RİSALEHABER
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ile görüşen Son Şahitlerden Ağrılı Molla Nusret Kocabay Hocaefendiyi vefat yıldönümünde rahmetle anıyoruz. Nusret Hoca 28 Ocak 2018 yılında Hakkın rahmetine kavuşmuştu.
Nusret Hoca, Bediüzzaman Hazretleri ile üç defa görüşmüştü. Görüşmelerini Ağabeyler Anlatıyor kitaplarının yazarı Ömer Özcan’a şöyle anlatmıştı:
KİTAPLAR ÜSTADIN TASHİHİNE ASKERLERİN BAVULLARINDA GİDİYORDU
Üstad Hazretlerine üç ziyaretim vardır. Üçünü de Üstad Emirdağ’da iken yaptım. O zaman Ankara’da askerlik yapıyordum. Tuna apartmanı zemin katında iki adet teksir makinesi vardı. Birisi Tâhîri ağabeye, diğeri Âtıf Ural’a aiddi. Demokrat hükümetinin o zamanki dâhiliye vekili Namık Gedik çok zâlimane hareket edip kitapları mahkemesiz müsadere ederek imha ediyordu. Kitaplar Eskişehir’e Üstadın tashihine ancak askerlerin bavullarında gidiyordu. Pilot Ahmet Yüzbaşı ile Pilot Başgedikli Nûri, ikisi de askerî pilot o zaman, kitapları biz askerlere veriyor Üstada götürüyorduk.
İlk ziyaretim böyle kitap götürerek oldu. Rüşdü ağabey beni Üstada götürdü, fakat Üstad yolcu idi, beş dakika bile kalamadık Üstadın huzurunda. Zübeyir ağabey bize “Üstadın yüzüne bakmayın” diye tembih etti. Hüsnü ağabey de o zaman Üstadın yanında idi.
İkinci ziyaretim yine Emirdağ’da oldu. Üstatta o zaman sıkıntılı bir inkibaz hâli vardı. Çok terliyordu, iki mendil vardı elinde.
Üçüncü ziyaretim tezkere aldıktan sonra oldu. Bizim burada göz doktoru Abdülkerim vardı, onun babası bizden evvel tezkere aldı, Üstadın yanına gitti geldi. Üç ay sonra biz de tezkere alınca Üstadın yanına gitmeğe karar verdim. Bu sefer biraz daha Risale-i Nur’a bağlılığım artmış, hocalığa, tarikata, evrad ve ezkara karşı biraz soğukluk gelmiş idi, acaba Üstad beni kabul eder mi diye düşünüyordum, çıktım gittim.
ÜSTAD SAĞ ELİNİN İÇİNİ SOL ELİNİN DIŞINA VURUYOR
Sanki babamı, akrabamı yeni görmüşüm gibi hiç çekinmeden serbestçe elini öptüm, yüzüne de baktım, Üstad tebessüm etti, elini öperken öteki eliyle başımı okşadı, üç sefer elini öptüm, hiç elini çekmedi, Üstad hep tebessüm ediyordu. Hâlbuki bir sefer bile elini vermezdi. “Ben seni talebeliğe kabul ediyorum” dedi.
Sonra ağabeylerle yemek yedik, Üstadın arkasında namaz kıldık, Zübeyir ağabey tesbihatı ve “Âyet-ül Kübra”dan namaz dersini yaptı, Üstad da ders anında sağ elinin içini sol elinin dışına vuruyor, mütemâdiyen “fesubhanallah!. fesubhanallah!. fesubhanallah!.” diyerek sanki dinlediği eseri o te’lif etmemiş, sanki daha evvel hiç okumamışta ilk defa duyuyor gibi tahayyür ve taaccüp ediyor, mütemadiyen “fesubhanallah, fesubhanallah...” diyerek dinliyordu.
“GAZETE GİBİ OKUMA!” NE DEMEK?
Bana dört şey tembih etti.
1.Küçücük bir dersane aç.
2.Nâdir Ahmet’e selâm söyle
3.Nâzım Beyle imtizaç et.
4.Gazete gibi okuma!
Çıkarken yine Üstadın elini öptüm, Üstad yine tebessüm etti.
Zübeyir ağabey çıktıktan sonra bana sordu: “Hocaefendi Üstad sana ne dedi, yâni gazete gibi okuma demekle Üstad ne demek İstedi?”
Ben dedim: “Yâni acele okuma” diyor. “Yook öyle değil, sen hoca değil misin, sizde “meftuhane mahtumane” (1) yok mudur, kitaba başlayınca tatlı filan vermiyor musunuz?
Üstad diyor ki: “Başlamış olduğun kitabı sonuna kadar okuyacaksın, öyle başlıklara bakıp bakıpta kapatmayacaksın, yâni bir yerine, sonra bir başka yerine bakıp okuduktan sonra kitabı katlayıp bırakmayacaksın, kitabı sonuna kadar okuyacaksın, Üstad bunu diyor.” dedi.