Ülkemiz, içinde bulunduğu jeopolitik konumu nedeniyle tarih boyunca diğer devletlerin hep müdahale arzusu ile imkan bulduklarında işgal ve parçalama eylemlerine sahne olmuştur. 93 Harbi, Balkan savaşları, I. ve 2. Dünya savaşları bu arzularını gerçekleştirmek isteyen devletlerin çıkardıkları savaşlardır. Savaşlar sonunda Osmanlı imparatorluğu parçalanmış ve elimizde yalnızca Anadolu kalmıştır. Şimdi de yeni oyunlarla bu ülke parçalanmak isteniyor. İster Batılı, isterse doğulu devletler olsun bu arzularından hiç vazgeçmedikleri görülüyor.
Geçmişi bilmeden, tarihini anlamadan siyasal/ekonomik olayları doğru analiz edebilmek mümkün değildir. Zaten ibret alınsaydı tarih tekerrür eder miydi? Çok geriler gitmeye gerek yok, Osmanlı imparatorluğuna kadar uzanmak bize günümüzü anlamaya götürecektir.
19 ve 20.yüzyılda ırkçılık üzerine kurulmuş menfi milliyetçilikle,r ön plana çıkmış ve imparatorlukların altına dinamitler koymuştur. Bağımsız devletler kurma hayali imparatorlukların içindeki halklara hoş gelmiştir. Rus çarlığı, Avusturya ve Osmanlı imparatorluğu savaşlar sonunda yıkılmıştır.
Osmanlıdaki Meşrutiyet ilanı, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki döneminde toplumu etkileyen güçlerin I.Dünya savaşı öncesi durumu acaba neydi? Bediüzzaman Osmanlının son döneminde ortaya çıkan Jön Türkler ve İttihat terakki isimli cemiyetin siyaset alanındaki faaliyetlerini analiz ederken onların içinde yüzde on kadarının mason olduğunu, geri kalanların dinde ve milletini sevmede samimi olduklarını ifade eder. Ancak sayısal bu azlığına rağmen etkili görevde olanlar tabiî ki zararlı olabilirler. Bu dönemde Masonluğun bir tehlike olarak görüldüğü anlaşılıyor ki toplum, Jön Türkler ve İttihat terakki içinde masonların bulunuşundan rahatsızlık duyuyor.
*Sual: Eskiden beri işitiyoruz ki: "Bazı Jön Türkler masondurlar, dine zarar ediyorlar."
Cevap: İstibdat, kendini ibka etmek için şu telkinatı vermiştir. Bazı lâubâlilik dahi şu vehme kuvvet veriyor. Fakat emin olunuz ki, onların masonluğa girmeyen kısmının maksatları dine zarar değildir. Belki, milletin selâmetini temin etmektir. Fakat bazıları, dine lâyık olmayan bârid taassuba müfritâne ilişiyorlar. Demek, hürriyete ve meşrutiyete hizmetleri sebkat eden veyahut kabul eyleyenleri Jön Türk tesmiye ediyorsunuz. İşte onların bir kısmı, İslâmiyet fedâileridir. Bir kısmı da, selâmet-i millet fedâileridir. Onların ukde-i hayatiyelerini teşkil eden, mason olmayan ekseri, İttihad ve Terakkidir. Ve sizin şu aşâiriniz kadar ulema ve meşâyih, Jön Türkler meyanında mevcuttur. Vakıa onlarda birtakım edepsiz, çok sefih masonlar dahi bulunur; lâkin yüzde ondur. Yüzde doksanı sizin gibi mu'tekid müslimlerdir. Ve'l-hükmü li'l-ekser. (MÜNAZARAT)
*Nurcularda hakikî, hâlis, sırfrıza-yı İlâhî için ve müspet ve uhrevî fedailer var ki, mason ve komünist ve ifsad ve zındıka ve ilhad ve taşnak gibi dehşetli komiteler o Nurculara çare bulamayıp hükûmeti, adliyeyi aldatarak lâstikli kanunlarla onları kırmak ve dağıtmak istiyorlar.
