H. Mehmet Harmancı'nın makalesi
A. Giriş
İslâm dini, hanımları her türlü tehlike ve tecâvüzlerden korumak için prensipler koymuştur. Bunlardan biri de tesettürdür. Tesettür, hanımların hürriyet hakkını azaltmak değildir. Bilâkis rahatça hareketlerini sağlayacak ve ahlâksız kimselerin tekliflerinden ve yabancıların kötü niyetli bakışlarından korumakla beraber hanımlık meziyet ve şereflerini, faziletlerini yüceltmektir. Aynı zamanda Allah (c.c) Hazretlerine hayâ edep terbiyesiyle itaat eden, âhiret saâdetini de sağlayan, kurtuluşa da sevk eden kendisi için gerekli bir görev, her mü'min hanım ve erkeğin ibadetinin sağlam olması için de şart, farz ve İlâhi bir emirdir.
1-Tesettürle İlgili Âyetler
Cenâb-ı Hak, buyuruyor:
". . . Peygamberin hanımlarından bir şey istediğinizde de perde arkasında isteyin. Hem sizin kalbiniz, hem de onların kalbi için bu daha temiz bir harekettir." [1]
Tesettürle ilgili Hak Teâlâ'nın emriyle ilk gelen bu hicâp âyetiyle hanımların ev kıyafetiyle yabancı erkeklere görünmeleri yasaklanmış oldu. Tesettürle ilgili ikinci âyette Peygamber (a.s.m) efendimizin hanımlarından Hz. Sevde’nin (r.a) bir gece ihtiyaç için dışarı çıktığında tanınması ve Hz. Ömer (r.a) ona uzaktan seslenerek;
"Ey Sevde, haberin olsun ki, biz seni tanıdık" diyerek hanımlara tesettürü arzulamış ve bu olaydan kısa süre sonra, Cenâb-ı Hak, "Ey şanı yüce peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin hanımlarına söyle, evlerinde çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar. Bu, onların hür ve iffetli hanımlar olarak tanınmaları ve eziyete uğramamaları için daha uygundur. ....” [2] buyurmuştur.
Yine Cenâb-ı Hak, emrediyor:
"Ey Habibim; Mü'min hanımlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini korusunlar. Görünen (yüz ve eller) hariç, ziynetlerini (baş, saç, kulak, boyun, göğüs, kol ve bacak) göstermesinler, teşhir etmesinler, başörtülerini yakalarının üzerine (kapayacak şekilde) örtünsünler. Eş, baba, kayınbaba, dedeler, erkek kardeşler, yeğenler, iktidarsız hizmetçi ve küçük çocuklardan başka ziynetlerini, süslerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları süsleri (ziynetleri) anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (dikkat çekecek şekilde yürümesinler). Ey mü'minler hep birden Allah'a Tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz."[3]
Bu âyet-i celilede Hak Teâlâ tesettürü, mü'min ve mü’minelere emrediyor. Bu emir, sadece saçların kapatılmasına yönelik değil, bütün vücudu ilgilendiren bir emirdir. Hür, Müslüman hanımların, nikâh düşen yabancı kişilerin yanında el ve yüz hariç, vücutlarının tamamını örtmesi, kapatması söz konusudur. Böylelikle Müslüman hanımlarının yabancı erkeklere karşı kendilerini nasıl korumaları gerektiğini ancak üç safhada gelen bu tesettür âyetlerinden öğreniyoruz.
İlk âyetle, Peygamber eşlerinin her türlü dedikodudan uzak kalmalarını sağlamak gayesiyle yabancı erkeklerle perde arkasında görüşüp konuşmaları emredilmiştir. Bu aslında bütün Müslümanlara hitap edilerek evlerinde bu kurallara uymaları, terbiyeli ve nezaketli davranmaları istenmektedir. (Mesela evlerinde hanımların yalnız kaldıklarında yabancı erkeklerden ayrı oturmaları gibi).
İkinci âyetle de baş dahil bütün vücutlarını örtmeleri, üçüncü âyette ise, ziynetlerini (baş, saç, kulak, boyun, göğüs, kol ve bacak) göstermeleri yasaklanmış ve başörtülerini örtünmeleri kesin olarak emir olunmuştur.
2-Tesettürle İlgili Hadisler
Resûlullah (s.a.v); "Hanımların en şerlisi, açılıp saçılan ve böbürlenendir. Onlar münafık sıfatı taşımaktadırlar. Onlardan cennete en azı, çok az sayıda gireceklerdir." [4] buyurmuştur.
Ahmet İbni Hanbel (r.a) Resûl-i Zişân’ın (s.a.v); “Hayız (bülûğa eren, aybaşı kanı) görmesinden itibaren hanımın (kızın) namazı, ancak başörtüsü ile kabul olunur. Aksi takdirde kabul olunmaz." [5] buyurduğunu rivayet etmiştir.
