Risale Haber-Haber Merkezi
Emirdağ Okulu Ankara Seminerlerinin on birincisi düzenlendi. Eğitimci Mehmet Evren, "Emirdağ Lahikası'nda Üstad ve Hizmet Arkadaşları" konulu semineri sundu. Risale Akademi Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen seminerde Bediüzzaman’ın talebelerine değer verdiğini ifade eden evren, "Üstad, talebelerini kendinden ayrılmaz bir parça olarak düşünmüş. Hamidiye Paşalarından Kör Hüseyin Paşa Bediüzzaman'la hususi görüşmek istediğinde 'Üstadım, bu talebeleri çıkart. Sizinle mahrem görüşeceklerim var' der. Bediüzzaman da, 'Hüseyin Paşa! Bunlar benim vücudumun azaları gibidir, ayrı değiller' diye cevapladı" dedi.
Bediüzzaman'ın keyfiyete önem verdiğine dikkat çeken Evren, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Üstad, hep keyfiyete önem vermiş. 1923 yılı Mayıs ayında Van’a döndükten sonra 1925 yılına kadar yaz aylarını Van’ın Çoravanis köyünde ve Erek dağındaki manastırın harabesinde geçirmiştir. Burada günlerini ibadet ve tefekkürle geçirmiş, kendisini talebe yetiştirmeye ve derslere vakfetmiştir. Kış aylarında da Van’da oturan kardeşi Abdülmecid’in yanına gidiyordu. Bir gün Van gölündeki Akdamar adasına uzun uzun bakmış ve kendinden emin bir biçimde, “Şu adada 10 yıl boyunca 50 talebe yetiştirsem, İslam’ı bütün dünyaya yayabilirim” demiştir.
Lahika mektuplarına neden ihtiyaç duyuldu?
Risaleler Barla’da telif edilmeye başlanıp Isparta ve civarındaki talebeleri bu risaleleri okumak ve yazmak suretiyle istifade ve istifâza ettiklerinde, hissiyatlarını, iştiyak ve ihtiramlarını, bir şükran borcu olarak muhterem Üstadlarına mektuplarla takdim etmişler, bazı müşkülâtlarının ve suallerinin halledilmesini rica etmişler; Böylece hem Üstadın, hem talebelerin mektupları ile Barla, Kastamonu ve Emirdağ lâhika mektupları vücuda gelmiştir. Üstad da bu mektuplarla Risale-i Nur’un neşri, okunup yazılması için bizzat Nurlarla iştigale ehemmiyet vermiş ve talebelerini daima teşvik etmiştir.
Emirdağ lâhika mektupları iki kısımda meydana gelmiştir. Birinci kısmı, Üstad Emirdağ'da ikamete mecbur edildiği müddetçe; Isparta, Kastamonu, İstanbul, Ankara ve üniversitedeki talebeleri ve Anadolu’da Nurların neşre başlandığı yerlerdeki talebelerine hizmetle ilgili bazı mektup ve suallerine cevaben yazdığı mektuplardır.
İkinci kısım ise, 1949’da Afyon Cezaevindeki tahliyesinden sonra tekrar Emirdağ’a dönüp orada kaldığı müddetçe talebelerine yazdığı mektuplardır. Bu lâhikalarda talebeleri, Nurlardan aldıkları feyz-i iman, ihlâs ve sadâkatlerini, imanlarından aldıkları cesaretlerini Üstadlarına arz etmek ve teşekküratlarını bildirdikleri mektuplardır.
Üstadın hizmet arkadaşları kimlerdir?
Üstad hayattayken onu görmüş, tanımış, hizmetinde bulunmuş, onun rahle-i tedrisinde ders almış, hizmet usullerini ve tarzlarını görmüş, öğrenmiş ve uygulamış ağabeylerdir. Üstad onları, fıtrat ve kabiliyetlerine göre hizmet alanlarında istihdam etmiş. Risale-i Nura ve Üstada zarar gelmemesi için canlarını, mallarını gerekirse her şeylerini vermiş. Binbaşı Asım, Hasan Feyzi Yüreğil ve Hafız Ali gibi ağabeyler üstadları için canlarını verebilecek kadar inanmış güzide insanlardı.
Üstad talebelerinin her şeyiyle ilgilenirdi
Bazen bir anne, bazen bir baba, bazen bir ağabey, bazen de bir arkadaş şefkatiyle yaklaşırdı. Kimin nerede hangi hizmetle meşgul olduklarını takip ederdi, bir hataları olduğunda kırmadan rehberlik yaparak düzeltmeye çalışırdı. Onları sıkıntılı gördüğü zaman hemen rehabilite ederdi. Maddi ve manevi sıkıntılarına ortak olur, rahatlatmaya çalışırdı. Onların dert ortağı olurdu. Yaptıkları güzel şeylerden dolayı onları takdir ederek ödüllendirirdi.
Üstad talebelerine eleştiri kapısını açık bırakıyor
Hulusi Bey gibi talebeleri birer eleştirmen görevi yapıyorlardı. Nurların birinci talebesi Hulûsi Bey, Hazret-i Üstada arz ettiği bir mektubunda, “Dünyayı unutmak isteseniz, başka hiçbir sebep olmasa dahi, yalnız bu mübarek Sözlerle rabıta peydâ eden insanların rica edecekleri izahatı vermek isteyecek ve cevapsız bırakmayacaksınız... Allah için sizi sevenlere ve sizden istizahta bulunanlara yazdığınız pek kıymetli yazılarla meclis-i ilmînizde takrir buyurduğunuz mütenevvi ve Sözler’e bile geçmeyen mesâil, kat’iyetle gösteriyorlar ki, ihtiyaç da, hizmet de bitmemiştir” demekte ve Nurların hizmetinde, ikaz, ihtar ve irşatlara ihtiyaç bulunacağını ifade etmektedir ki, ondan sonra zuhur eden ihtiyaca muvafık lâhikalar, o mübarek zâtın isabetli sözünü teyid etmiştir.