bir din âlimi gözüyle de değerlendirmeye tabii tutulsa da o gerçekten de çağları aşan bir düşünce ufkuna sahiptir.

Risale okumaları hala Anadolu’da en önemli halk hareketi olarak karışımızda duruyor.

Bugünün şartlarında her türlü teknolojik ve fiziksel imkâna rağmen “ailede eğitim” önemli bir sorun olarak pedagogları meşgul ediyor. Artık evlerde çocukların odalarına çekilip internet başında, anne babanın şayet ikinci bir bilgisayarı yoksa televizyon başında uyuklayıp sabahladığı bir çağda yaşıyoruz.

Maalesef evlerimizde ne  “kahve molası” tadında sohbetlerimiz ne de yemek masasında muhabbet demlerimiz var. Akşamları torunlarını dizleri dibine oturtup peygamber ve evliya kıssalarından anlatan dedeler ve nineler de kalmadı, zira onların da çoğunluğu televizyon başlarında “izdivaç “programlarına dikkatlerini vermiş durumdalar.

Bütün bu olumsuzlukların yanında bazı evlerimizde hala “Risale Okumaları” yapılıyorsa ve buna konu komşu dâhil olup heyecan duyuyorsa bunu doğru okumak lazımdır.

Bu fotoğrafı Üstad önceden bilir gibi ilginç bir yol izleyerek yazdığı risaleleri evlerde tartışmaya açmış, bu kitaplar evlerde çoğaltılmış, elden ele dolaşıma girmiş ve bir halk üniversitesinin temelleri böylelikle atılmıştır.

Bediüzzaman iman ve fen ile beslenen dimağların nizam ve intizam noktasında güvenilir olduğunu ancak bu anlamda bir barışı sağlayamamış dimağların ne tür yanlış eğilimler içine girebileceği hususunda şunları söylüyor:

“Bizim iman derslerimiz anarşiye karşıdır, bozgunculuğa karşıdır. Farmasonlara ve komünistlere karşıdır. Memleketin bütün zabıta dairelerine sorulsun. Beş yüz bin nur irfan talebesini neden( 1940’lı yıllarda savcının belirttiği nur talebesi sayısı) birinin nizam ve intizama aykırı bir vukuatı var mıdır? Yoktur. Elbette yoktur. Çünkü hepsinin kalbinde nizam ve intizamın en sağlam muhafızı olan iman bekçisi vardır. Hakiki bir Müslüman, samimi bir Müslüman hiçbir zaman anarşi ve bozgunculuğa taraftar olamaz. Dinin şiddetle menettiği şey fitne ve anarşidir.”

Bediüzzaman esasında eğitimde nasıl bir rol model olması gerektiğini bu veciz bu sözlerinde açık açık söylemektedir. Aile ve toplum hayatının saadeti, huzuru, eğitim modelimize bağlıdır bir bakıma. Zira toplum hayatı eğitim ve din ile huzur ve saadetin ellerinden tutar.

Bediüzzaman’a göre eğitim; eğitici, öğretici, ufuk açıcı, yol gösterici, imanı hisleri kuvvetlendirici, dünya ile ukbayı birleştirici, madde ile manayı buluşturan, kucaklayan karakterde olursa hedefine ulaşır.

Eğitim tek yönlü, tek hayatlı, sadece dünya hayatına endeksli ise, menfi ve yıkıcı tarafları varsa, insanın iç coğrafyasına sirayet etmiyorsa, hedef sadece meslek sahibi olup para kazanma esasına dayanıyorsa sorunludur, ıslaha muhtaçtır.

Ben bu tespitlerin günümüzde ne kadar gerçeğe dönüştüğünü görmekten son derece rahatsızım kendi adıma. Zira en muhafazakâr ailelerde bile çocuklarının eğitiminde sadece bu dünyanın nimetleri göz önünde tutularak bir yön ve yol çizilmekte, daha çok para, daha çok yüksek mevki ve itibar günümüz anne ve babalarının en büyük handikapıdır diye düşünmekteyim.

Esasında günümüzde herkes iyi para kazanmak, itibarlı bir mesleğe girmek, tanınmak, rahat bir yaşantı sürmek sevdasındadır. Lakin bu mutluluğumuz için yeterli midir?

İşte görüyoruz!

“Cem Garipoğlu” olayı hala tazeliğini koruyor. Üç dört dil bilen, parası olan, kolejlerde okuyan bir genç iken, hiçbir maddi sorunu yok iken güya sevdiği kızı dilim dilim kesip doğradı gözünü kırpmadan.

Peki, ne eksikti bu gençte?

Az önce saydığımız hususlar eksikti de ondan.

Yine daha alt tabakalardan insanlar birbirlerini katlediyorlar, öldürüyorlar, kırıyorlar, döküyorlar. Sebep, hem maddi sıkıntılar, hem de iyi bir eğitimden geçmemiş olmaları karşımıza birince derece sorumlu olarak çıkıyor.

Bediüzzaman’a göre;

“-İnsan dinsiz yaşayamaz!

-İnsan eğitimsiz olamaz.

-İnsan acz, fakr ve zaaf üzere yaratılmıştır.

-İnsan baskıdan hoşlanmaz.

-İnsan ebed için yaratılmıştır ve bilinçaltında bu duygu vardır.

-İnsan sevdiğini arar ve zikreder.

-İnsan sadece maddi bir varlık değildir.

-Midesi ne kadar gıdaya muhtaç ise, kalbi ve ruhu da manevi rızıklara muhtaçtır.

-İnsan eşref-i mahlûkattır ve elbette hak ettiği itibarı ister.”

Yani eğitim insanın bütün maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamalı, bu ihtiyaçlara çareler bulma yollarını öğretmeli ve insanları her anlamda tatmin etmelidir.

Bediüzzaman gibi zorlu günlerde yaşamış bir âlim, bu coğrafyadaki bütün felaketlerin, geri kalmışlıkların, huzursuzluğun, taassubun kaynağı olarak cehaleti ve dinsizliği göstermiştir.

İlahi bir terbiye ve eğitimden geçmeyen bir aklın eşyanın ve kâinatın hakikatlerini kavramak, analiz etmek, hayata geçirmek, tavır almak, gibi yetilerden mahrum olacağı kanaatindedir.

Önyargının yerine Hakkı, sahte argümanların yerine delili, tabii mizacın yerine akılı tavsiye etmiş ve ilim ve imana dayalı eğitim yoluyla kemale ermeyi öngörmüştür.

İlim, sevgi, iman, hakikat, sebat, fakr, acz, zaruret eğitimin temelini oluşturur. Bediüzzaman’ın eğitime bakışı, sıradan, boş, mesnetsiz,  dünyevi yaşamla ilgili değil tam aksine, sıra dışı, bütün zamanları kapsayan, cihanşümul bir mesafededir.

Zira ona göre insan bu dünyaya Hakk’ı bilmek, Hakk’a yürümek ve Hakk’ın halifesi olmak için gelmiştir. Bu nedenle bir halife gibi davranmak ve yaşamak zorundadır vesselam.

Muhabbetle kalınız!

haber7

Bediüzzaman Haberleri