Bediüzzaman’ın ileride bir nurcuya mektubu

İsmail BERK

İhtiyarlar Risalesi  olarak bilinen Yirmi Altıncı Lem’a’nın giriş cümlesi, “Yirmi altı rica ve ziya ve teselliyi camidir” şeklinde başlar.

Bu ilk cümleye düşülen haşiyede, “Mütebaki kalan on dörtten ta yirmi altıya kadar olan ricalar, malum musibet yüzünden yazılmadı,onun mevsimi geçtiği için noksan kaldı.” ifadesine yer verilmektedir.

Haşiyede noksan kaldığı ifade edilen On Dördüncü Rica’yı müteakiben gelen On Beşinci Rica da, yine bir haşiye ile başlamış. On Beşinci Rica’nın haşiyesini aynen yazıyorum:
“Nur’un telif zamanı üç sene evvel bitmiş olmasından, bu on beşinci rica, ileride bir nurcu tarafından İhtiyarlar Lem’asının tekmiline, telifine mehaz olmak üzere yazıldı.”

On Altıncı Rica’nın  dördüncü paragrafında ise,
“Bu On Altıncı Ricanın tafsilatı, Kastamonu’dan gönderip lahikaya geçen ve Denizli hapsinde, oradaki kardeşlerime gizli gönderdiğim küçük mektuplar ve mahkemesindeki Müdafaa Risalesi’dir ki, bu ricanın hakikatini parlak gösteriyorlar. Tafsilatını lahikaya, müdafaama havale edip, gayet kısa işaret edeceğiz.”

Bununla beraber “Yirmi Altıncı Lem’a’nın Zeyli” denilen  kısmın ise “Yirmi Birinci Mektup olduğu belirtilmektedir. İlgili mektup, malum olduğu üzere ihtiyar peder ve valideler hakkındadır.
Yukarıdaki iktibaslardan anlaşılan o ki, Bediüzzaman Kastamonu Lahikası’nda “Sizin göreviniz devam ediyor.” sözüyle belirlediği hedefi tanımlayan görevlere işaret etmiştir.

“İhtiyarlar Lem’asının tekmiline, telifine mehaz olmak üzere yazıldı.”cümlesiyle görevin tanımını anlamakta, ayrıca tekmil ve telif konusunda da, önemli bir ipucu yakalamaktayız.  Diğer risalelerde de, bu tarz görev dağılımını belirten havaleler vardır.

Üstad Bediüzzaman, hep görev ve süreç odaklı olmuştur. Bunu ifa edecek ruha ve çerçevelere hitap etmiştir. Dolayısıyla bir görevin, bu görevi veren ve havale eden bir Üstadın olduğu açıkça anlaşılmaktadır.

Peki Üstad bu görevi kime/kimlere veriyor?
Bu konuda cevap yine Üstaddan. Görevin kime verileceği hususunu da vazıh tutmuş  ve İhtiyarlar Risalesi’nin  “Tekmil ve Telifi”nin “…ileride bir Nurcu tarafından…” yapılmasını istemiştir.

“Kendini Nurcu hisseden, Nurcu’dur” desem, “Nurcu” tarifini karşılamaz. Ancak, üstadın “talebe” sıfatına haiz, ya da o ruha yakın kardeş ve dostlar, ya da istihdama mazhar olacak müstakbel ruhlar ve nurcular, bu mektubun kademeli olarak muhatabıdırlar.

İçimden gelen sesle diyorum ki;
Ey  Nurcular neredesiniz?
Bugüne kadar bu görevi neden ifa etmediniz?
Bu havale/emir ne zaman karşılanacak?
Yok mu ses veren?

Evet, “Bir Nurcu” aranıyor.
İhtiyarlar Risalesi’nin tekmil ve telifi için…

Üstadın görev çerçeveleri, sıfata haiz herkesedir.
Yine şahıs, kimlik yoktur.
Çünkü;  “Nefis cümleden edna, vazife cümleden ala”dır.
Buyurun vazife başına.

Erbabı ihtiyar, ihtiyarlığı yaşamış olan ve  günümüzün ihtiyarlığını şehir yalnızlığında hissedenlerin, nurlarla teselli ve ziya verecek bir takım çalışması yapmaları, ne kadar manidar olur öyle değil mi?

Benzer şekilde, sözgelimi Gençlik rehberi üzerinde de, önce gençler çalışsa. İktisat Risalesi’ni ekonomistler, maliyeciler, finansçılar, bilhassa müteşebbis iş adamları ve üretim yapanlar yorumlasa, bugünün kriz dönemine ışık tutacak şerh ve izahlar olsa, ne güzel olur.

İlerinin/geleceğin zamanı geldi bizim nesil ve sonrası için, hatta geçiyor.
Öyleyse dua ve ihlasla bekleyelim  bu çalışmaları.
“İleride…”söyleneni daha fazla ertelemeden.

berk@risalehaber.com

 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.