Bediüzzaman’ın siyaset hakkındaki genel görüş, düşünce ve uygulamalarını yaşadığı devirlerdeki örnekleri ile ‘’Bediüzzaman ve Siyaset’’ adlı kitabımda, anladığım kadarıyla açıklamağa çalışmıştım. (Bakınız:Nesil Yayınları) Konu ile ilgili çok farklı değerlendirmeler yapıldı ve yapılmağa da devam etmektedir. Bu konuda farklı anlayışların olması gayet normal. Normal olmayan Bediüzzaman’ın gayet açık ve net olan açıklamalarının; alakası olmayan yönlere çekilmesi ve yorumlanmasıdır. Bediüzzaman’ın bu konuda neyi anlatmak istediğini ve ne kastettiğini anlamağa çalışmak gerekirken; Onun ifadelerini kendi düşüncelerimize göre yorumlamak ve Onu, kendi adımıza konuşturmak en hafifinden insafsızlık ve haksızlıktır. Ne yazık ki durum bu yönde cereyan ediyor. Herkes yaptığı yorumlara Risaleleri referans olarak göstermeğe çalışıyor. Bilhassa siyasi konularda bunu açıkça müşahede ediyoruz. Bediüzzaman gibi bir allameden delil getirmek elbette ki güzel bir şey. Buna bir itirazımız yok. Ancak ifadelerin söyleniş makam ve maksadını nazara almadan, bir ifadeyi alıp kendi düşüncemizin yanına yapıştırmakla meseleyi izah etmeğe çalışmak; ’’yanlışa muhtemel olan sözünü veya hataya kabil olan fiilini bir büyük zata veya muteber bir kitaba, hatta bazen dine, çok defa hadise, en nihayet kadere isnad etmek’’(Muhakemat:39) suretiyle yanlış düşüncelerin takviye edilmesine çalışmak; son derece sakıncalı ve sorumluluğu mucip bir davranıştır. Bir insan bir konuyu yanlış anlayabilir ve dolayısı ile yanlış aktarabilir. Bu mazur görülebilir. Ancak, konuyu ana maksadından farklı bir istikamete yönlendirmeğe çalışmak, hedefinden saptırmak, bunu da dolambaçlı ifadelerle Risale-i Nura dayandırarak zihni kargaşalara sebebiyet vermek, iyi niyetle bağdaşmadığı gibi mazur da görülemez.
Bu girizgâhı niye yaptık? Biliyorsunuz Muhammet Bozdağ kardeşimiz, Köprü Dergisinde konu ile ilgili ‘’Bediüzzaman Siyasetin Neresinde?‘’ başlığı altında uzunca bir makale yazdı. Risalelerden delillendirmek suretiyle Bediüzzaman’ın siyaset konusundaki duruşunu analiz eden bu yazı serisinde bizim de iştirak ettiğimiz pek çok noktaya temas etti. Ancak dikkat edilirse yazıda somut bir sonuç ortaya koymadı. Aksine dolambaçlı cümlelerle Risalelerde çok açık anlaşılacak konular daha zor anlaşılacak hale getirildi. Peki bütün bu izahların ve karmaşık cümlelerin arasında verilmek istenen mesaj neydi?
1-Mesela Nur talebelerinin rey veremeyeceği siyasi oluşumları belirtirken; etnik yapıdaki siyasi oluşum, dini siyasete alet eden ve mezheb esasına dayalı partilere rey verilemeyeceği belirtilmiş ki doğrudur. Peki Bediüzzaman’ın çok açık olarak belirttiği ‘’Siyaseti dinsizliğe alet eden parti‘’ hakkında yani Halk Partisi hakkında niçin bir açıklama yok? Hatta onları masum gösterme gayreti satır aralarına sıkıştırılmış. Halk partisine rey verilmesi hususunda ‘’yeşil ışık’’ mı yakılmak isteniyor? Bediüzzaman Halk Partisi ve Millet Partisinin zihniyet yapılarını ortaya koyduktan sonra, Demokrat Parti’ye neden destek verdiğini net bir şekilde beyan ettiği halde; ‘’Hangi partiye rey verileceği deklere edilemez’’ ifadesi havada kalmış olmaktadır. Yani Bediüzzaman hangi partiye rey verilmesi gerektiğini deklere etmiştir. ‘’Bu asil Türk Milleti ihtiyariyle (reyleriyle) o partiyi (Halk Partisi) katiyyen iktidara getirmeyecek.’’ (Emirdağ L.:422) ifadesi, o parti; zihniyet ve ideolojisini değiştirmediği müddetçe ona rey verilmemesi hususunda kesin direktiftir. Bu gün için bu partide böyle bir değişim olmuş mudur? Yani o günkü adıyla Halk Partisi, bu gün CHP denen parti zihniyet itibariyle ne kadar değişmiştir? O günkü sakıncalar bu gün aynen devam ettiğine göre, o partinin iktidara gelmemesi için o gün yapılan bu gün de yapılmalıdır. Yani onun iktidara gelmemesi için mevcut iktidara destek verilmelidir.
