Bismillahirrahmanirrahim
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Her türlü musîbet karşısında söylediğimiz söz şudur: Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz. (Bakara Sûresi: 2:156) Ben hem kendimi, hem sizi, hem Risale i Nur’u tâziye ve merhum Hâfız Ali’yi ve Denizli Mezaristanını tebrik ediyorum.
Meyve Risalesinin hakikatini ilmelyakîn ile bilen bu kahraman kardeşimiz, aynelyakîn ve hakkalyakîn makamına çıkmak için, kabre cesedini bırakıp melekler gibi yıldızlarda âlem-i ervahta seyahate gitti ve tam vazifesini yapıp terhisle istirahate çekildi. Cenâb-ı Erhamürrâhimîn, Risale-i Nur’un bütün yazılan ve okunan harfleri adedince defter-i a’mâline hasenat yazdırsın. Âmin. Ve onların sayısınca onun ruhuna rahmetler yağdırsın. Âmin. Ve kabrinde Kur’ân’ı, Risale-i Nur’u ona şirin ve enis arkadaş eylesin. Âmin. Ve Nur fabrikasına onun yerine on kahramanı ihsan edip çalıştırsın. Âmin, âmin, âmin.
Siz dahi benim gibi dualarınızda onu yâd ediniz. Bin lisan onun lisanı yerine istimal edip, o kaybettiği bir hayat ve bir dil yerinde mânevî bin hayat kazandı diye rahmet-i İlâhîden ümitvarız. (Şualar 13. Şua)
• • •
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Cenâb-ı Erhamürrâhimîne hadsiz şükür olsun ki; bu acip zamanda ve garip yerde, talebe-i ulûmun kıymetli şerefini ve ehemmiyetli hizmetlerini kazanmayı sizler vasıtasıyla bizlere de müyesser eyledi.
Ehl-i keşf-i kuburun müşahedesiyle, müteaddit vâkıatla, tahsil-i ulûm ânında vefat eden bazı müştak ve ciddî bir talebe-i ulûm, şehidler gibi kendini hayatta ve kendi dersiyle meşgul görüyor. Hattâ meşhur bir ehl-i keşf-i’l-kubur, vefateden ve ilm-i sarf ve nahvi okuyan bir talebenin kabrinde Münker, Nekir’e nasıl cevap verecek diye murakabe etmiş. Ve müşahede edip işitmiş ki, melek-i suâl, ondan sordu. “Men Rabbûke? Senin Rabbin kimdir?” dediği zaman, o nahv dersiyle iştigal ederken vefat eden talebe, o meleğin cevabında demiş: “Men mübtedâdır, Rabbûke onun haberidir.” Nahiv ilmince cevap vermiş, kendini medresede zannetmiş.
İşte bu vâkıaya muvafık olarak, ben merhum Hâfız Ali’yi aynen hayattaki gibi Risale-i Nur’la meşgul olarak en yüksek bir ilimde çalışan bir talebe-i ulûm vaziyetinde ve tam şehidler mertebesinde ve tarz-ı hayatlarında biliyorum ve o kanaatle ona ve onun gibi Mehmed Zühdü’ye ve Hâfız Mehmed’e bazı dualarımda derim: “Yâ Rabbî! Bunları kıyamete kadar Risale-i Nur kisvesinde hakaik-i imaniye ve esrar-ı Kur’âniye ile kemâl-i ferah ve sevinçle meşgul eyle. Âmin. İnşaallah.” (Şualar 13. Şua)
Bediüzzaman Said Nursi
LÜGAT:
Acip : Hayret Verici, Şaşırtıcı
Âlem-İ Ervah : Ruhânî Varlıkların Bulunduğu Âlem
