Bediüzzaman’ın Fikir ve Sanat Dünyası (Eser tanıtımı)

Himmet UÇ

Bediüzzaman’ın Fikir ve Sanat Dünyası kitabım Ankara’da 2012 yılında Bizim Büro Yayınevinde basıldı. 770 sahife hacminde bir kitap. Kitabımın hakkında bugüne kadar yazmadım, bunu etik bulmadım ama yanlış yapmışım. Bu kitabı Diyarbakır’da ders kitabı olarak okuttum, en radikal PKK’lılar dahil kimse kitaba dokunmadı, eleştirmedi. Düşünce farketmeden herkes istifade etti. Hatta en muzırları bile “Biz Bediüzzaman’ı tanımıyor muşuz, iyi oldu hocam“ dediler.

Vahdet Abi, Sungur Abi’ye göstermiş, beğenmiş takdir etmiş. Orhan Abi “Bu kitabı ancak sen yazabilirsin ve yazmışsın” demişti. Risaleleri Arapçaya çeviren ağabey kitabımı okumuş bana “Himmet sen Avrupa kafalı bir adamsın, Bediüzzaman’ı en iyi Avrupalılar anlar” demişti. Sağolsun. Ahmet Akgündüz ile İstanbul kitap fuarında görücüye çıkmıştı, orada hem savunmuş hem de büyük takdirler almıştım. Fırınca Abi, Üstadın evine gelmişti bir süre orada kalmıştım. Bana “Sen bu kitabı yazdın Üstad seni kabul etti buraya” dedi. Sonra da “Kitabını anlamaya çalışıyordum” dedi.

Takdir etmek ne güzel şey. Ama olmayınca insanlara bir şey diyemezsiniz. Kitapla ilgili çok beğeniler aldım, hepsine gerek yok. O kitabı savunma ihtiyacı hiç duymadım. İşe bak ki uzun yıllar hizmet etmiş bir Suat Bey’e hizmetinin hatırı için çalışmalarını toparlayıp iki gün çalıştım, bitti. Bana teşekkür edecek yerde… Üstelik ben oraya bir sürü masrafla geldim. O kadar huzursuz oldum ki çünkü inanılmaz bir nankörlüktü, gittim Taksim’de salaş bir otelde kaldım. Hala içimde bir yara. Allah’ım bu kıskançlık, çekemememizlik ne beladır.

Bu yazdığım kitap kültürel biyografi türüne giriyor. Türkiye’de bu tür biyografiler yok. Kitabın ilk 20 sahifesi önsüz olarak yazılmış. Sadece önsöz kimsenin yazamayacağı bir muhtevada. Stephem Toulmin’in Kozmopolis, Modernitenin Gizli Gündemi. Renan Müdafaanamesi Namık Kemal’in. Marks ve Demokritos Atom Münakaşaları, Bryam Magee, Büyük Filozoflar, Kierkegard, Günlükler ve makaleler. Elias Canetti, Körleşme romanı, Joyce’in Ulysses romanı. E Bolch, G Lukacs, w Benjamin, T Adorno, Estetik ve Politika. Sözler Said Nursi. Burada ayrıca diğer çalışmalarımdan da bahsettim. Bu kitaplardan Sayın Suat Alkan’ın haberi olduğunu sanmıyorum, hele Şerif Mardin’in. Okusa da takdir etseydi, çünkü böyle entelektüel bir giriş bu ülkede çok yok, yok ama öyle demiyorum.

Kitabın 25-75 sahifeler arası Bediüzzaman’a ayrılmış. Hayatı, hürriyet anlayışı, ızdırabı, ihatası, kitaplar, milli mücadele, sürgün, şehirler bölümlerine ayrılmış. Hayatı kısmında eserlerinden alınmış farklı bir hayat ayrıca batıdan alınmış alıntılar var. Hem bilimsel hem mukayeseli yazılmış. Cristian Duve, Bill Bryson Herşeyin Kısa Tarihi. Bu gün kitabıma bakıyorum ne kadar emek vermişim hayret. Eğer biz bir dava sahibi isek veya bu büyük adamı tanıtmakla görevli isek bu kitabı çoğaltıp bu ülkenin her yerine yaymamız lazımdı. Ama ne yaparsın birileri nereden yönetildiği belli olmayan bir arka planla kitabı gömdüler diyebilirim.

