Risale Haber-Haber Merkezi
Yeni Akit yazarı Muhsin Meriç, yüzyıldır süren tahribata karşı aynı kuvvette tamirat gerektiğin belirterek, Bediüzzaman Hazretlerinin Kur'an'dan yazdığı reçeteye dikkat çekti.
Yazısının başlığı olarak “Gel, bugün Nevruz-u Sultanîdir” cümlesini kullanan Meriç, "Bahara hasret topraklar, bayramı özleyen ruhlar, barışa aç milletler bugün düne göre daha ümitli ve daha heyecanlı" dedi.
Bediüzzaman Hazretlerinin Kur'an'dan yazdığı reçeteye dikkat çeken Meriç, "Çünkü bugün, Nevruz; yani ‘yeni gün’, yani baharın başlangıcı ve müjdecisi. 53 sene önce bugünlerde vefat eden, o zamanki ifadesiyle, Kürdistan’ın bağrından çıkan İsparitli allâme, merhum Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, 85 sene önce 1928’de Isparta’da telif ettiği Haşir Risalesi’ne (10.Söz’e) şöyle başlıyordu: “Gel, bugün Nevruz-u Sultanîdir. Bir tebeddülât olacak, acîb işler çıkacak...”
Ardından, Isparta’dan İsparite memleketin her köşesinde yolunu gözlediğimiz ‘Baharistan’ın ‘reçete’sini yazıyordu harf harf ve baharın ‘halı’sını dokuyordu ilmek ilmek. Aklın, kalbin, nefsin, cemiyetin ve memleketin baharının ilaçlarını bir tâbib-i hazık marifetiyle Rabbani Eczahanemiz olan Kur’ân’dan çıkartıp insanlığa takdim ediyordu sayfa sayfa, düsturlar ve hakikatlerle. Bugün bu reçeteye çok ihtiyacımız var, ekmek gibi su gibi. Çünkü silahların susması, kanın durması ile de mesele bitmeyecek; önemli bir eşik aşılacak olsa da çatışma kısmen dönüştürülecek kısmen dondurulacak sadece. Asıl iş bundan sonra başlayacak. Esas problem daha derinlerde çünkü" şeklinde yazdı.
Yüzyıldır süren tahribata karşı aynı kuvvette tamirat gerektiğine vurgu yapan Meriç, yazısını şöyle sürdürdü:
"Yüzyıla yakındır devam eden toplumsal tahribat ve ihtilaf o kadar çok ve o kadar çeşitli ki, tamirat da aynı kuvvette ve çok yönlü olmalı.
Bu itibarla, siyasilerin elini taşın altına koymasından daha mühimi bu ‘çözüm süreci’ne sivil yapıların sahip çıkmasıdır.
Kardeşlik hukukunun, hakiki ünsiyetin ve gerçek uhuvvetin tesisi bir günde olmuyor; ‘barış inşası’ için hamasi nutuklar, mücerret retorik ve edebiyat yetmiyor.
Samimi irtibatların kurulması; köklü ve sürdürülebilir eğitim çalışmalarının yapılmasının yanı sıra, hem Türkçe hem Kürtçe yayınların artması da icap ediyor.
Ulemasından ümerasına, sanatçısından edebiyatçısına, imamlarından mollalarına kadar Türkiye’nin tüm kesimlerinin bu intibah ve ittifak hamlesine giden yolu açmak ve bu yolun taşlarını döşemek gibi bir mükellefiyeti var bugün.
Uzun, meşakkatli ama heyecan verici bir yolculuk olan ‘barış inşası’ için, bu Nevruz gününde, adil bir hafıza ve yenilenmiş bir zihniyetle yola çıkmak şart.
Aksi takdirde patinaj yapmak hatta daha da gerilere gitmek kaçınılmaz olabilir.