Âmin : “Allahım Kabul Eyle”
Aynelyakîn : Gözlem Ve Müşahedeye Dayanarak Kuşkuya Yer Bırakmayacak Derecede Kesin Bilgi Sahibi Olma
Aziz : Çok Değerli, İzzetli
Cenâb-I Erhamürrâhimîn : Merhametlilerin En Merhametlisi Olan Şeref Ve Azamet Sahibi Yüce Allah
Defter-İ A’mâl : İyi Ve Kötü İşlerin Kaydedildiği Mânevî Defter
Ehl-İ Keşfü’l-Kubur : Mânen Kabirdeki Ölülerin Hallerini Anlayanlar
Enis : Dost, Arkadaş
Hadsiz : Sayısız, Sınırsız
Hakikat : Asıl, Gerçek, Doğru
Hakkalyakîn : Bizzat Yaşamak Suretiyle, Kuşkuya Yer Bırakmayacak Derecede Kesin Bilgi Sahibi Olma
Hasenat : Sevaplar, İyilikler
İhsan : İkram Etme, Bağışlama
İlmelyakîn : İlmî Ve Sağlam Delillere Dayanarak, Kuşkuya Yer Bırakmayacak Şekilde Kesin Bilme
İstimal : Kullanma
İstirahat : Dinlenme, Rahatlama
Lisan : Dil
Merhum : Rahmete Kavuşmuş, Vefat Etmiş
Mezaristan : Mezarlık
Müşahede : Görme, Gözlem
Müştak : Arzulu, Çok İstekli
Müteaddit : Bir Çok, Çeşitli
Müyesser Eylemek : Nasip Etmek, Kolaylaştırmak
Rahmet/Rahmet-İ İlâhî : Allah’ın Rahmeti, Şefkat Ve Merhameti
Sıddık : Çok Doğru Ve Bağlı
Tahsil-İ Ulûm : İlimlerin Tahsil Edilmesi, Öğrenilmesi
Talebe-İ Ulûm : İlim Talebeleri
Tâziye : Baş Sağlığı Dileme
Tâziyename : Başsağlığı Dileyen Yazı Veya Mektup
Terhis : Göreve Son Verme, Serbest Bırakma
Ümitvar : Ümitli
Vakıât : Olaylar
Yad : Anma
Âlem-İ Berzah : Kabir Âlemi
Âmin : “Allahım Kabul Eyle”
Aziz : Çok Değerli, İzzetli
Cihetiyle : Yönüyle
Esrar-I Kur’âniye : Kur’ân’ın Esrarı, Sırları
Fevkalâde : Olağanüstü
Hakaik-İ İmaniye : İman Hakikatleri, Gerçekleri
İlm-İ Sarf Ve Nahv : Arapça Gramer İlmi, Dilbilgisinde Kelime Ve Cümle Yapısını İnceleyen İlim
İnşaallah : Allah’ın İzniyle
İnşirah : Ferahlanma, Huzur, Açılma
İştigal Etmek : Meşgul Olmak
İştiyak : Çok Kuvvetli Arzu Ve İstek
Kemâl-İ Ferah : Mükemmel Bir Rahatlık, Huzur, Neşe
Kisve : Elbise, Örtü
Medar-I Hayret : Hayret Sebebi
Melek-İ Suâl : Suâl Melekleri, Münker-Nekir
Men Rabbûke : Rabbin Kim?
Men : Kim
Merhum : Rahmete Kavuşmuş, Vefat Etmiş
Muarefe : Karşılıklı Görüşme, Tanışma
Muhabere : Haberleşme
Murakabe : Bakma, Gözetme
Muvafık : Uygun
Mübtedâ : Arapça İsim Cümlelerinde Özne
Münker/Nekir : Öldükten Sonra İnsanları İman Bakımından Sorguya Çekecek Olan Melekler
Müşahede : Görme, Gözlemleme
Nahiv İlmi : Arapça Dilbigisinde Cümle Yapısını İnceleyen İlim
Rab : Herbir Varlığa Muhtaç Olduğu Şeyleri Veren, Onları Terbiye Edip İdaresi Ve Egemenliği Altında Bulunduran Allah
Rabbûke : Senin Rabbin
Sıddık : Çok Doğru Ve Bağlı
Tahattur : Hatırlama
Talebe-İ Ulûm : İlim Talebeleri
Tarz-I Hayat : Hayat Tarzı
Vâkıa : Gerçekte Olan
Vâris : Mirasçı
Yâ Rabbî : Ey Rabbim!
Zâyiat : Kayıplar
Zuhur : Belirme, Görünme