Bediüzzaman Said Nursi 3 Mart 1916 tarihinde Bitlis’in işgal edilmesi üzerine yaralı olarak Kürt gönüllü alay komutanı sıfatı ile Ruslar tarafından esir alınır. Bitlis’te tedavi amacı ile bir müddet bırakıldıktan sonra, önce Van’a, sonra Culfa, Tiflis, Kologriv şehri üzerinden Rusya içlerindeki Kostroma eyaletine sevk edilir. Esaret hayatının çoğunu burada geçiren Bediüzzaman vatanından ayrı kalmasının yanı sıra geride bıraktığı ailesinin tehcir sonrası durumlarını da çok merak etmektedir. Van’ın ve Bitlis’in işgali sonrası yaklaşık 850 bin Müslüman ahali yerinden, yurdundan göç etmek zorunda bırakılmıştı. Çoğunlukla göç edenler Siirt ve Diyarbakır gibi yakın vilayetlere sığınmak zorunda bırakılmışlardı. Göç edenlerin bir kısmı da memleketin her tarafına dağılmışlardı.
Kızılay arşivinden çıkan bir belgede Bediüzzaman Said Nursi, ailesinden kardeşi Abdülmecid ile Van Valisi Cevdet beyin tehcir sonrası durumunu araştırmak üzere 25 Temmuz 1917 tarihinde Kızılay vasıtası ile sağlık durumları hakkında İstanbul’dan Ayan azasından Seyit Abdülkadir Efendiyi adres göstererek araştırma yapılmasını ister.
Bediüzzaman’ın isteği ile ilgili bilgiler sekizinci satırda altı çizilerek gösterilmiştir
Belgede Bediüzzaman’ın kardeşi Abdülmecid yerine sehven Abdulvehhab diye kaydedilmiş
Bediüzzaman sağlık durumunu merak ettiği Van valisi Cevdet Bey ile Van’ın savunmasında büyük fedakârlıklarda bulunmuştur. Cevdet bey 11 Kasım 1914'te Van Vali Vekilliğine getirildi. 1916 senesi Mart ayının başında Bitlis Rusların eline geçince, Bedîüzzamân’ın kardeşi Abdülmecid Diyarbakır’a hicret eder; bu esnada harbin yadigârı olan İşârâtu’l-İ’caz’ın müsveddesini de beraberinde götürür ve Vali Cevdet Tahir Bey’in evinde Müküslü Hamza ile beraber temize çeker. 1919 yılında basılan eserin kâğıt masrafını Van Valisi Cevdet Bey’in kayınbiraderi olan Savunma Bakanı Enver Paşa karşılar. Cevdet Bey aynı zamanda Van valisi Tahir Paşa’nın oğludur. 2 Nisan 1916'da Adana, 22 Ekim 1916'de Ankara Valiliklerine nakledilip yükseltildi. Şubat 1917'de, tesbît edilemeyen bir sebeple, Ankara Vâliliği'nden ve me'muriyetten istifâ ederek ayrıldı.
Belgede konunun araştırılması için Bediüzzaman tarafından adres gösterilen Seyyid Abdülkadir Efendi 1851 yılında Hakkâri’de doğmuştur. Nakşibendi şeyhi olup Ubeydullah Nehri'nin oğludur. Sultan Abdülhamid’e karşı İttihat ve Terakki Cemiyetini destekledi. Ancak Meşrutiyetin ilanından sonra Cemiyetin siyasetini beğenmediğinden onlardan ayrıldı. Kürt Teavün ve Terakki Cemiyetinin başkanlığı görevinde bulundu. Cemiyetin aynı adı ile gazete çıkardı. Bediüzzaman da bu gazetede altı adet makale yazmıştır. II. Meşrutiyet döneminde Ayan üyeliği ve Şura-yı Devlet Başkanlığı gibi görevlerde bulundu. Ancak I. Dünya savaşı sonrası faaliyetleri dönemin hükümetleri tarafından kabul görmedi. 1925’te patlak veren Şeyh Said hadisesinde destek verdiği gerekçe gösterilerek İstanbul’da evinden alınarak oğlu ile birlikte Diyarbakır’da idam edildi. İdam edilmeden önce İstiklal Mahkemesi heyetine “Yakıp yıkmakla büyük bir şöhretiniz var. Burayı da Kerbela’ya çevirdiniz. Biliniz ki, terörle şan ve şeref kazanılmaz” dedi.
Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatında Risale-i Nur ve Hariç Memleketler bölümünde İranlı bir Nur talebesi diye yazılan mektupta adı geçen Seyyid Abdullah, Seyyid Abdülkadir Efendinin İran’a göçmüş olan oğludur. Bediüzzaman’ın Seyyid Abdülkadir ile olan dostluğu oğlu Seyyid Abdullah’ın Nur talebeliği ile devam eder.
