YA RAHİMCİ KEDİCİKLER
Üstadın en çok alakadar olduğu hayvanlardan biridir kedicikler...
Onlara bakar, yedirir, içirir Öyle ki, kendisine verilen rızkın kedicikler sayesinde ihsan edildiğini, onların bereketiyle yaşadığını bile ifade eder
Bir gün kedilere bakar Üstad. Nasıl bu vazifesiz canlılara mübarek denilir? diye kendi kendine sorar.
Kedilerden biri sanki bu hali anlar ve gelip Üstadın kulağına ağzını dayar. Üstadın sorusunu cevaplar:
Ya Rahim, ya Rahim, ya Rahim
Bir talebesi Üstada sorar: Ya Üstad benim kedi, Ya Rahim demiyor. Mır mır ediyor. Neden? diye. Üstad bunu şöyle cevaplar:
Kedini helal rızıkla beslersen, ya Rahim dediğini duyarsın
Değil mi ki Kedi seni sever, tazarru eder. Senden ihsanı alınca öyle bir tavır takınır ki, sanki aranızda yakınlık yokmuş ve kendilerinde sana karşı şükran hissi de yokmuş gibi... Çünkü kedi bile ona asıl nimet vereni bilir. Kedinin mırmırları şükre işarettir. Asıl manası Ya Rahimdir
Evet, kedinin hazin mırmırlarını dinlesen, "Yâ Rahîm, yâ Rahîm" çektiklerini anlarsın.
EŞEK DENMEZ İŞLEK DENİR
Üstadın çilekeş, cankeş, bikes, hayvanlar olan eşekler hakkındaki fikri oldukça nettir.
Bunlara eşek demeyin. İşlek deyin. Eşek demek hayvana hakaret olur. Çünkü bunlar çok işleyen, çok çalışan hayvanlardır
İşlek, insanoğlunun her zahmetine katlanırken, ona az da olsa bir iltifat gerekmez mi gerçekten? Üstad bu konuya son noktayı koymuş. Demek onlara da tefekkür gözüyle bakmayı bilmiş
DUANIN BİTMESİNİ BEKLEYEN YILAN
Barla da bir tepelikte Üstad, seccadesinde oturmuş dua etmekteyken,
Bir yılan arkasından gelir ve sırtına dokunur. Durumu gören talebeler oldukça şaşkın halde müdahale bile edemezler. Fakat Üstadın halinde hiçbir değişiklik yoktur, hem de yılana sırtı dönüktür
Üç defa aynı hal tekrar edince, Üstad en sonunda duayı bitirir ve arkasını dönüp yılana:
Sen biraz sabredemez misin? der.
Üstadın seccadesini kaldırır Zübeyir ağabey.
Yılan, kıvrıla kıvrıla deliğine giriverir
Meğerse seccadenin serildiği yer, yılanın yuvası üzerindedir
Sonuçta, Üstad ve yılan, kendi aralarında bu sorunu da halletmişlerdir
ÇİFT YUMURTLAYAN TAVUK
Üstadın bir tavuğu vardır. Kış mevsimi yumurta makinesi gibi her gün rahmet hazinesinden bir yumurtayı Üstada getirir. Günün birinde bir İhsan-ı İlahi olarak, iki yumurta birden getirmeye başlayınca, iktisat önderi Üstad tavuğa:
Sen benim iktisat düsturuma zıt hareket ediyorsun. Bana iktisadımı mı bozduracaksın? Var git işine diyerek tavuğun hakkını bir verir
DOSTLUKTAN ANLAYAN SİVRİSİNEK KUŞÇUKLARI
Ali İhsan Tola ağabey Üstadla birlikte Çam dağında kalmak ister bir gece
Üstad: Dayanamazsın dese de, o kalmak ister ille de
Akşamdan sonra sivrisinekler üşüşür Ali İhsan ağabeyin tepesine
Ali İhsan Tola ağabey eliyle sinekleri def etmeye çalışırken, Üstad duruma müdahil olur:
Sen benim kuşçuklarımı öldürmek için mi kaldın burada?
