Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri cihad-ı ilmiye ve hizmeti Kur’ani’yesine (nefyedildiği Barla’da) başladı ve ilim, irfan dünyasına Risale-i Nur gibi bir şehaser takdim etti.
Bu eserleri okuyanların, yazanların her geçen gün artması üzerine, “Bedüzzaman irticayı hortlatıyor, mürtecidir, devlete karşıdır, asayişi bozabilir, inkılaplara karşıdır” suçlamasıyla Cumhuriyet Savcıları arkasına düşerler.
Ve Isparta’dan alınan yüz yirmi civarındaki talebesiyle kamyon üstünde elleri bağlı Eskişehir’e nefyedilir. Hapsedilerek kendisi ve talebeleri idamla yargılanır. Ondan sonra devam eder mahkemeler, biri bırakır, biri yakalar sürer gider duruşmalar.
Eskişehir, Denizli, Afyon ağır ceza Mahkemelerinde yargılanmalar sürer. 1956 senesinde Afyon Ağır Ceza Mahkemesi Üstad ve talebeleri hakkındaki tüm menfi ithamları red ederek Bediüzzaman’ı serbest ve Risale-i Nur eserlerinin iadesine karar verir. Ama buna rağmen takipler ithamlar devam eder.
Bediüzzaman’ın vefatından sonrada talebeleri hakkındaki takibatlar sürer gider. Hemen her vilayette olmak üzere toplam 2000 adet dava açılır. Nur talebeleri hapishanelere doldurulur. Açılan davaların yüzde doksan dokuzu yapılan ithamların reddiyle ve beraatla neticelenir Nur talebeleri serbest bırakılır ve Risaleler iade edilir.
Savcılar Hz. Üstadı ve talebelerini ve Nur cereyanını çok çeşitli şekilde itham etmişlerdir. Bunların önemli bir kısmını birlikte tahlil edelim.
“Bediüzzaman gizli cemiyet kuruyor, rejimin aleyhindedir”
Ani yapılan baskınlar neticesi, tüm risaleler ve evraklar ellerinde olduğu halde Eskişehir Mahkemesi isnat edilen suçu ispat edemez ve bir beygir hırsızına verilecek cezayı Üstada verir. Üstad da cezaya itiraz eder. “Bana isnat edilen suçlara göre ya idam etmelisiniz veyahut suçum ispat olunamadı öyleyse beraat etmelisiniz” der.
“Bediüzzaman’ın idareye, asayişe ve vatana zararı var”
Müsbet iman hizmeti neticesi yüzbinler Nur talebesinin en ufak asayişi bozan bir halinin ispat olunamaması bu iddiayı kökünden kesip atmıştır.
“Bediüzzaman dini dünyaya alet ediyor”
Bediüzzaman hayatı boyunca maddi manevi her şeyden feragatle, hediye dahi kabul etmeyerek Hizmet-i Nuriyeyi hiçbir maddi menfaate alet etmediğini hayatıyla ispat edip bu iddiayı çürütmüştür.
“Bediüzzaman dini siyasete alet ediyor”
Bediüzzaman siyasetten hep kaçmış “Kur’an davasını kainata bile alet edemeyiz” demiş ve öyle yaşamıştır.
“Bediüzzaman Kürtçüdür”
Bediüzzaman “Ben felillahilhamd Müslümanım” demiş, ırkçılığı Frenk hastalığı olarak tarif etmiş ve hep ittihad-ı İslamdan, Müslümanların birliğinden, İslam kardeşliğinden yana olmuştur.
“Bediüzzaman rejimi tehdit ediyor.”
Bediüzzaman ladini rejime “fikren ve ilmen karşıyım”, “her hükümette muhalifler bulunur. Asayişe ilişmedikten sonra fikri muhalefetime karışamazsınız” demiştir. Menfice harekete girmemiştir.
“Bediüzzaman asayişi bozabilir.”
Memleket çapında doksan senelik müspet ve asayişi muhafazayı esas alan Nur hareketinin bu isnadın ne kadar yanlış olduğunu ispat etmiştir. Bu hizmet yüzünden kimsenin burnu dahi kanamamıştır.
“Bediüzzaman’ın hedefi siyasettir”
Hayatı boyunca Kur’an hizmetini her şeyin üstünde tutarak, siyasete tenezzül etmeyerek bu isnadın esassızlığını fiilen yaşayışıyla ispat etmiştir.
“Bediüzzaman idareye karışabilir”
Menfi tarzdaki hizmetlerin masumlara zarar vereceğini belirterek ömür boyu müsbet iman hizmetini gerçekleştirmiş, idareye ilişmeye tenezzül etmemiştir.
