Bediüzzaman'ın sözünü hayata geçiren alim

İ.B.B. Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Kültür Müdürlüğü’nce önceki gün Fatih-Ali Emiri Kültür Merkezi’nde “Prof. Dr. İbrahim Canan’ı Anma Programı” düzenlendi

İsmail Tezer'in haberi

Oturum başkanlığını Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ün yaptığı anma programına konuşmacı olarak Prof. Dr. Suad Yıldırım, Prof. Dr. İsmail L. Çakan, Prof. Dr. Mustafa K. Özsoy, Prof. Dr. Mustafa Y. Nutku ve İbrahim Canan Hocanın oğlu Hamidullah C. Canan katıldı.

Prof. Dr. Prof. Dr. Mustafa Nutku’nun açış konuşmasıyla başlayan program, İbrahim Canan’ın hayatının bir film şeridi gibi özetlendiği slayt gösterisiyle devam etti.

Yalova Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Niyazi Eruslu’nun kısa bir selâmlama konuşmasının ardından sözü alan Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, “Bir cemiyette alimler ile amiller bozulursa, o cemiyet de bozulur ve yıkılır. Bu iki grup iyi olursa, cemiyet de kalkınır ve terakki eder” ve “Âlimler dünyaya dalmadıkları ve saltanat uyuntusu olmadıkları sürece peygamberlerin mirasçıları ve eminleridirler” şeklinde iki düstur aktardıktan sonra “Memleket ve vatan bir vücuda benzerse, aklı ve ruhu ilim ve marifettir. Cesedi ve bedeni de siyaset ve idaredir. Bu iki unsur arasında muvazene bulunursa memleket huzura erer. Zannedersem bizim memleketimizde de bu muzazeneyi sağlayan istisna şahsiyetlerden biri İbrahim Canan Hocamız idi. Ve o, herşeyden önce iyi bir Nur Talebesi idi” dedi.

İkinci olarak sözü alan Prof. Dr. İsmail L. Çakan “anmak ve anılmak” üzerine yaptığı veciz bir konuşmanın ardından İbrahim Canan Hocayla ilgili olarak “Hizmet içinde hizmet yolunda emaneti sahibine teslim etti. Hizmet şehidi oldu” dedi. Öte yandan İbrahim Canan Hocanın askerliğinde bile üst komutanından izin alarak akşam vakitlerini ilim tedrisiyle geçirecek kadar ve üniversitede yeri geldiğinde öğrencisinden ders almaktan yüksünmeyecek derecede fazilet sahibi olduğunu ifade eden Çakan sözlerine şunları da ekledi: “Canan Hoca yaptığı işi ciddiyetle yapardı. Çalışma ve araştırma azmi ile hizmet aşkını birleştiren bir bilim adamıdır. Öğrendiklerini yaşardı.”

Ardından sözü alan Prof. Dr. Mustafa Kemal Özsoy, Üstad Bediüzzaman’ın “Âlim-i mürşid koyun olmalı, kuş olmamalı. Koyun kuzusuna süt, kuş yavrusuna kay verir” sözünü hatırlatarak İbrahim Canan’ın bu söze masadak olduğunu söyledi. İbrahim Canan’ın namaza çok önem veren biri olarak iki senelik askerlik müddetinde tek bir vakit namazını bile geçirmediğini bildiğini aktardı.

İbrahim Canan’ın oğlu Hamidullah Canan ise, babasını en çok namazla ilgili faaliyetleriyle hatırlayacağını ifade ederek “Sanki tüm vaktini namaz hazırlığı ve namaz kılmakla geçiriyordu. Seccadesinin sürekli serili olduğu evimizde babam namazlarını hep ya evde cemaatle, ya da camide kılardı. Yeni bir namaz vakti geldiğinde sanki babamın gözleri parlardı” dedi. Babasının camiye gittiği zaman, cami cemaatine özellikle sabah namazında “Hergün her sabah camiye gelmeyin. Bir gün camide kılın, bir gün evde çoluk çocuğunuzla cemaat yapın” dediğini aktaran Hamidullah Canan, babasının namazla ilgili serencamını şu sözlerle özetlemenin mümkün olduğunu söyledi: “Namaz kılmak için bahane arardı.”

Öte yandan babasının, Üstad Bediüzzaman’ın “kıllet-i menam, kıllet-i taam, kıllet-i kelâm” düsturunu benimsediğini, öğle yemeğini sünnette yeri olmadığı gerekçesiyle yememeyi tercih ettiğini, evde en çok İktisat Risâlesi’ni okuduğunu, en çok da zaman hususunda iktisata riâyet ettiğini aktardı.

Hamidullah C. Canan, babasının kendilerine en çok hatırlattığı iki hadis-i şerifin ise “Her duyduğunu söylemesi, kişiye günah olarak yeter” ve “Ya hayır konuşun, ya da susun” olduğunu söyledi.

İbrahim Canan’ın çalışma hayatının “Kur’ân ve hadisleri doğru yorumlayarak Müslümanların şimdiki meselelerine ışık tutmak” şeklinde özetlenebileceğini söyleyen Prof. Dr. Suat Yıldırım ise, “Öyle zannediyor ve Allah’tan ümit ediyorum ki, İbrahim Canan Hoca kabirde de aynı meşguliyetlerine devam ediyordur” dedi. Öte yandan İbrahim Canan Hocanın, “İslam’da Aile Eğitimi” isimli kitabını 28 Şubat şartlarında yazdığını ifade eden Prof. Yıldırım, bu hususla ilgili olarak şunları nazara verdi:

“İbrahim Canan Hoca, 28 Şubat şartlarının bazı dış güçlerce hazırlandığını düşünürdü. Türkiye’nin ilerleyen bir Müslüman ülke olmasını istemeyenlerin, ordumuz içinde cuntacılar bularak bunu gerçekleştirdikleri söylerdi. ‘Küresel bir muhalefet var’ fikrindeydi. Müslümanları daha çok zor şartların beklediğini ve bu vasatta çok çalışmak gerektiğini dile getirirdi. Bu düşüncelerinden hareketle Kur’ân’ın iki âyetini nazara verirdi hep. ‘İslâm’da Aile Eğitimi’ kitabı, bir anlamda bu iki âyetin neticesidir. Birisinde, Firavun baskısı altında kalan Hz. Musa’ya inanmış mahdut cemaat nazara verilmekte ve buradan günümüz Müslümanlarına hizmet prensipleri çıkarılmaktadır. Diğer âyette ise ‘evlerin hizmet merkezi yapılması’ vurgusu vardır. Allah’ın isminin yüceltilmesine çalışılan evlerden bahsedilmektedir.”

Son olarak sözü olan Prof. Dr. Mustafa Nutku ise, İbrahim Canan’ın İslâma hizmet eden büyük bir âlim olduğunu, asrımızın müceddidi Bediüzzaman’ı kendisine rehber edindiğini, dostluklarının çok eskilere dayandığını, kendisine her fırsatta sorular sorarak ilminden istidafe ettiğini ve o istifadenin neticesi olarak makaleler yazdığını ifade etti.

Program, İbrahim Canan Hocaya okunan bir Fatiha ile sona erdi.
Yeni Asya
 

Nur Talebeleri Haberleri