İnşaallah bir halt edemezler. Belki Nurun ve imanın fedailerini çoğaltmaya sebebiyet verecekler. (ŞUALAR, 14.Şua)
Bediüzaman’ın tesbitlerine göre Bolşevizm, Komünizm, Masonluk, Ermeni Taşnak komitesi ile İfsad, zındıka ve ilhad komitesi olan dinsizlik komitesi diye isimlendirdiği komiteler ülkemizi hedef almış ve siyasal işlevler yüklenmiş komitelerdir. Ancak bir de bunların arkasında olan devletler vardır. Bu devletler de zamana göre değişiklik gösterir.
Bediüzzaman Osmanlı imparatorluğunun son yıllarında dışarıdaki yabancıların ve içerde ve dışarıda dost görünen münafıkların siyasete karışmalarından dolayı Osmanlı devletinin yönünü muhafaza edemediğini ifade eder. I.Dünya savaşı sırasında Osmanlıya karşı en etkili yabancı güç İngiltere’dir. Bütün politik manevraların planlandığı ülke burasıdır. Fransa ve İtalya da bunun arkasından gelir.
*Osmanlı Devleti dahi tek başıyla ahirlerinde ecnebilerin ve münafıkların müdahaleleri yüzünden tam istikameti muhafaza edemediği için(STG,18.Lema)
Bediüzzaman ayrıca kendinin de üyesi olduğu 1918 de kurulmuş olan “Dârü'l-Hikmeti'l-İslâmiye “isimli Diyanet içindeki ilmi heyetin niçin beklenen hizmeti veremediğini açıklarken Osmanlı içinde hakim olan yabancı güçlerin maalesef bütün kuvvetiyle burada ahlaksızlığı koruduğunu, kendi leyhinde olmayan bütün hareketleri boğduğunu, mukaddes camilerde gavurlara dua ettirildiğini ve düşmanlara karşı savaşanların öldürülmeleri için fetvalar bile verdirildiğini üzülerek anlatır.
S-Dârü'l-Hikmeti'l-İslâmiye neden hizmet edemedi?
C-En büyük hizmeti, adem-i hizmetidir. En büyük hareketi, hareketsizliğidir. Çünkü, buradaki hâkim olan kuvvet-i ecnebiye, lehinde olmayan her bir hareketi boğuyor. Hareket edenleri gördük: Mukaddes camilerde gâvurlara dua ettirildi ve mücahidlerin cevaz-ı katline fetvâ verdirildi... İşte Dârü'l-Hikmet, bu fırtına içinde âlet ettirilmedi. En büyük mâni olan ecnebî kuvvet, bütün kuvvetiyle ahlâksızlığı himaye ve teşci ediyordu.(TULUAT)
İngilizler’in I.Dünya savaşı sonrası İstanbul’u işgal ettiği dönemde gemilerle alkollü içkiler getirerek bedava olarak İstanbul’da dağıtmışlardır. Bu tehlikeye karşı bugün Yeşilay olarak tanıdığımız kurum o zaman “Hilal-i Ahder” adıyla kurulmuştur.
*Bir zaman İngiliz devleti, İstanbul Boğazının toplarını tahrip ve İstanbul'u istilâ ettiği hengâmda, o devletin en büyük daire-i diniyesi olan Anglikan Kilisesinin Başpapazı tarafından Meşihat-ı İslâmiyeden dinî altı sual soruldu. Ben de o zaman Dârü'l-Hikmeti'l-islâmiyenin âzâsıydım. Bana dediler: "Bir cevap ver. Onlar, altı suallerine altı yüz kelimeyle cevap istiyorlar."
