Bediüzzaman Yolunda İsmailler (Kurban)

Mustafa ORAL

Hakikatin yolu çile, gözyaşı, sürgün, hapis ve şehitlik ile bezenmiştir. Bediüzzaman zamanın son yolcusudur. Yazdığı Risale-i Nur’lar insanı ezelden ebede götüren ulvi bir yoldur. Bu yolda Ubeyd yeğeni ilk şehittir. Onu diğer yeğeni Abdurrahman takip eder. O da 1926 yılında vefat eder. Binbaşı Asım 1935 yılında Isparta’da gözaltına alınır. “Doğruyu söylesem Üstadım zarar görecek, yalan söylesem askerlik mesleğimin şerefine yakışmaz. YâRab, canımı al” diye dua eder. On dakika içinde ruhunu teslim eder. Üstadının ifadesiyle “istikamet şehidi” olur. Hafız Ali Ergün 1944 yılında, Hasan Feyzi Yüreğil de 1946 yılında Üstad yerine Denizli’den ahirete geçer. Tahiri Mutlu’nın kızı Hicret, Sabri Halıcı’nın oğlu Ömer Üstad yerine şehit olur. Santral Sabri, Çaycı Emin, Ceylan, Zübeyir, Sadullah Nutku, Bayram Yüksel, Ali Uçar, Mehmet Çiçek gibi birçok Nur talebesi hizmet yollarında şehit olur. Bunları Bediüzzaman’ın şehitliği taçlandırır.

Bediüzzaman hapis, sürgün, işkence ve suikastlara maruz kalır. Defalarca zehirlenir. En şiddetlisi Denizli Hapsinde gerçekleşir. Üstadın acılar içinde kıvranmasına dayanamayan Hafız Ali Rabbinden Üstadı yerine kendini huzuruna almasını ister. Halisane yapılan dua kabul edilir. Üstadı zehirleyenler Hafız Ali’yi de zehirler. Hastaneye kaldırılır. Bir-iki gün içinde şehiden vefat eder. O günlerde verilen zehri Üstad 17 yıl vücudunda taşır. Nihayet Peygamberimiz (sav) gibi zehrin tesiriyle şehit olur.

Aşk Kahramanları: Hafız Ali ve Hasan Feyzi

Risale tarihinde Bediüzzaman için ruhunu feda etmek isteyen birçok insan çıkar. Bunlardan bir kısmı bu bahtiyarlığa erer. Hüsrev Altınbaşak, Mustafa Osman, Tavaslı Mehmet Uzundemir gibi birçok seveni ise arzularına ulaşamaz.

Denizli aşk şehitleri şehridir. Denizlilerin mayalarında aşk vardır. Onlar aşk ehli insanlardır. Onlar için ölüm bile aşk iledir. Aşkın bedelini ödemekten çekinmezler, kelle koltukta gezerler.

Aşktan ölme güzelliğini Denizli’ye getiren Hafız Ali’dir. Hafız, Denizli Hapsindeki Bediüzzaman’ın ruhunun dünyadan çekilmesinden korktuğu için, “Rabbim Üstad’ımın yerine beni al” diyerek ölümü dilemiş, dileği kabul olmuş, 17 Mart 1944 tarihinde toprağa karışmıştır.


Hafız Ali’nin vefat ettiği Memleket Hastanesi

Bediüzzaman Denizli’nin manevi tapusunu Hafız Ali üzerine yapmıştır. Hizmet onun atacağı tohumlar ile şekillenecektir. Isparta için Hüsrev, Kastamonu için Mehmet Feyzi, Aydın için Ahmet Feyzi Kul ne ise, Denizli için de Hafız Ali o olacaktır. Bunun için hazırladığı cübbeyi Denizli Hapsinde Hafız’a giydirir. Hafız’ın beklenmedik vefatı Üstad’ı hayli hüzünlendirir. Artık Denizli’de Hafız ruhunda yeni isimlere ihtiyaç vardır. Bu yöndeki beklentisini çeşitli vesilelerle açığa vuracaktır.

Hafız’ın vefatından sonra aşığı için ölmek arzusu Denizliler arasında güzel bir âdet hâlini alır. Hasan Feyzi Yüreğil’in içinde de bu ateş yanar. Üstad hapisten çıktıktan sonra geçen yaklaşık bir buçuk aylık süre zarfında Feyzi, Hafız’ın boşluğunu dolduracak ateşîn bir karakter olarak kendini hissettirmeye başlar. Kalbinin bir yanında Bediüzzaman diğer yanında büyük şehid Hafız Ali vardır. Hafız Ali’nin destansı hayatını hatırladıkça kendinden geçmektedir.

