İhtiyarlar Risalesi olarak bilinen Yirmi Altıncı Lemanın giriş cümlesi, Yirmi altı rica ve ziya ve teselliyi camidir şeklinde başlar.
Bu ilk cümleye düşülen haşiyede, Mütebaki kalan on dörtten ta yirmi altıya kadar olan ricalar, malum musibet yüzünden yazılmadı,onun mevsimi geçtiği için noksan kaldı. ifadesine yer verilmektedir.
Haşiyede noksan kaldığı ifade edilen On Dördüncü Ricayı müteakiben gelen On Beşinci Rica da, yine bir haşiye ile başlamış. On Beşinci Ricanın haşiyesini aynen yazıyorum:
Nurun telif zamanı üç sene evvel bitmiş olmasından, bu on beşinci rica, ileride bir nurcu tarafından İhtiyarlar Lemasının tekmiline, telifine mehaz olmak üzere yazıldı.
On Altıncı Ricanın dördüncü paragrafında ise,
Bu On Altıncı Ricanın tafsilatı, Kastamonudan gönderip lahikaya geçen ve Denizli hapsinde, oradaki kardeşlerime gizli gönderdiğim küçük mektuplar ve mahkemesindeki Müdafaa Risalesidir ki, bu ricanın hakikatini parlak gösteriyorlar. Tafsilatını lahikaya, müdafaama havale edip, gayet kısa işaret edeceğiz.
Bununla beraber Yirmi Altıncı Lemanın Zeyli denilen kısmın ise Yirmi Birinci Mektup olduğu belirtilmektedir. İlgili mektup, malum olduğu üzere ihtiyar peder ve valideler hakkındadır.
Yukarıdaki iktibaslardan anlaşılan o ki, Bediüzzaman Kastamonu Lahikasında Sizin göreviniz devam ediyor. sözüyle belirlediği hedefi tanımlayan görevlere işaret etmiştir.
İhtiyarlar Lemasının tekmiline, telifine mehaz olmak üzere yazıldı.cümlesiyle görevin tanımını anlamakta, ayrıca tekmil ve telif konusunda da, önemli bir ipucu yakalamaktayız. Diğer risalelerde de, bu tarz görev dağılımını belirten havaleler vardır.
Üstad Bediüzzaman, hep görev ve süreç odaklı olmuştur. Bunu ifa edecek ruha ve çerçevelere hitap etmiştir. Dolayısıyla bir görevin, bu görevi veren ve havale eden bir Üstadın olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Peki Üstad bu görevi kime/kimlere veriyor?
Bu konuda cevap yine Üstaddan. Görevin kime verileceği hususunu da vazıh tutmuş ve İhtiyarlar Risalesinin Tekmil ve Telifinin
ileride bir Nurcu tarafından
yapılmasını istemiştir.
Kendini Nurcu hisseden, Nurcudur desem, Nurcu tarifini karşılamaz. Ancak, üstadın talebe sıfatına haiz, ya da o ruha yakın kardeş ve dostlar, ya da istihdama mazhar olacak müstakbel ruhlar ve nurcular, bu mektubun kademeli olarak muhatabıdırlar.
İçimden gelen sesle diyorum ki;
Ey Nurcular neredesiniz?
Bugüne kadar bu görevi neden ifa etmediniz?
Bu havale/emir ne zaman karşılanacak?
Yok mu ses veren?
Evet, Bir Nurcu aranıyor.
İhtiyarlar Risalesinin tekmil ve telifi için
Üstadın görev çerçeveleri, sıfata haiz herkesedir.
Yine şahıs, kimlik yoktur.
Çünkü; Nefis cümleden edna, vazife cümleden aladır.
Buyurun vazife başına.
Erbabı ihtiyar, ihtiyarlığı yaşamış olan ve günümüzün ihtiyarlığını şehir yalnızlığında hissedenlerin, nurlarla teselli ve ziya verecek bir takım çalışması yapmaları, ne kadar manidar olur öyle değil mi?
Benzer şekilde, sözgelimi Gençlik rehberi üzerinde de, önce gençler çalışsa. İktisat Risalesini ekonomistler, maliyeciler, finansçılar, bilhassa müteşebbis iş adamları ve üretim yapanlar yorumlasa, bugünün kriz dönemine ışık tutacak şerh ve izahlar olsa, ne güzel olur.
İlerinin/geleceğin zamanı geldi bizim nesil ve sonrası için, hatta geçiyor.
Öyleyse dua ve ihlasla bekleyelim bu çalışmaları.
İleride
söyleneni daha fazla ertelemeden.