“Bediüzzaman Cemiyet kuruyor”
Böyle bir şey isbat edilememiştir. Eğer aynı üniversitenin talebeleri ve aynı esnaf mensupları birer cemiyet sayılırsa aynı eserleri okuyanlara da cemiyet isnat edilebilir. Bu çok anlamsız manasız bir itham olur.
“Bediüzzaman gizli cemiyet kuruyor”
Böyle bir şey de yoktur, tenezzül de etmemiştir. Nur hareketi bir gönül birliği, İslam kardeşliği ve Kur’an hizmetkarlığıdır.
“Bediüzzaman komitecidir”
Bediüzzaman dünyaya, dünya ikballerine beş para ehemmiyet vermemiştir ki komitacılık gibi basit insan işlerine de bulaşsın.
“Bediüzzaman Cumhuriyete karşıdır”
Bediüzzaman’ın isim ve resimden değil gerçek Cumhuriyetten yana olduğunu hayatıyla, yaşayışıyla, Selefi Salihinin hayatını hüccet göstererek izah ve ispat etmiştir.
“Bediüzzaman Atatürk’ü sevmiyor”
Bediüzzaman, Atatürk’ü sevmek taassubuyla, muzafferiyetin ve vatanın kurtuluşunun bir şahsa verilmesine karşı çıkmış ve vatanın kurtulmasında “kumandan bir sebeptir” deyip, millet ve orduya muzafferiyet şerefini vermiş ve sevgisini millet ve ordudan yana kullanmış, muhaliflerini ordu ve milleti sevmemekle itham etmiştir.
“Bediüzzaman Atatürk’e Deccal diyor”
Bediüzzaman Deccaldan haber veren müteşabih hadisleri Cumhuriyet kurulmadan evvel yazdığı, sonradan 5. Şua ismini alan ilmi bir risalesinde izah etmiş ve ahirzaman hadisatını ve eşhasının vasıflarını saymış isim belirtmemiştir. Mahkemedekilere “sizler isim vererek, o vasıfları ona siz isnat ediyorsunuz” demiştir.
“Bediüzzaman medeniyete karşıdır”
Bediüzzaman beşere menfaati olan medeniyetin faydalı yönüne değil insanlığa zararlı olan sefih, ahlaksız, dinsiz felsefesi cihetine karşı olduğunu ispat etmiştir.
“Bediüzzaman radyo gibi şeylere karşıdır”
Bediüzzaman radyo, uçak, telsiz gibi icatların büyük bir nimet olup şükür edilmesi ve faydalı kullanılması gerekliliği üzerinde durmuştur.
“Bediüzzaman görevli olmadığı halde Kur’an’a hizmet ediyor”
Kuran’a, hak ve hakikate hizmetin kimsenin tekelinde olmadığını, yaptığı hizmetin umumun kabulüne mahzar olduğunu ispat etmiştir.
“Bediüzzaman’ın eserleri ilmi bir kıymet ve ehemmiyet taşımıyor”
Anadolu’da ve İslam alemindeki Mekke Medine dahil bütün alimlerin ittifakla Risale-i Nurlar’ın emsalsiz bir Kur’an tefsiri olduğunu, Kur’an’ın hak ve hakikatlerinin eşsiz bir şekilde bu eserlerde izah ve ispat edildiğini kabul etmeleri ve 45’in üzerinde lisanlara tercüme edilmesi ve bütün dünyada okunması, bu eserler hakkında yüzlerce, kitap, makale, broşür, ilmi makaleler tezler yayınlanması ve konferans ve sempozyumlar düzenlenmesi bu iddianın ne kadar mesnetsiz bir karalama olduğunu zaman göstermiştir.
Savcılar, bu iddialarla Üstad ve Risale-i Nur hakkında dava açmamış olsalardı, Üstad ve Nur Hizmeti hakkındaki bu dehşetli itham ve iftiralar ve itirazlar nasıl çürütülebilirdi? Nur hizmeti ve Üstadımız şaibeden kurtulabilir şüpheler izale edilebilir miydi? Çok zor.
İşte bunun içindir ki hak ve hakikatin ortaya çıkmasında, hakikatin perçinlenmesinde ve her türlü itham ve şaibelerin izalesinde mahkeme kararlarının çok ehemmiyeti var. Dava açan savcılar da bu hakikatin ortaya çıkmasına hizmet etmiş oluyorlar. O nedenle Üstad:
“Milletin hukukunu arayan ve bununla vazifeli olan savcıların şiddetle beni ithamlarına rağmen onlara karşı bir hiddet ve küsmek bana gelmiyordu”
“Savcıların şiddeti hücumları ve bana zahiri tazipleri hizmet-i imaniyeye bir ilanname hükmüne geçti. Bana olan şiddetlerini umumen helal ediyorum” diye dua ediyor.