Hz. Aişe (r.a) validemiz Ebu Bekir'in kızı kardeşim Esma'nın ince bir elbise giydiğini gören Resûlullah (s.a.v), yüz ve elleri işaret ederek; “Ey Esma! Bir hanım hayız yaşına (ergenlik çağına) girdi mi ondan sadece şunun (yüz) ve şunun (eller) dışında hiçbir yerin görünmesi câiz (uygun) değildir." [6] buyurdular:
Hz. Ebu Hüreyre (r.a), Resûl-i Kibriyâ (s.a.v) Efendimizden; "Hanım elbisesi giyen erkeğe ve erkek elbisesi giyen hanıma lânet olsun." [7] Ayrıca Ebu Zer ve İbni Ömer (r.a) de; "Kim şöhret elbisesi giyerse, Allah ona zillet elbisesi giydirir." '[8] buyurduğunu rivayet etmişlerdir.
Tesettür (örtünme) duygusu aslında hanımlarda doğuştan itibaren mevcut olan bir duygudur. Hanımlar mayalarında (genlerinde) bulunan bu duygu ile örtünmek taraftarıdırlar. Ancak kendi mantık ve düşünceleriyle değil de dış etkilerin tesirinde kalarak özenti, çevre ve arkadaş baskısıyla, cahil derler korkusuyla çevresine uyum sağlamak ve kendilerini ispat etmek için âdeta yarışırlar.
Ancak merhamet ve şefkat kahramanları olan örnek, terbiyeli ve güzide hanımlar, o şefkat, merhamet ve kıymet seviyelerinden fışkıran samimiyet ve sadâkatla İslâm’ın şanına yakışır bir şekilde, bu ahir (son) zamanın alabildiğine çoğalmış azgınlık ve sapıklıklarından kendilerini tesettürle muhafaza edecekler ve kurtaracaklar ve Müslümanlıklarını ispat edeceklerdir. Bu örnek hanımlar, ailelerinin iftihar kaynağı, evli iseler yuvalarının hanımı ve çocuklarının annesi olacaklardır.
B. Çıplak Giyinikler
Hz. Ümmü Seleme’den (r.a):
Bir gece Resûl-i Ekrem (s.a.v) uyandı ve “Suphanallah, bu gece ne fitneler indi, ne hazineler açıldı!..... Dünyada nice giyinik hanımlar var ki âhirette çıplaktırlar.” buyurdu. [9]
Elbise örtünmek ve mahrem yerleri yabancılara göstermemek içindir. Giyilen dar, vücut hatlarını gösteren, şeffaf, göz alıcı ve dikkat çekici elbiseler hanımları, giyinik oldukları halde çıplak durumuna düşürmektedir.
Dışarıya süslenerek çıkan ve açık saçık giyinen bir hanımın yanında beyi de olsa, dikkatleri üzerine çekecek, bir takım erkeklerin kötü şehvetli bakışlarına hedef olacak, namuslu bir erkek de ister istemez rahatsız olacak, çoğu zaman çeşitli olaylara ve kavgalara sebep olacaktır. Bu sebeple İslâm dininde, hanım ve erkeğin usulüne göre örtünmeleri şart olarak kabul edilmiştir.
Bu asırda para kazanma hırsıyla ortaya çıkarılan sınırsız soyunma modelleri ve görsel yayınlar, bayanlar arasında şok tesirler yaparak, modaya hastalık derecesinde tutulmalarına, batılı kadınlarının câzibelerini örnek alarak ve taklit ederek kendilerini vitrindeki satılık eşya konumuna düşmelerine ve günahlarını da başkalarına sıçratmalarına neden olmaktadır.
Çıplaklık, iffetin kaybolmasına, ahlâkın bozulmasına, insanların şehvet isteklerinin esiri olmasına ve zinanın çoğalmasına sebep olduğundan İslâm’da kesin olarak yasaklanmıştır.
Bir hanımın iffeti ve hayâsı hayatıdır. İffet ve hayâyı muhafaza eden tesettürün terk edilmesi, manevi hayattan intihardır. Hanımlar, ilgi çekmek ve gösteriş için sarf ettikleri çabayı Cenâb-ı Allah’a kulluk için harcasalar ve O’nun emirlerini yerine getirseler melekler gibi olacakları muhakkaktır.
