RisaleHaber-Haber Merkezi
Yazar Altan Tan, Özgün Duruş Gazetesinde yazdığı yazıda, "Aydın, entellektüel, alim" tanımına en uygun olanların içerisinde, Bediüzzaman Said Nursi'nin olduğunu yazdı.
İşte Altan Tan'ın yazısından ilgili bölümler:
“Aydın”, “entelektüel”, “âlim” kavramları üzerinde uzun uzadıya duracak, derin “bilimsel ve epistomolojik” yorumlarda bulunacak değilim.
Lafı dolandırıp uzatmadan, eğip bükmeden söylenen az ve öz sözler insanın meramını çok daha iyi ifade ediyor. Bu konularla ilgili yüzlerce tanım içinde benim en fazla hoşuma giden “âlim, entelektüel, aydın kişi, doğru bildiğini en doğru şekilde korkmadan, çekinmeden söyleyen ve gerektiğinde söylediği sözlerin arkasında cesurca durarak bedel ödeyebilen kişidir” tanımıdır.
Müslümanlar için en önemli ilke “haksızlığın karşısında sessiz kalan dilsiz şeytandır” hadisi şerifinin hikmetidir.
İslam tarihi bu konuyla ilgili emsalsiz örneklerle doludur.
İslam tarihi boyunca sayılamayacak kadar çok âlim, sultanların sofralarından uzak durmuş, onların mevki, makam ve altınlarına tenezzül etmemiştir.
İmam-ı Azam Ebu Hanife örnek alınacak en önemli şahsiyetlerden biridir.
Hayatı boyunca kendi kazancı ile geçinmeye çalışmış ve Abbasi Halifesi Ebu Cafer Mansur'un bütün rüşvet ve tehditlerine rağmen devlette görev kabul etmemiş, onun yanlış uygulamalarına doğru dememiş ve 70 yaşında bile zindalara girmekten ve işkence görmekten çekinmemiş, sultanın gasbetmediği ve sahiplik iddiasında bulunmadığı bir yere defin edilmeyi vasiyet ederek can vermiştir.
İmam Malik “Zor ve şiddet altında alınan biat geçerli değildir” fetvasını verince kendisine Abbasi halifesinin Medine valisi tarafından işkence edilmiştir.
İmam-ı Şafii, “Alevilik” suçlamasıyla Yemen'den Bağdat'a kadar elleri bağlı bir şekilde Harun Reşid'in huzuruna götürülmüş ve Harun Reşid'in karşısında bile “Hz. Ali evladını sevmek Alevilikse şahid olun ki ben Aleviyim” diyebilmiştir.
İmam Malik, Halife Memun'un “Kur'an mahlûktur” iddialarına karşı çıktığından 28 ay hapiste kalmış, fakru zaruretten dolayı bir müddet hamallık yapmak mecburiyetinde kalmıştır.
Bu örnekler gibi yüzlerce, binlercesini sayabilirim.
Ancak ne yazıktır ki yine İslam tarihinde dinini imanını üç günlük dünya menfaati için satan yüzlerce, binlerce sözde âlim ve aydın da mevcuttur.
Peygamber Efendimizin sevgilisi Hazreti Hüseyin'in katli için Yezid'in yanında fetva veren “âlimler” de olmuştur; Fatih Sultan Mehmed'in “devletin bekası” için kardeş katline izin veren fermanına fetva veren âlimler de olmuştur.
Bugün de durum aynıdır.
Bediüzzaman Said-i Nursiler, Süleyman Efendiler, İskilipli Atıf Hocalar unutulmuş; Emevi, Abbasi ve Osmanlı saraylarındaki “sarıklılara” benzer bir zümre devletlilerin her dedikleri ve her yaptıklarında bir değil, binbir hikmet arayan “dedektörler” haline gelen bir zümre türemiş bulunmaktadır.
Kürt açılımından Alevi sorununa, başörtüsü meselesinden asker-sivil ilişkilerine kadar bu zümre için hemen her konuda aslolan iktidarı muhafaza mantığıdır."
Âlim, aydın, entelektüel, özü doğru sözü doğru olan ve kendi emeği ile geçinmeye çalışandır.