Ben dedim: "Altı yüz kelimeyle değil, altı kelimeyle de değil, hattâ bir kelimeyle dahi değil, belki bir tükürükle cevap veriyorum. Çünkü, o devlet, işte görüyorsunuz, ayağını boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı, mağrurâne üstümüzde sual sormasına karşı, yüzüne tükürmek lâzım geliyor. Tükürün o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne!" demiştim. Şimdi diyorum:
Ey kardeşlerim! İngiliz gibi cebbar bir hükümetin istilâ ettiği bir zamanda, bu tarzda matbaa lisanıyla onlara mukabele etmek, tehlike yüzde yüz iken hıfz-ı Kur'ânî bana kâfi geldiği hâlde, size de yüzde bir ihtimalle ehemmiyetsiz zalimlerin elinden gelen zararlara karşı, elbette yüz derece daha kâfidir. (29.Mektup)
İngilizler Dünya üzerinde hiç boş durmamışlar, Mekke şerifini de kandırıp, ayetle kafirlerin girmesinin yasaklandığı Mekke ve Medine’ye girme izni bile almışlardır. Buradan da İslam dünyasını aldatmaya başlamışlardır. Arapları Osmanlıya karşı kışkırtmışlardır.
*Her bâtıl bir mesleğin herbir ciheti bâtıl olmak lâzım olmadığı gibi, her bir hak mesleğin dahi her bir ciheti hak olmak lâzım değildir. Bu binâen, sâdattan olan şerif-i Mekke, Ehl-i Sünnet ve Cemaatten iken, zaaf gösterip, İngiliz siyasetinin Haremeyn-i Şerifeyne müstebidâne girmesine meydan verdi. Nass-ı âyetle küffârın girmesini kabul etmeyen Haremeyn-i Şerifeyni, İngiliz siyasetinin, Âlem-i İslâmı aldatacak bir sûrette, merkez-i siyâsiyesi hükmüne getirmesine yol verdiğinden, ehl-i bid'attan olan Vehhâbiler, hariçten medâr-ı istinad aramayarak, filcümle nimmüstakil bir siyaset-i İslâmiye takip ettiklerinden, şu cihette haklı olarak o gibi Ehl-i Sünnete galebe ettiler denilebilir. (MEKTUBAT,28.Mektup)
Osmanlı devletini olduğu kadar bütün devletleri de tehdit eden bir başka ülke de Rusya’dır. Bediüzzaman I.Dünya savaşına talebeleriyle katılıp Ruslara esir düştüğünde “Bolşevizm” adı verilen siyasal bir yeni dalganın hapishanelerden geleceğini hissetmiştir.
*Ben Rusya'da esirken, en evvel bolşevizmin fırtınası hapishanelerden başladığı gibi, Fransız İhtilâl-i Kebîri dahi en evvel hapishanelerden ve tarihlerde serseri namıyla yad edilen mahpuslardan çıkmasına binaen,(ŞUALAR, 14.Şua)
Bu siyasal görüş Rusya’da çıkmış ve Lenin’den sonra gelen Troçki ki kendisi bir Yahudidir onunla büyük bir güç kazanmış yalnızca Rusya’daki hükümetleri değil dünyadaki birçok hükümetleri de sarsmıştır. Osmanlı devleti ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri de bu akımdan etkilenmiştir. Rusya’ya karşı ABD’nin yanında yer almıştır.
*Rivayette var ki, "Deccalın mühim kuvveti Yahudidir. Yahudiler severek tâbi olurlar." (Müslim, Fiten: 124; Müsned, 3:224, 292, 4:216-217.)
Allahu a'lem, diyebiliriz ki, bu rivayetin bir parça tevili Rusya'da çıkmış. Çünkü, her hükûmetin zulmünü gören Yahudiler, Almanya memleketinde kesretle toplanıp intikamlarını almak için, komünist komitesinin tesisinde mühim bir rol ile Yahudi milletinden olan Troçki namında dehşetli bir adamı, Rusya'nın Başkumandanlığına ve terbiyegerdeleri olan meşhur Lenin'den sonra Rus hükûmetinin başına geçirerek Rusya'nın başını patlatıp bin senelik mahsulâtını yaktırdılar. Büyük Deccalın komitesini ve bir kısım icraatını gösterdiler. Ve sair hükûmetlerde dahi ehemmiyetli sarsıntılar verip karıştırdılar.(ŞUALAR, 5.Şua)
İngiltere’de doğup bütün Avrupa’ya yayılan bir diğer akım da “Kapitalizm” dir. Bir tarafta Sosyalizm, Komünizm dünyayı etkisi altına almaya çalışırken diğer tarafta da Kapitalizm aynı şeyi yapmaya çalışıyor. Acaba Bediüzzaman bu akımlara nasıl bakıyor?