C-Risale-i Nur’a Göre Tesettür
Tesettür hanımlar için yaratılışlarının bir gereğidir. Çünkü hanımlar yaratılıştan zayıf ve nazik olduklarından, kendilerini ve hayatından ziyade sevdiği yavrularını himaye edecek bir erkeğin himaye ve yardımına muhtaç bulunduğundan, kendini sevdirmek ve nefret ettirmemek ve sevilmeyen bir tavırla karşılanmamak için tesettüre ihtiyaç duyar. Şurası bir gerçektir ki, insan sevmediği ve hoşlanmadığı insanların bakışlarından sıkılır, bunalır. Elbette açık saçıklık kıyafetine giren güzel bir hanım, çoğu erkeklerin bakışlarından hoşlanmaz. [10]
Bir ailenin hayatının saâdeti, eşler arasında karşılıklı bir emniyet, samimî bir hürmet ve muhabbetle devam eder. Tesettürsüzlük ve açık saçıklık, o karşılıklı emniyeti bozar, o hürmet ve muhabbeti kırar. Çünkü açık saçıklık kılığına giren on hanımdan ancak bir tanesi bulunur ki, kocasından daha güzeli görmediğinden, kendini yabancıya sevdirmeye çalışmaz, dokuzu, kocasından daha iyisini görür. Yirmi erkekten ancak bir tanesi, karısından daha güzelini görmüyor. O zaman o samimî muhabbet ve hürmeti karşılıklı olmakla beraber, gayet çirkin ve alçakça bir his uyandırmaya sebebiyet verebilir.[11]
Memleketimiz Avrupa ile kıyas edilmez. Çünkü orada, düello gibi çok şiddetli vasıtalarla, açık saçıklık içinde namus bir derece muhafaza edilir. İzzet-i nefis sahibi birisinin karısına pis nazarla bakan, boynuna kefenini takar, sonra bakar. Hem iklimin insan üzeride tesiri pek çoktur. Avrupa'daki iklim şartları soğuktur. Asya kıtasının Avrupa’ya göre iklimi sıcaktır. Soğuk iklimli memleketlerde insanlar cinsel olarak daha az tahrik olmaktadır. Açık saçıklık da çoğunlukla kötü ve gereksiz harcamalara sebep olmamaktadır. Fakat Asya kıtasındaki sıcak memleketlerin insanlarının nefislerinin geçici arzularını devamlı coşturacak olan açık saçıklık, elbette çok kötülüklere, gereksiz sarfiyata, neslin zayıflamasına, bozulmasına ve kuvvetten düşmesine sebep olacaktır.[12]
D-Tesettür Esaret mi, Hürriyet mi?
İçleri küfür dolu bazı insanlar, İslâm görüntüsü altında Saadet Asrının münafıkları gibi, Avrupa’da gördükleri veya işittikleri çıplaklık ve arsızlıkları İslâm diyarında da tatbik etmek istemektedirler. Hanımların iffetli ve tesettürlü olmalarına karşı çıkarak tesettürü hanımların esareti olarak kabul etmekte ve çıplaklığı da bir hürriyet olarak ileri sürmektedirler. Bazı kötü zihniyetli vicdansızlar da bazı hanımları kendi çıkarları için, sermaye olarak kullanmakta ve bunu da çeşitli cazibe unsurları ve dalaverelerle herkesten saklamaya çalışmaktadırlar.
Hanımların iffetli, edepli ve namuslu olmalarını düzgün olan herkes ister. Tesettüre itiraz edenlerin gayeleri, kadın ve erkeğin karışması, herkesin istediğiyle istediği zaman ve yerde serbestçe buluşması, hayvanlar gibi hür yaşaması ise, çok büyük bir yanlışın içinde olduklarını söylemek gerekir. Çünkü rezilâne, perişan, hayvanî ve acı dolu bir hayatın neresi hürriyet sayılabilecektir?
E-Sonuç
Hevesatlarına engel teşkil eden İslâmiyeti devrini tamamlamış, dindarlığı da gericilik sayarak, insanların ekseriyetini sefahat ve eğlencede boğmaya çalışmak çok şeytani bir oyundur. Bu oyunu bozabilmemiz, kendi dinimizi iyi bilmemize ve güçlü bir imana sahip olmamıza bağlıdır.
İslâmiyet; dünyada adâleti, hakkı, hukuku, hürriyeti ve güzel ahlâkı tesis eden ve âhirette de ebedi bir saâdeti temin eden, eskimeyen, zaman geçtikçe gençleşen ve parlayan bir dindir.
İnsanların, özellikle de Müslümanların yapmaları gereken tek şey İslamiyetin emirlerine uymaktır. Tesettür emri de bunlardan birisidir. Konu üzerinde ihtisası ve samimiyeti olmayan birtakım kişilerin kendi nefislerinin isteklerini ifade eden; “Ben bu âyette örtünme emrini göremiyorum. Öyle bir şey yok.” tarzındaki sözlerine de itibar etmemek gerekir. Zira nefis ve şeytan olmak üzere bütün dalalet ehli, bu dehşetli zamanda imanımıza, ahlakımıza ve aile yapımıza çok insafsızca saldırmaktadır. Bu saldırılara karşı ancak iman ve tesettür zırhı ile zırhlanarak karşı konulabileceğini bilmek gerekir.
Kaynaklar:
[1] 33 Ahzâb: 53
[2] 33 Ahzâb: 59
[3] 24 Nur: 31
[4] Câmiü's-Sağir: 3 / 392 H. No: 4092
[5] Tirmizi, Ahmet Bin Hanbel
[6] Ebu Davut, Libas: 34 (4104)
[7] Ebu Davut, Libâs: 31 (4098)
[8] Ebu Davut, Libâs: 5 (4029), Kütüb-i Sitte; 17/465, H. No: 1086 (3608)
[9] Tecrid T.: 1/.Hn : 95
[10] Nursi, Bediüzzaman Said, Lem’alar: 197, 98, 24. Lem’a, 1. Hikmet
[11] A.g.e., s: 199, 24. Lem’a, 3. Hikmet
[12] A.g.e., s: 200, 24 , Lem’a, 4. Hikmet
Kaynak: http://www.risaleakademi.com