Ahmet Bilgi-RİSALEHABER
Hapishaneler, Nur hareketinin terminolojisinde yer alan tabiri ile Medrese-i Yusufiye, Bediüzzaman Said Nursi ve talebelerinin geçmişte vazgeçilmez mekanlarından biriydi.
Bundan tam 88 yıl önce bugün yani 19 Ağustos 1935'te Eskişehir mahkemesi kararını açıklamıştı.
BEDİÜZZAMAN'IN KALDIĞI EVE BASKIN
20 Nisan 1935'te Bediüzzaman Said Nursi'nin Isparta'da oturduğu evde arama yapılır ve bütün kitaplarına el konur. Bediüzzaman'ı emniyete götürüp sorgulayan polis, suç unsuru herhangi bir şeye rastlayamayınca serbest bırakmak zorunda kalır. Ancak birkaç gün sonra yeni tutuklamalarla birlikte Said Nursi ve Risale-i Nurlar hakkında soruşturma başlatılır. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya soruşturmayı “Sıradan bir zabıta olayıdır” şeklinde açıklayarak tepkileri önleme çalışır. Bediüzzaman ve 120 talebesi askeri araçlara bindirilerek Eskişehir Hapishanesine gönderilir. Bediüzzaman Hazretleri hapishanede bir kaç kişi dışında kimseyle görüştürülmez.
RİSALE-İ NURLARI YAZMAYA DEVAM EDER
Üstad, bu sıkıntılı ve zor şartlara rağmen Risale-i Nurları yazmaya devam eder. Yirmi Yedi, Yirmi Sekiz, Yirmi Dokuz ve Otuzuncu Lem'alar yazılır. Talebeleriyle mektuplaşmalar sürer.
Bediüzzaman, “vatana ihanet” iddiasıyla yargılandığı dava süresince tutuklu kalır. Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinin 19 Ağustos 1935 tarihinde verdiği kararla Said Nursî'ye 11 ay hapisle birlikte Kastamonu'da zorla alıkoyma (mecburî ikamet), 15 talebesine de altışar ay hapis cezası verilir. Zaten Bediüzzaman ve ceza alan talebeleri tutuklu olarak kaldıkları cezaevinde bu süreyi doldurdukları, diğer talebeleri ise beraat ettikleri için tahliye edilirler.
Eskişehir Cezaevinden tahliye edilen Bediüzzaman Said Nursi serbest bırakılmayarak, polis gözetimi altında mecburî ikamet için Kastamonu'ya gönderilir.
TESADÜF DEĞİL KASDİ TEVAFUKLAR: 120
Bu süreç zarfında çeşitli tevafuklar yaşanır. Abdülkadir Badıllı ağabey, tevafuklar zincirini şöyle anlatır:
"Bediüzzaman Said Nursi’nin Van’dan alınışı olan 25 Şubat 1925’den bu yana, yani 25 Nisan 1935 gününe kadar sürgünlük hayatı, tam on sene iki ayı doldurmuş oluyordu. Van’dan alındığında, yolculukta geçen bir iki ayını hesaptan çıkarmak istesek, tam 120 ay ediyordu. Bu da bir güzel adede tevafuk ediyordu.
Kaydedeceğimiz tevafukların, gerçekten bir tesadüf eseri değil, kasdî tevafuklar olduğu görülecektir şöyle ki:
1-Bediüzzaman’ın sürgünlük hayatı, Van'dan alınarak yolculuklar hariç Eskişehir hapsine kadar tam 120 ay..
2-Mesnevi-i Arabîdeki Arapça risaleleri dahil, o ana kadar yazdığı imanî ve Kur’âni risaleler 120 adet...
3-Isparta ve civarından toplattırılıp Eskişehir hapsine götürülen masum ve mazlum Nur talebelerinin sayısı 120...
4-Dahiliye vekilinin Ankara’dan yanına almış olduğu polis ve jandarma kuvveti 120 kişi.
5-Eskişehir hapis hadisesinin başlangıcı olan, ilk baskınlar tarihi, Isparta i’tibariyle 20 Nisan 1935’den, mahkemenin hüküm tarihi olan 19 Ağustos 1935 gününe kadar tam 120 gündür. (Osmanlıca Lem’alar, s: 950)
6-Hazreti Üstâd da, bu mütevafık hadiseleri şöyle izah etmiştir:
“...Hem yine manidar tevafukat ı lâtifedendir ki; Risale-i Nur’un yüzyirmisekiz parçası, yüz onbeş parça kitap ediyor. Risale-i Nur’un şâkirtlerinin ve müellifinin mebde-i tevkifi olan 27 Nisan 1935 tarihiyle, mahkemenin karar ve hüküm tarihi olan 19 Ağustos 1935 tarihi olmasına nazaran, yüz onbeş gün olup, Risale-i Nur kitapları adedine tevafuk etmekle beraber; istintak edilen ve suçlu gösterilen yüzonbeş eşhasın adedine tam tamına tevafuk ettiği gibi, gösteriyor ki; Risale-i Nur müellifinin ve şakirtlerinin başına gelen musibet bir dest-i inayetle tanzim ediliyor..”
(Bu kısmın haşiyesinde ise, suçlu görülen maznunlardan iki tanesinin isimleri mükerreren yazıldığı için, yüzonyedi olarak kayde geçmiş olmakla; tevkifler başlangıcı olan 25 Nisan 1935’den mahkemenin hüküm tarihine kadar yüzonyedi gün ederek, ayrı bir tarzda tevafuk ettiğini kaydetmiş. A.B.)