Hürriyet anlayışında Stuart Mill, Richard Feyman ve eserlerden yapılan alıntılarla yazılmış. Tamamen bakir bir konu ve yaklaşım. Iztırabı, Haldun Taner, Dostoyevski, eserlerden alıntılar.

Thomas Mann, Adorno, daha başka şahıslardan mukayeseli alıntılar yapılmış. Kitaptan haberi olmayan o kadar adamın içinde sanki bir üst akılmış gibi Mardin’in bir cümlesi ile eseri katletmek Bediüzzaman’dan haberdar hiç kimsenin hakkı değil.

Edebiyat konusu 79’dan 254’e kadar yazılmış. Bunlar bu güne kadar Bediüzzaman’ın eserleri üzerinde yapılmamış modern tetkikler. Alegori, anlatma, canlandırma, çok anlamlılık, dışsallık, dil, eleştirmen, tavır, tenkid, epik, eylem, olay, fantastik, ifade etmek, karakteri, kurmaca şahısları, kısa hikaye, konuşmalar, mekan, orjinallik, okuma, özetleme, portreler, sevgi, sezgi, soyutlama, şaheserler, Haşir, Ayet’ül Kübra, Tasvir, Temalar, Ayna, Yol yolculuk, temsili hikayeler ve temsiller, üslup, tarz, yorum. Otuz üç başlıktan oluşuyor.

Bugün Bediüzzaman ilkel eleştirilere maruzdur, yüz yıla yakındır aynı eleştiriler. Biz ne yapmışız, yaş ortalaması elliyi aşmış kadim insanlar ile bu eserler bu ülkenin fikir muhitlerine taşınmaz. Siz bilirsiniz, ben yapacağımı yaptım, üstelik Zafer, Nesil Yayınları eseri basmak istediler. Bahadıroğlu ”biz böyle bir eseri elli yıl bekledik” dedi ama eser tam basılma arefesinde kaldırıldı. Günden bu güne birileri bassaydı memnun olurdum. Bu insanların içinde kadim mücadeleleri ile büyük insanlar var ama Bediüzzaman’ı anlatmak biraz farklı olmayı gerektirmiyor mu?

Ben aynaya baktığımda kendimi görüyorum, ama yıllardır benim göründüğüm değil başkalarının gösterdiğiyim. Bu resmen yalan ve iftiralardır, bunlara inanmıyordum ama o kadar hilafı beyan gördüm ki… Peygamber kardeşleri Yusuf’u kuyuya attılar, ben defalardır kuyuya düşüp çıkmaya çalışıyorum. Ashab birbirini öldürmüşler Hz. Aişe ile Hz. Ali’nin mücadelesinde, değil mi?

Kitabı Diyarbakır’da ders kitabı gibi okuttum, hala olsa okuturum. Ey ülkenin büyük başları! Ya Bediüzzaman‘a dönersiniz, yoksa az bir zaman sonra bu ülkede insanlar birbirine düşecek. Bu Diyarbakır’da netti, Isparta’da daha net. Çoğu kimsenin ülkeyi düşündüğü yok herkes bankasını düşünüyor, parasını düşünüyor. Birbirine kenetlenmiş menfaat blokları üniversiteler.

Kitapta bir bölüm de Din ve Felsefe adını taşıyor. 275-433 arası. Abes, absürd, hikmet, akıl, analiz, aydınlanma, ben, ene, ego, çatışma, deha, felsefe, kelam, skolastizm,  hikakat, karşıtlık, merak, metafizik, mutlak, Allah ve insan, nesneler, nesnelleşme, orantı, simetri, şüphe, tabiat ve tabiat felsefesi, tarih ve tarih felsefesi, zaman.