Öte yandan ‘’Bediüzzaman desteklediği siyasal oluşum içindeki “ahrarları” (hürriyetçiler) çok fazla ön plana çıkarmış, bu kişileri bazen “demokratlar” olarak adlandırmıştır’’ denilerek, Demokratlarla, Demokrat Parti ayırımı yapılması dolambaçlı bir tevildir. Çünkü Bediüzzaman desteğini topyekun bir Demokrat Parti’ye yapmıştır. Demokrat Parti içinden Demokratları ayırarak değil. Ayrıca Demokrat Parti’ye rey verilmesi diğer iktidar adayları durumundaki partilere karşı yapılmış stratejik bir tercihtir. Bu tercihin temel prensibi de ‘’Ehven-i şer’’ prensibidir. Bu prensip çok partili döneme geçildikten sonra hiçbir zaman güncelliğini kaybetmemiştir. Çünkü ‘’ırkçılığı esas alan parti ile siyaseti dinsizliğe alet eden partiler’’in iktidara gelme ihtimalleri (en azından koalisyon olarak) hiçbir dönemde ortadan kalkmadı. Bu tercih, destek verilen partinin bütün icraatlarına ortak olma anlamı taşımaz. Tam tersine iki büyük tehlikenin bertaraf edilmesi amacını taşıdığı için önemli bir maslahattır.
2-Yazıda bu gün için; ‘’Demokratlar veya o zihniyetin devamı kimlerdir?’’ konusu muğlâk bırakılmış herhangi bir açıklama yapılmamış.
3-‘’Nur talebeleri Risale-i Nurdan anladıkları prensiplere dayanarak herhangi bir partiyi destekleyebilirler, ancak “Risale-i Nur namına” hiçbir parti desteklenemez’’ cümlesine getirilen izah tatminkâr olmadığı gibi gerçeği de yansıtmamaktadır. Zira Demokrat Parti’yi Risale-i Nur müellifi olarak desteklemiş ve desteklemeyi de teşvik etmiştir. Bediüzzaman Demokrat Parti’yi; iki büyük tehlike olarak gördüğü zihniyet temsilcilerinin iktidara gelmemeleri için tampon parti olarak görmekte ve desteklemektedir. Bunu da Kur’an, İslamiyet ve vatan mülahazaları ile yapmaktadır. Siyasi mülahaza ile değil. Bu bakımdan bu tarz hareketinin Halk Partilileri rahatsız edeceğini nazara almamıştır. Çünkü rey vermek demokratik bir haktır. Bu hakkın kullanımında bütün partilerin memnuniyeti amaçlanamaz. Ayrıca ‘’hangi partiye hangi gerekçeler ile rey verileceği hususu, her nur talebesinin kendi anlayışına terk edilemeyecek kadar’’ açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu hususta farklı görüş ve düşüncelerin olması Risalelerdeki gerçeği değiştirmiyor. Çünkü bu konu ‘’bana göre böyle sana göre öyle’’ denilemeyecek kadar sarihtir. Hatta bu konu meşveretlere konu olamayacak kadar açık ve nettir. Nitekim ayrı makalede konu açıklanacaktır.
