Bediüzzaman’ın Medresetüzzehra’sı Asr-ı Saadetin şubesidir

“Medresetüzzehra müzakereleri”nin konuğu Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Röportaj: Serdar Bilgin-RİSALE AKADEMİ

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile Medresetüzzehra’yı konuştuk.

BEDİÜZZAMAN POZİTİF BİLİMLERİN EKSİKLİĞİNİ TAMAMLIYOR

Medresetüzzehra’yı nasıl anlamalıyız?

Sorunuza soru ile giriş yapayım. Gelincik dağını, Süphan dağını bir işaretle kaldıracak mucize gösteren Zata şu derede yolumuzu kaplayan şu koca taşı kaldırabilir misin denilir mi?

Elbette, denilemez.

Hakikate, Hakk’a ulaşmanın dört yolu vardır. Birincisi; deney ve gözlemdir. Ateş yakar, arsenik zehirler gibi. İkincisi; akıl yürütme yöntemleri, mantık, muhakeme kurallarıdır. Üçüncüsü sezgiler, dördüncüsü inançlardır. Size yönelttiğim soru ile bir tür akıl yürütme yaptık. Muhakeme kurallarını işlettik. Yani pozitif bilimle doğrulanmamış bir bilgiyi; akıl yürütme ile doğruladık. Şunu demek istiyorum pozitif bilimle doğrulanmamış bir bilgi; akıl yürütme, rasyonel sezgi ve inançlarla doğrulanabilir.

İnsan fıtratı gereği (insan beyni) eksik bilgiyi kabul etmiyor, benimsemiyor. Bu nedenle onu ya varsayımlarla ya da inançlarla tamamlıyor. Bediüzzaman bu eksikliği tamamlıyor, pozitif bilimlerin bakış açısının eksik olduğunu ifade ediyor, nazar niyet paradigmasıyla bunu değiştirerek kişide, varoluşla Yaratıcı arasında bağlantı kuran bir tema ortaya çıkarıyor.

MEDRESETÜZZEHRA BEDİÜZZAMAN’IN FİKİRLERİNİN, TEZLERİNİN VE GÖRÜŞLERİNİN KURUMSALLAŞTIĞI BİR EĞİTİM ATMOSFERİ

Elinize bir çiçek alıyorsunuz, o çiçekte tefekkür ediyorsunuz ve o çiçekten Allah’la bağlantı kurarak kâinat kitabını okumaya çalışıyorsunuz. O renkleri, o özellikleri, o boyayı bir araya getirecek sanatkârlık sıfatlarının mükemmelliğini görüyorsunuz. “O halde bunu yapan Zat o kadar mükemmel bir Zattır” diyorsunuz. Böyle bir temanın, tamamlamanın (tevhit), anlam vermenin (mana-i harfi), tefekkürün eseri olan Medresetüzzehra; Bediüzzaman’ın fikirlerinin, tezlerinin ve görüşlerinin kurumsallaştığı bir eğitim atmosferini ifade ediyor. Bu eğitim atmosferinin maddi suretini vücuda getirmek malumunuz olduğu üzere mümkün olamamıştır ancak bu eğitim atmosferinin Risale-i Nur Külliyatı ve bu Külliyatın etrafında kümelenmiş bulunan “Risale-i Nur Hareketi” tarzında tahakkuk ettiği kanaatindeyim.

BEDİÜZZAMAN DA DİN İLE MANTIĞI NİKÂHLADI

Eğitim atmosferi ifadesini açabilir misiniz?

Eğitim atmosferinin düğümlendiği nokta din ile ilmi mezc ve derc edilmesi mevzusudur. Sorunuza bu sefer örnekle giriş yapmak istiyorum. 1913’te Bernard Russell isimli bir matematikçi mantıkla matematiği birleştiriyor. Hatta buna bilim felsefesinde mantıkla matematiğin nikâhı deniyor. Daha önce biliyorsunuz pozitivizm, pozitif bilimle deney ve gözlemin dışında olan bilgiyi, bilgi kabul etmiyordu. İspat edilmeyen bilgi, bilgi değildir. Deney ve gözlemden geçmeyen, ampirizm, pozitivizm tarzının dışındaki bilgileri bilgi olarak kabul etmiyorlardı. Bunu ilk değiştiren mantıkla ve matematiği birleştiren Russell oldu. Bunun sonucunda 1913’te yazdığı “Matematiğin Prensipleri” kitabıyla bilgisayar devrimi ortaya çıktı. Matematiğin mantık içerisinde teorik boyutunu ortaya çıkardı.