* "Gâvurlardaki iki cereyanları nasıl görüyorsun?"
"Şimdilik biri necis, biri encestir. Tâhir-i mutlak yalnız desatir-i İslâmiyettir."
"Öyleyse iki cereyana da lânet!"
"Evet. Lâkin bize bulaşmış olan encesin temizliği hesabına, onun izalesine çalışan necise necis demekle onu da kendimize sıçratmak, maslahat olmasa gerektir. Meselâ, bir hınzır seni boğuyor. Bir ayı da onu boğuyor. Ayının bağrına dürtmekle kendine musallat etmek, akıldan ziyade cünundur. Zaten bir cinnet-i müstevliye dünyaya dağılmıştır."(RUMUZ)
Cumhuriyet döneminde de dış güçler ve içerdeki işbirlikçiler devam eder. Kimdir bunlar?
*dahilî, gizli dinsizler ve komünizm hesabına çalışan hainler (E.LAHİKASI II)
*belki komünist, masonluk hesabına bir garazkârlık ediyorlar.(E.LAHİKASI II)
*Halk Partisi ise: Hakikaten acip ve zevkli bir rüşvet-i umumîyi kanunlar perdesinde bazı memurlara verdikleri için, yirmi sekiz senelik bütün cinâyatıyla başkaların cinâyâtı ve İttihatçıların ve mason kısmının seyyiatları da o partiye yükletildiği (E.LAHİKASI II)
*Burada bir günde çektiğim sıkıntı ve azabı, Eskişehir'de bir ayda çekmezdim. Dehşetli masonlar, insafsız bir masonu bana musallat eylemişler, tâ hiddetimden ve işkencelerine karşı "Artık yeter" dememden bir bahane bulup, zalimâne tecavüzlerine bir sebep göstererek yalanlarını gizlesinler. Ben, harika bir ihsan-ı İlâhî eseri olarak şâkirâne sabrediyorum ve etmeye de karar verdim.(T.HAYAT, Denizli hayatı)
*Denilmiş: "Niçin siyasetten çekildin, hiç yanaşmıyorsun?"
Elcevap: Dokuz on sene evveldeki Eski Said, bir miktar siyasete girdi. Belki siyaset vasıtasıyla dine ve ilme hizmet edeceğim diye beyhude yoruldu. Ve gördü ki, o yol meşkûk ve müşkülâtlı ve bana nisbeten fuzuliyâne, hem en lüzumlu hizmete mâni ve hatarlı bir yoldur. Çoğu yalancılık; ve bilmeyerek ecnebî parmağına âlet olmak ihtimali var.(16.Mektup)
Bediüzzaman Denizli hapisanesinde tutuklu iken Mahkeme başkanına bir mektup yazar. Bu mektupta Risale-i Nur ve talebelerini mahkum ettirmeye çalışan güçleri ve içteki işbirlikçilerini “dinsizler ve münafıklar” olarak nitelendirir. Onların yabancılar hesabına çalıştıkların söyler:
*Ve sizi iğfal eden ve adliyeyi şaşırtan ve hükümeti bizimle vatana ve millete zararlı bir surette meşgul eyleyen muarızlarımız olan zındıklar ve münafıklar, istibdad-ı mutlaka "cumhuriyet" nâmı vermekle, irtidad-ı mutlakı rejim altına almakla, sefahet-i mutlaka "medeniyet" ismi vermekle, cebr-i keyfî-i küfrîye "kanun" ismini takmakla hem sizi iğfal, hem hükümeti işgal, hem bizi perişan ederek, hâkimiyet-i İslâmiyeye ve millete ve vatana ecnebi hesabına darbeler vuruyorlar. (ŞUALAR,12.Şua)
*kat'iyen size beyan ediyorum ki, dinsizlik hesabına bizi ezen sizler, vatan ve millet, âsâyiş ve idare aleyhinde ve anarşilik lehinde ve müthiş bir ecnebi hesabına beni sıkıştırıp, bir sarsıntı çıkarıp, o cereyanın müdahalesini istiyorsunuz. Onun için, bütün ihanet ve hakaretlerinize beş para kıymet vermem; âsâyiş, idare lehinde sabır ve tahammüle karar verdim.(E.LAHİKASI)
Son yıllarda toplumların tanıştığı yeni bir eylem biçimi “terörizm” dir. Düşman taktik değiştirmiş, masum insanları hedef alarak toplumları korkutmaya başlamıştır. Siyasal nedenlerle, halkı yıldırıp gözünü korkutmak ve sonunda devleti dize getirmek için malı yakıp yıkma ve cana kıyma gibi eylemlerin tümüne “terörizm” denebilir. Daha önce kullanılan “Anarşi” ve “Tedhiş” gibi kavramlar da aynı anlamda kullanılan sözcüklerdir. Ülkemizin yeni düşmanı terörizmdir.
