Bediüzzaman'ın Kur'an'ı tarif eden 20 cümlesi

Himmet UÇ

Bir önceki yazıma yorum yazan Yasin Yusuf Yaman’a mukabele...

1-Kur’ân; şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi,

2-ve âyât-ı tekvîniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedîsi,

3-ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri,

4-ve zeminde ve gökte gizli esmâ-i İlâhiyenin mânevî hazinelerinin keşşafı,

5-ve sutûr-u hâdisâtın altında muzmer hakaikin miftahı,

6-ve âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı,

7-ve şu âlem-i şehadet perdesi arkasında olan âlem-i gayb cihetinden gelen iltifâtât-ı ebediye-i Rahmâniye ve hitâbât-ı ezeliye-i Sübhâniyenin hazinesi,

8-ve şu İslâmiyet âlem-i mânevîsinin güneşi,

9-temeli,

10-hendesesi,

11-ve avâlim-i uhreviyenin mukaddes haritası,

12-ve Zât ve sıfât ve esmâ ve şuûn-u İlâhiyenin kavl-i şârihi,

13-tefsir-i vâzıhı,

14-burhan-ı kàtıı,

15-tercüman-ı sâtıı,

16-ve şu âlem-i insaniyetin mürebbîsi,

17-ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetin mâ ve ziyası,

18-ve nev-i beşerin hikmet-i hakikiyesi,

19-ve insaniyeti saadete sevk eden hakikî mürşidi

20-ve hadisi.

Üstad Kur’an’ın tarifini yapıyor. Ama bu yirmi cümleyi söyleyen ve yazan adam, bütün Kur’an’ın zahiri metnini değil, taalluk ettiği bütün alanların haritasını bilen olağanüstü bir insan. Hatta bir insanın bütün Kur’an’ı bu cümlelere sığdırmasını benim küçük aklım kavramıyor. Çünkü her cümlenin Kur’an ayetleri ile teşrih edilmesi lazım, bu da en az o yazıya yazan kadar olmasa da mukaddes Kur’an’a hakim ve nüfuzlu bir kişinin olması lazım.

Bediüzzaman bütün Kur’an’ın meselelerini değil en zaruri ve asrın hastalığına uygun kısımlarını maksad edinmiş. Çünkü Kur’an’da önü açık olmayan çok metin var. Evlilik, nikah, ana baba hakları, miras ve benzeri gibi konular. Bu bahislerin itikadi tarafı yok yani değişmez ve esnemez. Bediüzzaman asrın iman ve itikad hastalığını bildiği için bir  zorunlu özet yapmış. Bu yüzden Kur’an’ın maksadı, esası tevhid, nübüvvet, haşir, adalet ve ibadet olmak üzere tasnif etmiş ve bunlara göre yazmış. Bütün Risale-i Nur bunların izahıdır.

Büyük bahisler hep tevhid etrafında şekillenir, sonra peygamberlik ve peygamberimiz (asm), öldükten sonra dirilme… Asrın son iki yüz yılda almada zorlandığı bir hakikat. İbn-i Sina, “inanırız ama akıl bu yolda gidemez” demiş. İslam uleması da buna yakın konuşmuş. Hatta Marks, İbn-i Sina’nın tesiri ile ondan daha ileri hem inkar kokan bir yorum yapmış. İstanbul’da Bediüzzaman’ın Haşir Risalesini gören Abdullah Cevdet, “bir eser yazmamış adam görür gibi anlatmış” demiş.

Bunun arkasından adalet ve ibadet konuları geliyor. Özellikle ibadet konusunu Bediüzzaman ayrıntılı anlatmış ve tasnifin sonuna eklemiş. Çünkü ondan önceki üç şey zayıf olursa ibadet de olmaz.

Şimdi yukarıdaki yirmi cümlenin tek tek şerhini yapsak hem Nurlardan hem de Kur’an’dan ciddi tetebbu lazımdır. Bediüzzaman “yazdığımı okumakla kalmayın” diyor. Yukarıdaki bahisleri açmak kimin görevi? Ama ben onları yıllardır okuyup açmayı da bir kusur telakki eden çok insanlar gördüm. Bunlar ve benzeri bahisler usulüne uygun şerh edilmeyince cehaletin ve yersiz sadakatin iticiliği ile ortada. Açmaya çalışan itilir kakılır, bir daha ağzını açmaz, garip uygulamalar… Bunun bir örneği benim. Arkasını doldurmuş, yerini edinmiş adam dersi mütemadi cümlelerle anlatır. Aslında anlattığı hikaye gibi bir şey ama yeri sağlam, kimse ağzını açamaz. Onun sağlamlığı gayrı şeyler ile elde edilmiş bir çürük sağlamlık. Biz durduk, başkaları dejenere, deforme etti. Şimdi suçlanan Bediüzzaman. Halbuki onları zamanında makul açsaydım bu sapmalar olmazdı. Marks’tan çok istifade eden solcu çeşitleri var çünkü metin geniş ama suçlu yorumcular, Marks değil.

Benim yazımda daha alt düzeyde bir talep var. Yukarıdaki cümleleri herkese açın diyemeyiz ama insanlar Kur’an’ı okuyup kısmen de olsa anlayabileceği yerleri tekrarlar ve dayanıklı bir bilgi edinir. Ama Risaleler ile Kur’an okumak ve temalarını anlatmak birleştirilebilir. Bu aslında Diyanet’in Nur talebeleriyle yapacağı bir anlaşma ile yapılabilir. Şehirlerde Kur’an okumayı öğretmek, tevhid, nübüvvet, haşir, adalet ve ibadet bahislerini araya serpiştirmek suretiyle ortak bir yol açılıp büyük hizmetler yapılabilir. Ha gayret! Meskenet ve tembellikten kurtulmak ve ülkeyi manen kalkındırmak… Ekabirler bu anlaşmaları bizzat yapabilirler. Hüsrev Abinin talebeleri Osmanlıca öğretmek için devletle protokol yaptılar bizimkiler de Kur’an okumayı ve kısmen anlatmayı yapabilirler. Ben söyleyeyim…

“Ya açar bakarız nazmı celilin yaprağına
Ya da okur geçeriz bir ölünün toprağına
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne mezarlıkta okumak ne de fal bakmak için.”

Boşuna dememiş muhterem Akif.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.