Seyyid Abdülkadir Efendi
Kızılay arşivinden yıllar sonra ortaya çıkan belge sayesinde Seyyid Abdülkadir Efendinin Bediüzzaman ile olan kadim dostluğunu ve İran Nur talebesi oğlu Seyyid Abdullah’ı ortaya çıkarmıştır.
Bediüzzamân’ın Kostroma esir kampında bulunduğu dönemde tanzim edilen 25 Temmuz 1917 târihli bu belgenin, İstanbul Hilâl-ı Ahmer (Kızılay) merkezine ulaştıktan sonra gereğinin yapılması için 7 Ocak 1918’de “İstanbul Polis Müdiriyyet-i Umûmiyyesi”ne havâle edildiği anlaşılmaktadır. Yapılan tahkikat neticesi elde edilen bilgiler Polis Müdiriyyeti tarafından 4 Şubat 1918 târihinde cevâben “Hilâl-i Ahmer Cem’iyyeti Üsera Komisyonu”na gönderiliyor.
Kızılay vasıtası ile Bediüzzaman’ın bilgi talebine karşılık hazırlanan belge ve Transkripsiyonu
Bilhî
Hilâl-i Ahmer Cem'iyyeti Üsera Komisyonu Riyâseti
İstanbul Polis Müdürriyet-i Umûmisi
Kısm-ı Adlî Müdüriyeti
Aded
Umumi: 791
Hususi: 599
Sa'detlu Efendim Hazretleri.
7 Kânûn-ı Sâni (1)334 tarih ve 13033/8 numerolu tezkire-i âlîyyeleri cevabıdır.
Bediüzzaman Şeyh Kürdi Efendinin ailesi efrâd-ı hâli sıhhatte olup Van'ın Ruslar tarafından istilâsını müteâkib pederleri Mirzâ, büyük biraderleri Molla Abdullah ve Mehmet efendiler mâ'a aile Siirt sancağına ve diğer biraderi Abdülmecid ve birader-zâdesi Abdurrahman ve enişteleri Molla Said Efendiler dahi Adanada vali-i sâbıkı Cevdet Bey ile birlikte Adana'ya hicret ettikleri Adana'da muallimlik etmekte iken me'zûnen Dersaadet'e vürûd eden Molla Fatih'de Sultan Selim medresesinde misafireten ikâmet etmekte olan Abdülmecid Efendi'den icrâ kılınan tahkîkâttan anlaşılmış ve irsâl buyurulan iki kartpostal dahi mûmâ ileyhe tevdî' edilmiştir. Ol bâbda irâde efendim hazretlerinindir.
F3 4 Şubat (1)334 M.4 Şubat (1918)
Polis Müdîr-i Umûmisi Nâmına
Muavin
Bediüzzaman’ın sorduğu suale karşılık ayrıntılı bir şekilde verilen cevapta ; “Nursi aile fertlerinin sağlıklarının yerinde olduğu Van’ın Ruslar tarafından istila edilmesinden sonra babası Mirza, büyük kardeşi Molla Abdullah ve Mehmet efendi ailece Siirt sancağına ve diğer kardeşi Abdülmecid ile yeğeni Abdurrahman ve enişteleri Molla Said efendiler ile birlikte eski Adana valisi Cevdet bey ile birlikte Adana’ya göç ettikleri, Adana’da öğretmenlik yapmakta iken İstanbul’a izinli olarak gelen ve Fatih’te Yavuz Selim medresesinde misafir olarak kalan Abdülmecid efendiden yapılan sorgudan anlaşılmış ve gönderilen iki kartpostal kendisine teslim edilmiştir” diye ifade edilir.
Bu belgeden de anlaşılacağı üzere Bediüzzaman’ın ailesi Birinci Dünya savaşında şehirlerinin işgal edilmesi üzerine bir kısmı Bitlis’e bağlı Siirt Sancağına diğer bir kısmı Adana’ya ve sonrasında İstanbul’a göç etmek zorunda bırakılmıştır. Belgede belirtilmese de büyük ihtimalle Bediüzzaman’ın yeğeni Abdurrahman amcası Abdülmecid Efendi ile birlikte İstanbul’a gitmiştir. Bediüzzaman amcası esaretten dönünce de yanında kalmaya karar vermiştir. Abdülmecid efendi Bitlis’in Ruslar tarafından işgalinden sonra Cevdet beyin Diyarbakır’da ki evinde kalıyordu demek ki daha sonra onunla Adana’ya gidecektir.