Alışılagelmiş Bediüzzaman bahislerinin dışında tamamen batının sanat ve eser eleştiri kıstaslarına göre yazılmış bir bahis. Felsefe ve sanat bölümlerinde okutulacak bahisler. Bediüzzaman birçok şeyden anlayan ve kıyaslayan mütefennin talebe ister, iki yerde bunu ısrarla vurgular. Mütefennin talebe isteğini bekler ama çok olmamıştır, kadere bak ki kimler neyi eleştiriyor. Üstelik beni alaya alıyor, şu adama kim ne yapmış ki acaba. Niye Bediüzzaman en aşağılık ifadelerle eleştiriliyor, işte biz birbirimizi takdir etmeyip tezyif ediyoruz. “Birbirinize düşmeyin, eleştirmeyin, yoksa kuvvetiniz düşer, şevketiniz kalmaz diyor” Cenab-ı Allah. Kime dert?

Akif, “Kime lakin hani sahipleri yurdun/Ellerdi yatanlar sağa baktım sola baktım” diyor.

Bir taraftan FETÖ, bir taraftan PKK, bir taraftan sözde vatanseverler, bir taraftan da yerini kaybetme endişesindeki arkadaşlar... Peygamberlerin işi ne kadar zormuş. Fatih savaştaki iki yüzlülüğü yüzünden vezirini asar ne garip değil mi? Şuuru ifadeleri arasındaki bağı kaybetmiş, şuuraltının patlaması gibi ifadeler, herkes hatırına susuyor, şu hale bak.

Bediüzzaman büyük bir sanatçı müfessirler gibi konuşmuyor. İstersen kıyasla, bu bölümde sayısız batılı kaynaklar ve şahıslar var. Bunlardan Şerif Mardin‘in haberi var mıydı? Kimin haberi var ki. Bir şey beklemeden milyonlar verip bastırdığım bir kitap. Kimse bana madalya da vermedi, zavallı davam, halimize bak.

Sanat ile ilgili bölüm 517 ile 665 arasında. Arınma, beğenme ve beğeni, hayal gücü, imajlar, müzik, perde, perspektif, program, sanat telakkisi ve felsefesi, sanatçı potansiyelleri, sanat eseri, sembol, seyretmek, sır ve sırlar, tasarım, teknik gelişim.

Bediüzzaman’ın bu ülkede aydınlar ve sanatçılar, din ve felsefe adamları arasında tanınmasını sağlayan bir kitap kendi elimizle suçlanıyor. Neredesin ehli insaf? Bediüzzaman kalk da gel bak şu halimize!

En son bölüm estetik. 670’den 750’ye kadar. Bediüzzaman ve Devlet felsefesi yazılırken böyle bir bölümü ilerde biri yazar demişler, o benim işte. Hani nerde bu bölümü bekleyen adamlar. Ara belki bulursun, bununla ilgili Kur’an Estetiği kitabım da altı yüz sahife. Bir de o günden beri yazdıklarım. Neredeyse estetik ile ilgili bin sahife eser.

İyi oldu ama kendimi eserimi ilk defa savundum, beni uyandırdı uyardı bir adam. İki bin sahife yazdığım bu gerçekten büyük adam için ne diyeyim. Kavurmacı “bu kitabı yazanı kimse istemez” demişti, ne kadar haklı. Ama ben otuz yıl çalıştığım biyografiler var, Tecer, Nabizade, Ahmet Mithat. Bediüzzaman onlardan kat kat büyük adam, onlara çalıştım, sonra dünyanın kaç ülkesinde okunan bir insanı tanıtmaya çalıştım. Bırak bilmesinler.

Rencide olur dide-i huffaş ziyadan…

Ne kadar bana dokunduğunu anlatamam, bu kadar insaftan yoksun insanlar nasıl Allah davasını savunur? Üç-beş adama bir odada o kadar. Üç yüzü aşkın ayrıca dolaylı kaynaklar beşyüzü buluyor, bir de sentez ve tahlil harikası. Benzerini yazacak bir adam çıksın ben ona kölelik edeyim.

Değildim ben sana mail sen ettin aklımı zail.
Bana tan eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı?

Tolstoy, Savaş ve Barış’ı yıllar sonra okumuş bilmiyor kendinin olduğunu, unutmuş. “Ne kadar harika” demiş. Sonra bakmış kendi eseri. Ben de yıllar önce yazdığım bu eseri nasıl yazdığımız düşünüyorum, hayret diyorum ne kadar konuya dalmışım yirmibeş yıllık tefekkür kitabı. Olsun.

“Her biri bir sevdada/Bana Allah’ım gerek” demiş Hüdayi hazretleri... 

 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.