Bediüzzaman'da iktisadi özgürlük de var

Bediüzzaman’ın özgür birey anlayışında hem dinî, hem de iktisadî taraflar vardır

Recep Bozdağ'ın haberi:

Risale-i Nur Entitüsü’nün düzenlediği Pazar seminerlerinin misafiri Dr. Cemil Ertem oldu. Moderatörlüğünü Risâle-i Nur Enstitüsü Sekreteri Ahmet Dursun’un yaptığı toplantıda Dr. Cemil Ertem, Bediüzzaman’ın insanlığın beşinci devresi olarak belirlediği “Malikiyet ve Serbestiyet” kavramlarının işaret ettiği alanlara ve yeni dünya düzenindeki yerine dikkat çekti.
 
Ertem, “Dünya düzeninin yeniden kurulduğuna ve insanlığın bunu savaşsız bir şekilde gerçekleştirmeye çalışıyor. İnsanlığın yaşadığı krizlerin yeni arayışları ve düzenleri beraberinde getiriyor. Said Nursî’nin bu arayışlar karşısında hem yaşadığı devri, hem de geleceği anlattığını bunu da İslâmî bir bakış açısıyla gerçekleştiriliyor” dedi. Ertem, onun bütün insanlık için, kapitalizm sonrası dünyanın ne olacağını formüle ettiğini ve bunu da malikiyet ve serbestiyet olarak kavramlaştırdığını belirterek, “Batı’nın sosyal, siyasi, kültürel ve ekonomik alanlarda krizler yaşıyor. Bediüzzaman’ın Asr-ı Saadet döneminde alınan kararları ve uygulamaları günümüze aktararak dünyanın geleceği ile ilgili alternatif sunuyor” diye konuştu. Bediüzzaman’ın Marks gibi düşünürlerden farklı olarak kapitalizm sonrasını açıkça anlattığını, Bediüzzaman’ın diğer dinler adına da konuşarak İslâm’ın vaat ettiği adaletli dünyanın yolunu gösterdiğini ifade eden Dr. Ertem, “Ekonomik olarak İslâm’ın tarihler boyunca geçerli olabilecek ilkeleri vaaz edip edilemeyeceği konusunda yaşanan krizlerin önemli ipuçları sunuluyor, malikiyet ve serbestiyet bunlardan biri. Bu dönemin ise en önemli özelliğinin insanın emeğinin satabilmesidir” dedi. Dr. Ertem şöyle devam etti:

“İnsan emeğini özgürce değerlendirebilir. Bediüzzaman, hürriyetlerin tam olarak yerleşmediği bir ortamda insanın tam anlamıyla emeğinin karşılığını alamadığı bir çalışma sistemi olması nedeniyle içinde bulunulan dönemi eleştirir. Marks da böyle düşünmektedir. İşte burada Bediüzzaman Marks’tan farklı olarak ecrin biteceğini, malikiyet ve serbestiyet döneminin başlayacağını söyler. Bunun için hürriyet çok önemlidir. İnsanın düşünce yolculuğunda zenginleşebilmesi için, hür olması gerekir. Hür olmayan insanın yaratıcıyla da ilişkisi zayıf kalır. Serbestiyet toplumdan ziyade bireyin özgürlüğüne işaret eder. Bu özgürlüğün Batı düşüncesindeki liberalizm kaynaklı birey özgürlüğünden farklıdır. Bediüzzaman’ın özgür birey anlayışında hem dinî, hem de iktisadî taraflar vardır.”
 
BEDİÜZZAMAN’IN MEŞVERET ANLAYIŞI YENİ DEMOKRASİ İÇİN ÇAREDİR

Malikiyet kavramını “malik olmak, insanın emeğine ve ürettiğine sahip olması” olarak tanımlayan Dr. Ertem, malikiyeti Yaradan yolundaki her insanın kendi düşüncesine, emeğine sahip çıkması ve değerlendirmesi olarak yorumladı. Dr. Ertem, “Malikiyet ve serbestiyet kavramları İslâm ekonomisi açısından nisap, zekât, sadaka, faiz, infak vb. kavramlar ışığında değerlendirilir” dedi ve bu kavramlar ışığında İslâm’ın dayanışma ve paylaşmayı yaygınlaştırıp teşvik ettiğini, adaletsizliği ortadan kaldırdığını; haksız ve gereğinden fazla mal edinmenin, tekelleşmenin, ayrıcalıklı servet edinmenin, israf etmenin, aldatma ve biriktirme gibi toplumda huzursuzluğu ve eşitsizliği doğuracak olguları önüne geçtiğini ifade etti. Bu kavramların hepsinin malikiyet ve serbestiyet başlığı altında toplanabileceğini kaydeden Dr. Ertem, fütüvvet kavramıyla birlikte Said Nursî’nin hayatının en önemli kavramlarından biri olan meşverete de değinerek, meşveretin siyasî bir tamamlayıcı olarak düşünülebileceğini, meşveretin her bireyin kendi özgürlüğü çerçevesinde topluma katıldığı bir sistem olduğunu, dünyada yeni demokrasi arayışlarının Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu meşveret anlayışı ile İslâmî bir çıkış olarak bu arayışlara bir cevap ve çare olabileceğini ifade etti.
 
Yeni Asya

Güncel Haberleri