Sivrisinek
Onlarla bile dost kalmak ister Üstad
Fakat sivrisinekler ilgisiz kalmazlar bu hale
Bir tanesi bile dokunmaz Üstadın bedenine
Şaşırmamak gerek Çünkü sivrisineğin gözünü yarattığı gibi, güneşi de var eden Yüce Yaratıcı, Üstadı da aynı merhametle kuşatmıştır. Bu merhamet her canlıda karşılığını bulmuştur
CUMHURİYETÇİ KARINCALAR
Karınca deyip geçmemek gerek
O karınca ki, Firavunun sarayını harap etmiş
Hazreti Süleymanla hasb-i hal eylemiş
Üstad hazretleri karınca yuvalarının olduğu yerlerde ev yaptırmak istemezmiş
Üstada sorarlar: Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?
Üstad bir zaman, hali bir türbe kubbesinde inzivadadır. Ona yemek olarak gelen bir tas çorba vardır. Suyunu kendi içer, tanelerini karınca kardeşlere verir
Her gün böyle yapar
Sebebi oldukça anlamlıdır
Çünkü karınca taifesi onun gözünde dindar cumhuriyetçilerdir
Karınca kaderince bir hareket
Dindar cumhuriyetçiliği savunan Üstad için küçük, fakat insanlık âlemi için büyük bir fikir dersi
MÜJDE GETİREN GÜVERCİN
Beraat kandilinden bir gün önce, tamda Üstad Asay-ı Musa eseriyle meşgul olurken, bir güvercin penceresinden içeri süzülüverir
Hiç ürkmeden kitabın üstüne kadar gelmiştir
Fakat kalıcı bir misafirmiş gibi tam üç saat o halde kitap üstünde bekleşir
Sonra gider ve Berat gecesi gene gelir
Ta sabaha kadar, Üstadın yanında kalır ve Allahaısmarladık der gibi bir halde, Üstadın başını okşar ve gider
Anlaşılır ki kuş, hem Asay-ı Musa eserini, hem de berat kandilini tebrik ederek müjde getirmiştir
HİZMET EHLİ FARE
Yasak ve sürgün yıllarında Risale-i Nur eserlerini okumanın neşretmenin suç sayıldığı bir zamanda, günlerden bir gün yeni yazılmış bir risalenin, zararlı bazı insanların ziyareti sırasında saklanması unutulur...
Fakat bu sırada ilginç bir olay meydana gelir
Oda içinde bir delikte saklanan farelerden biri, sanki bu durumu anlamış gibidir
Ortada açık duran rulo halindeki eserleri alıp kendi yuvasına gerisin geri götürüverir
Kalabalık gidip de, ortalık sakinleşince, yeniden kâğıtları ite ite dışarı çıkarır
Üstadın odasındaki fare bile hizmet ehlidir
ÖKÜZ EFENDİNİN AYAĞI KANIYOR
Çok soğuk bir kış gününde, Vandan Erzuruma öküz kızaklarıyla gitmek zorunda kalmış Üstad ve bazı vekiller
Yola çıkılır
Fakat biraz sonra taşa takılan bir öküzün ayağı, kanamaya başlar. Üstad:
Kızaktan inelim, öküz efendinin ayağı kanıyor der.
Bunların sahiplerine boşuna mı para verdik? diye itiraz edenleri de şu güzel cevapla ikna eder:
Onlar bu hayvanların gerçek sahibi değil Kullanıcılarıdırlar. Her şeyin gerçek sahibi Allahtır
VE BİZE DÜŞEN DERS
Ey gaflete dalıp ve bu hayatı tatlı görüp ve âhireti unutup dünyaya tâlip bedbaht nefsim! Bilir misin, neye benzersin?
Devekuşuna
Avcıyı görür; uçamıyor, başını kuma sokuyor. Tâ avcı onu görmesin. Koca gövdesi dışarıda; avcı görür. Yalnız, o, gözünü kum içinde kapamış; görmez.
Fakat ne yazık ki, göz yummakla gece olmaz, gözünü kapayan yalnız kendine gece yapar. Hayvanlar âleminden ders almayan insanoğlu da maalesef hayvandan daha aşağı bir dereceye düşerek, dünyanın aldatıcı batağında batar ve bazı hayvanların bile gireceği cennet hayatına imrenerek, pişmanlıkla bakar
Onlar bile vazifelerini bu kadar güzel yaparken,
Bizler, hayvandan aşağı olmayalım
Vazifelerimizi unutmayalım
Ve Cennet hayatını kazanalım
Kaynaklar:
Sözler, Bediüzzaman said Nursi
Tarihçe-i Hayat, Bediüzzaman Said Nursi
Başkasının günahına ağlayan adam, Vehbi Vakkasoğlu