Bediüzzamanın sarığından bulan valinin şahidi

Köfkeci, Hürriyet yazarı İnce’nin şahidi yok dediği olayın belgesini yayınladı

Risale Haber-Haber Merkezi

Araştırmacı-Yazar Mustafa Köfkeci, Hürriyet yazarı Özdemir İnce’nin Said Nursi’nin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan'a “Bu sarık bu başla beraber çıkar!” şeklindeki meydan okumasının şahidinin bulunmadığı iddiasını belgelerle yalanladı.
Araştırmasını Risale Haber’le paylaşan Köfkeci, benzer bir olayın 28 Şubat döneminde de tevafuk ettiğini söyledi.

İşte o yazı ve belgeler:

Başından bulanlar

Bediüzzaman Said Nursi, 83 yıllık ömrünün büyük bir kısmını hapis ve sürgünlerle geçiren, 130 parçadan teşekkül eden Risale-i Nurları da hapishanelerde ve sürgün dönemlerinde yazmış, İkinci Meşrutiyet, İttihat ve Terakki ve Cumhuriyet gibi yaşamış, çok partili devri görmüş, yaşadığı dönemlerin önde gelen mütefekkirlerindendir.

Vefatına kadar bir çeyrek asır sürgünde yaşayan, sonu beraatla neticelenen İstanbul Toptaşı, Eskişehir, Isparta, Denizli ve Afyon hapishanelerinde ömür tüketen, 19 defa zehirlenerek suikasta maruz kalmış, hakkında 700 civarında kamu davası açılmış, Urfa’da bir otel odasında son nefesini vermiştir.

Halkın değerleri ile sık sık çelişkiye düşen iri bir gazetenin seksenine merdiven dayamış yazarı, 'Hür Adam' filmiyle yeniden gündeme gelen Bediüzzaman Said Nursi hakkında köşesinden yine hakaret ve iftiralar yağdırmış. Ufunetini adeta gazetesindeki köşesine taşımış.

Kitabını okuduğunu iddia ettiği yazarın adını bile doğru yazamayan, minarede ezan okuyan müezzini “yüksek kulede şarkı söyleyen adam” diye tercüme eden birisinden bahsediyoruz.
Bediüzzaman’ın vefatından sonra hayata gözlerini açan ve onun yaşadıklarına tanık olmasam da, son dönemde kiralık olarak kaldığı Isparta’daki evin bulunduğu aynı mahallenin bir ferdi olarak başta akrabalarım olmak üzere şahitlerden çok şeyler dinledik.

Yaşayan canlı şahit olmasam da sonraki yaşanan gelişmelerden hiç olmasa ibret alanlardan birisiyim.
Bediüzzaman hakkında hiçbir araştırmaya gerek duymadan, hakkında ciddi bilgi sahibi olmadığı, kitaplarını okumadığı ama anladığını söyleyen yazar, hezeyanlarına bir yenisini daha eklemiş. Verdiği örneklerinden birisinde Ankara Valisi Nevzat Tandoğan ile Bediüzzaman’ın sarık tartışmasının şahidi olmadığını iddia ediyor.
Bu ibretlik konuyu etraflıca bir hatırlayalım isterseniz.

Bediüzzaman 1950’li yılların başında İstanbul’da samimi dostu, yakın arkadaşı Eşref Edip'e  “çektiklerinden ötürü hiçbir kimseye beddua etmediğini, hakkını helal ettiğini” ifade etmiştir.
Peki hakkını helal ettiği ve beddua bile etmediğim dediği kimselere kader-i İlahi afv etmiş mi ?

İşte yazarın kalemine doladığı Vali Tandoğan ile sarık tartışması ve sonrasında gelişen ibretlik olaylar: 

BAŞTAKİLERİN BAŞINA GELENLER…

Bediüzzaman 20 Eylül l943 Ramazan ayının son on gününe denk gelen tarihte 8 senedir mecburi ikamete tabi tutulduğu Kastamonu’da tutuklanarak otobüsle Çankırı yoluyla Ankara'ya mevcutlu olarak getirilir. Daha sonra Isparta’ya ve oradan Denizli’ye götürülecektir. Birkaç gün Samanpazarı’nda bir otelde kalınır.
 