Bediüzzaman, Hasan’ın ruhunun arşında, ruhunun ufkuna yürüyen Hafız Ali’yi görmektedir. Hafız’ın acısını onun ve Ahmet Feyzi Kul’un gidereceğini düşünmektedir. 1945’lerde neşredilen el yazması Lâhikalarda bulunan bir mektubu da göstermektedir.

Bir gün Feyzi ile Hafız Ali’nin kabrini ziyaret eder. Feyzi Bediüzzaman’ın gözünden düşen yaşlara, dilinden düşen dualara şahit olur. Üstad “Feyzi’m gerçek Nur Talebesi olmak istiyorsan Hafız Ali gibi olmalısın” der. O gün Feyzi’nin içine bir heves düşer. Hafız gibi Üstad için canını vermek ister. Nitekim ziyaretten bir ay sonra Bediüzzaman Denizli’den ayrılacak, Hasan bu ayrılığına dayanamayacak, kara sevdadan vefat ederek Hafız Ali’nin yanı başına düşecektir.

O gün Feyzi’nin yüreğindeki hüzün dalga dalga şiirin kıyılarına vurur. Yüreği dualarla, dili şiirlerle Hafız’a selam durur.

“Şehid-i mağfur Hâfız Ali Efendi’nin kabr-i şerifini ziyaret”

Ey Nur yolunun yolcusu, ey ruh-u münevver

Bu medfen-i pâk'in ola ruhun gibi enver.

Ey ölmeyen, ey fidye-i Üstad-ı mübarek

Razı ola Allah'ü teâlâ ve tebarek.

Gönderdi selâm, bak sana ol Hazret-i Üstad,

Hem Ruh-u azizi dedi her dem ola dilşâd.

Kur'an-ı Kerim uğruna fânideki hizmet,

Bahşeyledi şimdi sana sonsuz ebediyet.

Yerlerde beşer, gökte bütün nurlu melekler,

Her gün sunuyor ruhun için ârşa dilekler.

Bu makbereler fahredecek haşre kadar hep,

Emvata okut nüsha-i enver, aç yine mektep.

Ey menba-i envar ve ey hafız-ı esrar,

Ey canını canana veren zat-ı fedakâr.

"Hafız" diye ben namını duydum o huzurda,

Medhin okunur hem de bugün meclis-i nurda.

Sun kevser-i bâki, bize sensin yine sâkî,

Bahşeylemiş Allah sana bir Âlem-i bakî.

Sormam sana bir şey, ne bugünden ne de dünden,

Bir nokta okut sen bize esrar-ı ledünden.”

O gün Bediüzzaman bir daha anlar ki Hafız Ali’nin emaneti emin ellerdedir. Denizli, Hasan Feyzi ve arkadaşlarına emanettir. O gün Hafız’ın kabrinde devir teslim töreni yapılır. Feyzi, Hafız’ın kabrindeki Nurlu Denizli sancağını alarak kısa zamanda arşın gönderine çeker. Yaklaşık bir buçuk yıl sonra sancağı Yakup Cemallere teslim edip Hafız’ın yanı başına şehiden düşer.

Denizli Şehitleri Sahne Alıyor

Hafız ve Feyzi’nin Üstad yerine vefatları nur tarihi için bir milat olur. Feyzi, Hafız’ın tamamlayıcı cüzü gibi algılanır. İkili, İlbadı Kabristanında yan yana düştükleri gibi Risale sayfalarına ve Nur Talebelerinin kalplerine de yan yana düşmeye başlarlar. Zaman içinde Hafız ile Feyzi Üstad’ın nezdinde isimleri en çok omuz omuza geçen karakterler olacaktır. Hafız’ın boşluğunu doldurulması noktasındaki beklentisini Feyzi’nin şahsında Denizli Nur Kahramanlarının gerçekleştirdiğini belirtecektir.

“Aziz, sıddık kardeşlerim,

Bildim ki, nasıl bir dane toprak altına konulur, tâ çok daneleri sümbül versin; aynen öyle de, şehid merhum Hafız Ali o tarlada, toprak altına girdi, otuz kırk Hafız Alileri sümbül verdi ve verecek, kanaatim geldi.”

Üstad bir başka mektubunda Denizli kahramanı Hasan Feyzi (rahmetullahi aleyh) ve arkadaşlarının Hafız Ali’nin boşluğunu doldurduğunu söyler.

“Mübarek kardeşlerimin hâlis dualarıyla zehirin tehlikesi geçmiş ve o merhum şehidin, kuvvetli emarelerle, kabrinde Nurlarla meşgul olması ve sual meleklerine Nurlarla cevap vermesi ve onun bedeline ve onun sisteminde Nurlara çalışacak Denizli kahramanı Hasan Feyzi (rahmetullahi aleyh) ve arkadaşları perde altında tesirli bir surette hizmetleri…”

Feyzi, Hafız’ın varisi ve mirasçısıdır. Üstad sık sık bu hususa vurgu yapar, Feyzi’nin Hafız’ın ehemmiyetli bir vârisi olduğunu söyler.”