4-Bediüzzaman’ın; ‘’Menderes’i başbakanlık’’tan azlettiğinin risalelerde dayanağı yoktur. Olamaz da: Zira o zaman Bediüzzaman kendisi ile çelişmiş olur. Menderes’in şahsına karşı eleştiri de bulunsa bile, bu Demokrat Parti’yi desteklemekten vazgeçip, Halk Partisi’ne yönelme anlamına gelmez. Demokratlara hitaben kullandığı şu ifadeler yukarıdaki iddiayı nakzetmektedir: ‘’Ey dindar ve dine hürmetkar Demokratlar, siz bu iki partinin gayet kuvvetli ve zevkli nokta-i istinadlarına mukabil, daha ziyade maddi ve manevi cazibedar nokta-i istinad olan hakaik-i İslamiyeyi nokta-i istinad yapmağa mecbursunuz. Yoksa sizin yapmadığınız, eskiden beri cinayetleri nasıl eski partiye yüklüyorlarsa, size de yükleyip, Halkçılar ırkçılığı elde edip, tam sizi mağlup etmeğe bir ihtimal-i kavi ile hissettim ve İslamiyet namına telaş ediyorum.’’ (Emirdağ Lahikası s:387) Menderes’ten desteğini çeken bir insanın böyle telaş etmesi mümkün mü? Öte yandan son vasiyeti mahiyetindeki mektupta: ‘’Onun için benim nur ahiret kardeşlerim “ehvennüşşer” deyip bazı biçare yanlışçıların hatalarına hücum etmesinler, daima müsbet hareket etsinler. Menfi hareket vazifemiz değil, çünkü dahilde hareket menfice olmaz. Madem siyasetçilerin bir kısmı Risale-i Nur’a zarar vermiyor, az müsadekardır; “ehvennüşşer” olarak bakınız daha azamüşşerden kurtulmak için onlara zararınız dokunmasın onlara faideniz dokunsun.” (Emirdağ Lahikası s:458) Şimdi bu ifadeler karşısında Üstadın Demokrat Parti’den desteğini çektiğini kim iddia edebilir?
5-‘’Risale-i Nur adına parti kurulamaz’’ çok doğru bir tesbit. Zaten böyle bir teşebbüs bu gün için mevcut değildir. Bu konuda bir ihtilaf ta yoktur. ’’Risale-i Nur adına milletvekili seçilemez.’’ Bu da yerinde bir tesbit. Keza bu hususta da bir tereddüt söz konusu değil. İhtilaf ve tereddütler, bugünkü ortamda hangi partiye rey verileceği hususundadır. Ve bu konu ile ilgili makalede net bir açıklık olmadığı gibi aksine kafa karışıklığına sebebiyet verecek beyanlar var. Adeta ‘’herhangi birisine verilebilir’’ şeklinde yuvarlak ifadelerle zihinler şaşırtılmak istenmiştir.
Özetle, yazıda anlatılmak istenen ana fikir; mevcut iktidara rey verilmemesi ve diğer partilere rey verilebileceği, bilhassa CHP’nin şirin gösterilme gayreti ima edilmektedir. (Gerçi bu artık ima edilmiyor. Yukarıdan gelen talimatla aleni olarak ilan ediliyor.) Nitekim geçmişte Ecevit’e verilen destekle bunu yaptılar. Şimdi de yapabilirler. Demokratik açıdan buna bir diyeceğimiz yoktur. Ancak bu görüşlerine Risalelerden dayanak göstermeleri mümkün değildir. Zira Risale-i Nurdaki beyanlar bu açıklananlardan farklıdır. Gösterilen kaynak ve ibarelerde bir tereddüdümüz yoktur. İtirazımız, risalelerden aktarılan bu ibarelerin kendi görüşleri istikametinde yorumlanmasınadır. Şu kadarını belirtelim ki Risale-i Nurlara göre Kur’an, İslamiyet ve vatan maslahatı hesabına hangi partiye rey verilmesi geektiği deklere edilebilir. Mevcut şartlarda hangi partinin desteklenmesi ve hangi partilere rey verilmemesi gerektiği açıklanabilir. Bunlar zaten Üstadın beyanları ile yapılmıştır. Ancak tabii ki parti hesabına, siyaset hesabına ve partizanlık hesabına değil. Müteakip yazımızda, bugünkü şartlarda hangi partiye niçin destek verilmesi gerektiği hususunu açıklamak vadiyle…