"Yine şâyân-ı dikkattir ki, o madde-i lâtife, dört matbahta pişirildikten sonra ve dört inkılâptan geçtikten sonra ve dört süzgeçten tasfiye edildikten sonra rızık olarak taksim edilir."
"Hem yine şâyân-ı dikkattir ki, o madde-i lâtife, yemeklerin ruhu ve hülâsasıdır. O yemekler âlem-i anasırda dağınık menbalardan muntazam bir düstur ile mahsus bir nizam ile cem’ ve tahsil edilirler." (İşaratü'l-İ'caz, Bakara Suresi, Dördüncü Ayet Tefsiri)
Burada Bediüzzaman Said Nursi'nin bahsettiği matbah, inkılap ve süzgeçlerin hepsi aynı algılanabildiği gibi, her birisine bakan ayrı sınıflandırmalar da yapılabilir.
1. Rızıklar ilk inkılâba ağızda uğruyor. Burada besin maddeleri dişlerin ve tükürüğün arasında çiğneniyor, ufalanıyor, parçalanıyor, eziliyor, öğütülüyor. Sonraki basamaklarda rahatça sindirilecek hâle getiriliyor. Burada rızıklar mekanik olarak değişim geçiriyor. Tükürük bezlerinin salgıladığı tükürüklerle besin maddeleri kimyevî olarak ilk inkılâbını burada yaşıyor. Bu safhada özellikle ekmek (nişasta) kısmen parçalanıyor.
2. Rızıklar ikinci inkılâba midede uğruyor. Burada parçalanmış ve yumuşatılmış besin maddeleri mide tarafından salgılanan asit (hidroklorik asit) ve enzimlerle bulamaç hâline getiriliyor. Özellikle proteinler bu sırada önemli oranda sindirime maruz kalıyor.
3. Rızıklar üçüncü inkılâba ince bağırsaklarda uğruyor. İnce bağırsakların boyu 6-6,5 metre arasında olduğundan ve irademiz karışmadığından burada proteinler, yağlar, şekerler en küçük yapı birimlerine kadar parçalanıyor. Daha sonra ince bağırsak çeperi tarafından emilip kana karışıyor ve büyük kısmı karaciğere geliyor.
4. Karaciğer vücudun annesi gibi hizmet ediyor. Yağlar suda çözünmediğinden, yağların etrafı proteinle kaplanıp lipoproteinlere çevrilerek çözünür vaziyette kana veriliyor. Toksik maddeler de karaciğerde zararsız hale çevrilerek idrarla dışarı atılıyor.
Bu dört inkılâbın her birisi aynı zamanda birer süzgeç vazifesi yapıyor. Buralarda besin maddelerinin suyu, vitamini, proteini, karbonhidratı, yağı, posası ayrıştırılıp süzülüyor, biri diğerinden tasfiye ediliyor ve her biri ilgili birimlerde sindirime uğruyor. Kana karışan rızıklar yüz bin kilometreyi bulan damarlarla bütün hücrelere ulaştırılmak suretiyle de rızık taksim edilmiş oluyor...
Bununla beraber;
Dört mutfaktan maksad; gıdaların mekanik ve kimyevi olarak hazmedildiği ağız, mide, duodenum (oniki parmak bağırsağı) ve ince bağırsaklardır.
Dört Süzgeç ise;
a. Birinci süzgeç, safra kesesi, safra da besinlerin emilimini sağlamak için, yağ küreciklerinin ve bazı vitaminlerin parçalanmasına yardımcı olur.
b. İkinci süzgecimiz vücuttaki en büyük organ olan ve beş yüzden fazla görevi olan karaciğerdir. Kan damarlarının doğrudan ince bağırsaktan taşıdığı besinleri filtreler.
c. Üçüncü süzgecimiz su dengemizden sorumlu organlar olan böbreklerimizdir. Kanı filtreleyerek, atık maddeleri çıkarırlar.
d. Dördüncü süzgecimiz akciğerlerdir. Akciğer dokusu, etrafı küçücük kan hücreleri ile ağ gibi çevrili yaklaşık üç yüz milyon hava torbacıklarından oluşmuştur. Solunum sistemi yoluyla vücudunuza giren ve kan dolaşımına yüklenen bu moleküller, yine kan yoluyla vücudun en derin noktalarına kadar ulaştırılır. Ve burada bulunan karbondioksit molekülleriyle yer değiştirir.
Sorularla Risale