Kur’an Maide suresi 32.ayette şöyle diyor:
"Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur.
Kur’an kesin olarak cana kıymanın bütün insanları öldürmüş gibi olacağını söylediğine göre isimleri ne olursa olsun masum insanların ölümüne sebep olan terör örgütlerin İslami olması mümkün değildir.
Üzerinde yaşadığımız Anadolu toprakları 30 yıldan beri terör belasının zulmü altında kıvranıyor. Şimdiye kadar nice çocuklar babasız, eşler kocasız ve anne babalar evlatsız kaldı. Askeri yöntemlerle tam olarak geçmişte çözülemeyen bu bela, yeni bir yolla, “çözüm süreci” adı verilen çatışmasızlık ve barış yoluyla çözülmeye çalışılıyordu. Ama maalesef terör örgütünün siyasal uzantısının, Haziran 2015 seçimlerinde Parlamentoda 80 milletvekili kazanmasından sonra tekrardan silaha sarılmasıyla bu süreç de sona erdi. Çünkü terör örgütünün bu süreçte barıştan yana görünerek doğu ve güneydoğuda hendekler kazıp patlayıcılar yerleştirildiği ve Temmuz 2015 dan itibaren bunları patlattığı, keskin nişancılar ile asker, polis ve sivillere saldırdığı görüldü. Hükümet de süreci bozan bu eylemlerden sonra tek terörist kalmayıncaya kadar mücadeleye devam kararı aldı.
Son aylarda Diyarbakır, Ankara ve en sonda İstanbul’da olmak üzere çeşitli terör örgütlerine bağlı canlı bombaların kendilerini patlatılmasıyla da nice masum insanların ölümlerine sebep olan yeni bir terör biçimi ile de tanışmışlarıdır.
Terör olayları yalnızca bizim ülkemizde değil başka ülkelerde de oldu. İRA İngiltere’de ETA İspanya’daki terör örgütleriydi. 11 Eylül 2001 de ABD de ikiz kuleleri hedef alan ve masum insanların ölümüne sebep olan saldırı da bir terör saldırısıydı. PKK, PYD ve İŞİD son günlerde çokça adından bahsettiren terör örgütleri olarak gündemi meşgul ediyor.
Ülkemizi hedef alan terör olaylarına karşı sabırla mücadele eden ve birçok şehit veren milletimize karşı Avrupalılar samimi destek vermiyorlar, hatta gizlice onları silah ve her türlü lojistik açısından destekliyordu. Bazı devletler PKK lı teröristler başta olmak üzere diğer grupları ülkesinde beslemektedir.
Ama Belçika’da yeni meydana gelen terör saldırısında gördüler ki besledikleri, korudukları terör örgütleri bir gün silahı kendilerine de çevirebilir, onları da vurabilir.
Allah İslama yıllarca hizmet eden bu milleti terör belasından korusun, amin.