1936 yılında Tureng dijital hesap makinesini ilk defa bularak bir devrim yaptı. İkincisi fizikte oluştu. Mantıkla fiziğin birleşmesi teorik fiziği ortaya çıkardı. Teorik fiziğin ortaya çıkmasında da biliyorsunuz Shröndiger’in teorisi nükleer fizik, atom parçacık fiziği ile nano teknoloji ortaya çıktı. Nano devrimi ortaya çıktı. Bu nano devriminin ortaya çıkması teorik fiziğin yani fizikle matematiğin nikâhı sonucu orta bir yoldu.

Örnekten hareketle şunu ifade etmek istiyorum Bediüzzaman da din ile mantığı nikâhlıyor diyebiliriz. Böylece modern mantıkla din ilimlerini bir arada kullanarak inanç meselesinde devrim oluşturmuştur.

İSPAT EDİLMEYEN HİÇBİR ŞEYLE İLGİLENMEMİŞ

İman konusunda devrim oluşturmuş ve kullandığı metodu da tahkik mesleği olarak tanımlamış. Tahkik mesleği adı altında ispat edilmeyen hiçbir şeyle ilgilenmemiş, ispat edilmeyen hiçbir fikri savunmamış, yazmamıştır. Hatta Risale-i Nur eserlerine dikkat edersek hüccet, bürhan, delil kelimeleri çok kullanılır. Bunların hepsi ispat ve ispatlama ile ilgili kelimelerdir. Bediüzzaman Hazretleri ile ilgili kitap çalışması yaparken bu yön çok dikkatimi çekti. Bu arada bir hoca bana bir hadis-i şerif söyledi. Hazret-i Peygamber (asm) “Ben ahirzamanda eğer gelmiş olsaydım hüccet silahını/kılıncını kullanırdım.” buyurmuş. Hüccet, delil, ispat demek.

RİSALE-İ NURLAR KALİTE STANDARTLARI İLE İLGİLİ BİR ÇALIŞMA YAPMIŞ

Başka bir hadis-i şerif daha var. “Ahirzamanda cihat geceleri olacak” diyor Hazret-i Peygamber (asm). Cihat geceleri olacak ve kullanılacak silah da kanıt, hüccet, bürhan silahı. Bakıyorsunuz Bediüzzaman da bu silahı kullanmış, Hazret-i Peygamberin “Asr-ı Saadett”e öngördüğü şeyi bu zamanda kanıt, hüccet silahını kullanarak fikirleri teker teker çürütmeyi başarmıştır. Bu eğitim atmosferinin pratiğini Risale-i Nurlarda görebiliriz. Risale-i Nurlar; kâinattaki mükemmel yaratılmışlık karşısında adeta İSO gibi JCA gibi kalite standartları ile ilgili bir çalışma yapmış, bunun için kavram analizlerini ve mantığın ilkelerini kullanmıştır. Analoji metodu Risale-i Nurlarda çok kullanılır. Analoji metodu biliyorsunuz temsiller, metaforlar, mecazlar kullanarak uzaktaki hakikati yakınlaştıran bir metottur. Kısaca bu eğitim atmosferinde materyalizm yine materyalizm metotlarıyla ciddi şekilde çürütüldüğünü ve pozitif ilimlerle meşgul olan kimselerin Allah’ı tanımasına, Allah’a yaklaşmasına vesile olduğunu görüyoruz.

MEDRESETÜZZEHRA, ASR-I SAADETİN BU ZAMANDAKİ ŞUBESİ

Bu eğitim atmosferinin bugüne dönük yansımaları nelerdir?

Zamanın ruhu var. Bahar mevsimi geldiği zaman isteseniz de istemeseniz de çiçekler açacaktır. Şimdi materyalizmin çöküşe geçtiği bir zaman. Dini değerlerin yeniden keşfedildiği, yeniden tanımlanmaya çalışıldığı bir zaman ve bu zamanda Bediüzzaman’ın fikirleri, tezleri ve görüşleri devrim yapacak güçtedir. O nedenle Medresetü’z-Zehra hala aktüel değerini koruyor. Medresetü’z-Zehra müzakerelerini bu açıdan önemli buluyorum.

Psikiyatride önemli düşünürlerden birisi Jung’dur. Jung bu asrın insanının sorununun Tanrıya yabancılaşma sorunu olduğunu söylüyordu. Bediüzzaman benim gözlemlediğim kadarıyla Allah’a dolayısı ile kendine (özüne) yabancılaşmış olan çağımızın insanını Allah’a yaklaştıran bir yol çizmiş ve bunu Asr-ı Saadetin bu zamandaki temsilcisi gibi yapmıştır.  Medresetü’z-Zehra, bugün Asr-ı Saadetin bu zamandaki şubesi gibidir.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Özel Haberleri