Aşk Şehitleri: Hafız ve Feyzi

Bediüzzaman, Risalelerde Hafız ile Feyzi’nin birlikte geçtiği yerlerde Hafız’ı şehid olarak anar. İhtimal ki bu ibarelerle Feyzi’yi de Hafız gibi şehitliğe hazırlamaktadır.

“Şehid merhum Hafız Ali'nin tam bir vârisi Hasan Feyzi'nin, Denizli hesabına ve o civarda ciddî kardeşlerimizin namına yazdığı parlak kaside ve dördüncü şehnamesi ve orada dahi şakirtlerin faaliyetle Nur’a çalışmaları, benim zehirli, şiddetli hastalığıma bir merhem oldu.”

Güneşe Göç Var: Hasan Feyzi, Hafız Ali’nin Yanına Gidiyor

Üstad Hazretleri Feyzi’nin hallerinde Hafız’ın izlerini görmektedir. Hafız gibi kendisinin sıkıntılarını ve hastalıklarını üzerine aldığını belirtir.

“Kanaat-i kat'iyem geldi ki, Hasan Feyzi, aynen şehid Hafız Ali (rahmetullahi aleyh) gibi, benim musibetimin kısm-ı âzâmını kendine alıp mânevî bir fedakârlık eylemiş. Hafız Ali, benim bedelime birkaç emare ile berzaha gittiği gibi, bu Hasan Feyzi de aynı hastalığım zamanında, aynı vakitte, aynı müddette, aynı tarzda, aynı sıkıntılı dışarıya çıkmamakta tevafuku kuvvetli bir emaredir ki, bana çok acıyan ve şefkat eden o kardeşimiz, mânen hastalığımı kısmen kendine aldı. Cenab-ı Hak, şifa-i acil ihsan eylesin, âmin.”

Nitekim bir süre sonra, 13 Kasım 1946 tarihinde Üstad’ın endişeleri gerçek olur, Feyzi vefat eder.

Bir Kalbin İki Yanı: Hafız Ve Feyzi

Hafız ve Feyzi bir kalbin iki yanıdır. Hafız’ı seven zamanla kendiliğinden Feyzi’yi de sevmeye başlar. Kalpler yarım yaşayamaz. Biri ölünce bir zaman sonra diğeri de ölür. Hafız’dan bir buçuk yıl sonra Feyzi de Rabbine gider. Üstad üzgündür. Derinden sarsılır.

“Risale-i Nur hakkında yazılan bu hakikatli ve uzun mektubu yazan merhum Hasan Feyzî kardeşimiz, aynen şehid merhum Hâfız Ali misillü, bir mektubunda dediği gibi: “Dahi nezrim bu ki, canım sana kurban olacak!” dediğini tasdikan Üstad’ı’na bedel şehid olup, şehid kardeşi büyük Hâfız Ali’nin yanına gitmiş.”

“Hafız Ali'nin makamına geçen” Feyzi, Hafız’ın yanına göç etmiştir. Üstad onun vefatını birçok yönüyle zâyiat olarak görür.

“Risale-i Nur'un kahramanlarından ve Hafız Ali'nin makamına geçen merhum Hasan Feyzi'nin vefatı, Denizli'ye, Risale-i Nur dairesine ve bu memlekete ve âlem-i İslâm’a büyük bir zayiattır…”

İsmail’siz geçen bayramlar

Ahmet Feyzi Kul, Hafız Ali Ergün’ün vefat haberini aldığında derinden sarsılır. Hüznünü uzun bir mektupla dile getirir. Sözü Bediüzzaman için kurban olmaya getirir.

“Bu uğurda bütün fani icatlara elveda ederek varlığını tamamen ona vakfetmiş ve en nihayet sevgili Üstad’ının ve onun büyük davasının uğrunda kendini onun yerine kurban etmiş olan zat-ı âlinizin, bu hidayet ve nur ordusu için hazırlanmış olan zafer bayramında başkumandanımızın alemdarlığını yapmak üzere ordumuzun önünde liva-ı hidayeti taşımanız, elbette herkesten evvel sizin hakkınızdı.”

Ruhlarına El Fatiha.

*Daha fazla bilgi için 1 ay önce HİCBİŞEY yayınlarından yayımlanan Gökyüzü Rahlesinde Hafız Ali Ergün’ün Sonsuzluğa Uzanan Hikâyesi isimli kitabımızı okuyabilirsiniz.
https://www.kitapyurdu.com/kitap/gokyuzu-rahlesinde-amp-hafiz-ali-ergun/619798.html&publisher_id=10964

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.