Ankara’da Vali Nevzat Tandoğan Bediüzzaman’ın Ankara’ya geldiğinden haberi vardır. Vali
Makamında Said Nursi ile görüşmek ister. Memurları ile haber gönderir. (1) Hadisenin görgü şahidinin anlattıklarından takip edelim:

Selahattin Çelebi, İnebolu’nun tanınmış ailelerinden ve eşrafından Nazif Çelebinin oğludur. Hadise günü vilayette Tandoğan’ın odasının önündedir. Aynen şöyle anlatıyor:

“Mübarek Ramazan ayının sonlarında sıcak bir gündü. Nevzat beyin kapısında idim. Memurlar Bediüzzaman’ı getirdiler. Beraberce içeri valinin odasına girdiler. Sonra memurlar çıktı. Kapı kapandı. İçeriden şiddetli sesler geliyordu. Sonra zil çaldı, kapıcı içeri girdi. Tekrar kapıcı çıktı. Bu esnada Bediüzzaman hiddetle Tandoğan’a, “Ben sizin ecdadınızı temsil ediyorum. Kıyafet kanunu münzevilere tatbik edilmez. Ben dışarı çıkmıyorum. Beni icbarla siz çıkarıyorsunuz. Başından bul!” diyordu. Bu esnada odacı elinde yirmibeş kuruşluk adi bezden yapılmış eski bir kasketle dışarıdan geldi. Valinin odasına girdi.”

Üst kattan bazı memurlar evrakları getirip polislere teslim ettiler. Bu esnada Bediüzzaman: “Selahattin korkma… Korkma… Korkma!... Alahaısmarladık…” diye seslenerek polis ve jandarmalarla yürüyüp gitti.
Talebesi Zübeyr Gündüzalp’in yazdığına göre Bediüzzaman Tandoğan’a, “Bu sarık bu başla çıkar” tarzında konuşarak boynunu gösterir. (2)

KUDRETLİ VALİ’NİN BAŞINA GELEN…

Genç Cumhuriyetin en kudretli, en meşhur ve aynı zamanda CHP Ankara İl Başkanı ve Belediye Reisliği gibi üç vazifeyi uhdesinde bulunduran Nevzat Tandoğan vali olarak görevine Ankara’da devam etmektedir.

1945 yılında Ankara sosyetesi ve Rus Büyükelçiliği’nin de doktoru olan Dr.Neşet Naci Arzan’ın 17 Ekim 1945’te silahlı saldırı sonucu öldürülür. Saldırıyı üstlenen Reşit Mercan adlı genç, polislere teslim olur. Mahkeme sırasında Reşit Mercan’ın şahidi dönemin Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay’ın oğlu Haşmet Orbay silahı kendisinin temin ettiğini söyler. Hadise Ankara’da şok tesiri yapar. Suçu üstlenen Reşit Mercan’ın Vali Nevzat Tandoğan ile saldırıdan önceki gece bir saat görüştükleri ortaya çıkar. Devam eden Ankara cinayeti davasında şahitliğine başvurulan Tandoğan, 9 Temmuz 1946 Salı sabahı eşi ve kardeşiyle bir müddet konuştuktan sonra yatak odasına geçmiş ve başına kurşun sıkarak intihar etmiştir.
Bu milletin inançlarıyla ve inancı gereği başını geçirdikleri sarıkla, takke ile veya örtükleri türban ile uğraşanların sonunu merak edenler olabilir.

ENTERESAN TEVAFUK

Hatırlanacağı gibi 28 Şubat sürecinde, inancından ve başlarındaki örtüden dolayı binlerce öğrenci okullarından, öğretmenler ise sürgün edilmişler veyahut da memuriyetlerine son verilmişti.

Hürriyet gazetesinde o gün yazılanlara göre; 8 yıllık kesintisiz eğitimin mimarı, Bakanlığı döneminde, Milli Eğitim Bakanlığında şeraitçi kadroları tasfiye eden biri olarak gösteriliyordu.
O süreç bütün şiddeti ile devam ederken dönemin Milli Eğitim Bakanı ve daha sonra Hazineden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevi yürüten Hikmet Uluğbay’ın başına dayadığı silah ile intihara teşebbüs etmesi bütün ülkeyi şok etmişti. (6 Temmuz 1999)

Bu iki intihar hadisesindeki bir çok benzerlikler şaşırtıcıdır.
Derin bir üzüntü sonunda, yine bir Temmuz ayının ilk haftasında, yine bir Salı günü ve sabaha doğru, yine evlerinin çalışma odasında ve yine tabancayla başına kurşun sıkarak şok eden intihar hadisesi.
Sol partilerin mensubu, devlet adamları Kudretli Vali ve Kudretli Bakan’ın intihar olayları halâ sırlarını koruyor.

DİPNOTLAR:
(1) Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi – Necmettin Şahiner, İstanbul, 1976
(2) Emirdağ Lahikası II.Cilt .Sh.19

www.RisaleHaber.com

Özel Haberleri