Risale Haber-Haber Merkezi
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ile görüşen Son Şahitlerden Şükrü Altıntabak ağabey Hakkın Rahmetine kavuştu. Vakıf Ahmed Altıntabak’ın babası olan Şükrü Altıntabak, yaklaşık 20 gün önce beyin kanaması geçirmişti. Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yoğun bakımda kontrol altında tutulan Şükrü Ağabey, dün akşam saatlerinde aynı hastanede vefat etti.
Şükrü Altıntabak ağabeyin cenaze namazı, bugün (11 Mart Cuma) Isparta Ulu Cami’inde, Cuma namazına müteakiben kılınacak ve Gülcü Mahallesi Kabristanı’na defnedilecektir...
Merhum Hüsnü Altıntabak’ın kısa tarihçesi ve hizmet hatıraları Ağabeyler Anlatıyor seri kitapları için Ömer Özcan tarafından alınmıştı... Aynen neşrediyoruz...
ŞÜKRÜ ALTINTABAK KİMDİR?
Şükrü Altıntabak 25 Mart 1943 Isparta doğumludur. Dedesi Mehmed Nuri Efendi Isparta Ulu Camii imamlarındandır. İmam Nuri Efendinin Bediüzzaman Hazretleriyle görüşmeleri vardır. Şükrü Altıntabak’ın babası Hüsnü Altıntabak ise 1914 doğumlu olup, Üstad Said Nursi hazretleriyle daha da yakın olmuştur. Isparta’da Hz. Üstad’ın şimdi müze olan evinde sergilenen karyola, Hüsnü Efendinin evinden getirdiği karyoladır. Bu karyolada Said Nursi sekiz sene yatmıştır. Baba Hüsnü Altıntabak hem hattat, hem de oto boyacısı idi. Aynı müzede sergilenen 1954 model Chevrolet marka otomobil, 1956 yılında Ankara’dan Mahmut Çalışkan ağabeyin üzerine, taksicilik yapma vesilesiyle satın alınmıştı. Zira Bediüzzaman hediye kabul etmezdi...
Ceylan Çalışkan ve Mahmut Çalışkan ile beraber Hüsnü Altıntabak da gitmişti Ankara’ya. Otomobil, bilirkişi olarak otomobilden anlayan Hüsnü Altıntabak’ın onayından sonra 29 bin liraya satın alınmıştır. Üstad, mutlaka parasını vererek kullanıyordu bu otomobili... Şükrü ağabeyin babası Hüsnü Altıntabak 2000 yılında Isparta’da vefat etmiştir.
Özetlersek, Ispartalı bu nurlu aile silsilesi şöyle devam ediyor; dede Nuri Efendi, baba Hüsnü, oğul Şükrü ve bir de Şükrü’nün oğlu Ahmet Altıntabak vardır... İşletme Fakültesini bitirdi Ahmed Altıntabak, İman-Kur’an hizmetlerine vakf-ı hayat etmiş, merhum dedelerine ve babasına tam bir hayr-ül halef olmuştur. Şerafeddin Kartal ağabeyle beraber Kütahya’da dersane-i nûriyede kalmaktadır...
Şükrü Altıntabak’ın babası Hüsnü Efendi tarafından Bediüzzaman’a getirilen karyola. Bediüzzaman hazretleri bu karyolada sekiz sene yatmıştır. Karyola şimdi Isparta’da müze olan evde sergilenmektedir.
Solda Şükrü Altıntabak’ın oğlu Ahmed Altıntabak, dedesinin, evinden getirdiği ve Bediüzzaman’ın sekiz sene üzerinde yattığı karyolanın önünde hizmet arkadaşı Serdar Kuralkan ile beraber görülüyor. İkisi de İman-Kur’an hizmetlerine vakf-ı hayat etmiş, merhum atalarına tam bir hayr-ül halef olmuşlardır. Fotoğraf 1996 senesine aittir.
BEDİÜZZAMAN’IN YAZDIĞI BİR MEKTUP BİZİM EVDEN MENDERES’E GÖNDERİLMİŞTİ
Şükrü Altıntabak’ın önemli bir hatırasını kendi dilinden okuyalım:
“1943 Isparta doğumluyum. 1965 yılında Ankara İlahiyat Fakültesini bitirdim. İmam Hatip Okullarında meslek dersleri öğretmenliği yaptım. Üstad’ımız Bediüzzaman Hazretleri Isparta’ya 1953 senesinde teşrif ettikten sonra merhum babam Hüsnü Altıntabak beni de Üstad’ın yanına götürüyordu. Çok defa mübarek ellerini öptüm, duasını aldım. Hüsrev Ağabey bizim komşumuzdu. Osmanlıcayı ondan öğrendim. Arkadaşlarımla Risale-i Nur neşriyatı hizmetlerinde bulunmak nasip olmuştu bize.
Bizim evde cereyan eden önemli bir hadiseyi anlatayım:
“Emirdağ Lâhikası-II kitabında neşredilen; “Bu vatanda şimdilik dört parti var. Biri Halk Partisi, biri Demokrat, biri Millet, diğeri İttihad-ı İslâm'dır.” diye başlayan ve “Halkçılar ırkçılığı elde edip, tam sizi mağlub etmeye bir ihtimal-i kavî ile hissettim ve İslâmiyet namına telaş ediyorum” diye devam eden ve “Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zâtların hatırları için otuz beş seneden beri terk ettiğim siyasete bir-iki gün baktım ve bunu yazdım. Said Nursî” şeklinde tamamlanan mektup 1958 yılında yazılmıştı.
“Üstad’ımız Bediüzzaman Hazretleri bu mektubu yazdıktan sonra, Tâhirî Mutlu ve Süleyman Rüşdü Çakın ağabeylerle bizim eve gönderdi. Eve Isparta Demokrat Parti İl Başkanı da geldi. Ev sahibi olarak babam Hüsnü Altıntabak’ın yanında ben de vardım. O sırada 15 yaşındayım. Tâhirî ve Rüşdü ağabeyler mektubu İl Başkanına verdiler ve Menderes’e ulaştırmasını istediler. Ayrıca ihtilal olacak diye İl Başkanını ikaz da ettiler. Hatta ben o zaman çocuk aklımla ‘İhtilal’ ne demek acaba diye düşünmüştüm. Nitekim iki sene sonra, Üstad’ın işaret ettiği beklenen o ihtilal oldu ve Müslümanlara yapılan zulümler arttı...”
Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor-7 (Kitap yayına hazırlanıyor)