RİSALEHABER
Merhum talebesi Molla Hamid Ekinci anlatıyor:
"Erek Dağında havalar iyice soğuyana kadar kalmıştık. Artık neredeyse kar yağmaya başlayacaktı. Kaldığımız yer bayırdı. Üstad Bediüzzaman Said Nursi, bayıra pencere gibi bir yer açarak, oraya bir oda yapmamızı istedi.
BİR EV YIKIP, BİR EV YAPMAK OLUR MU?
"Bayırın yamacında Üstad'ın istediği odayı yapıyorduk. Kazarken karınca yuvası çıktı. Üstad, karınca yuvasını gördü. Orayı kazmamızı istemedi. Sebebini sorduğumuzda:
"Bir ev yıkıp, bir ev yapmak olur mu?' diye cevap verdi. 'Bu hayvanların yuvasını dağıtmayın, başka yeri kazın' diye emretti.
"Biz başka tarafı kazmaya başladık. Oradan da karınca yuvası çıktı. Böylece üç yer değiştirdik. Bana yardım eden bir talebe arkadaş daha vardı. O, 'Böyle olur mu hiç?' diye bana sordu. Üstad gelir gelmez karıncaların üzerine toprak atalım. Yok, eğer böyle giderse biz akşama kadar, bu odayı yapamayız' diyordu. Orada hemen hemen karıncasız yer yoktu. Nihayet orada güzel bir odacık yaptık.
BU DA ONLARIN ÇAYI OLSUN
"Üstad Bediüzzaman karınca yuvalarının yanına gelince, ekmek, bulgur ve şeker koyardı.
"Kendilerine şekeri niçin koyduğunu söylediğimiz zaman:
"Bu da onların çayı olsun' diye gülerek cevap verirdi. Mübarek Üstad bütün hayvanlara, bütün varlıklara karşı çok şefkatliydi. Bir karıncayı bile incitmek istemezdi."