Bediüzzaman’ın talebelerinin özelliği neydi?

İhsan Atasoy’un Bediüzzaman'ın talebelerinin hayatını ve hatıralarını anlattığı kitapları çıktı

Türkan Uymaz’ın haberi:

 

İhsan Atasoy, Nesil Yayınları'ndan çıkan Nur Kahramanları serisinin yazarı. Bediüzzaman'ın talebelerinin hayatını ve hatıralarını anlattığı kitapların on birincisi çıktı. Atasoy, kitaplarına konu ettiği bir çok kişiyle aynı ortamda bulunmanın, ortak hatıralar paylaşmanın kendisi için avantaj olduğunu söylüyor. Yazar, şimdi serinin on ikinci kitabı, Ali İhsan Tola üzerinde çalışıyor.

Biz yeni kuşaklar, mazideki kahramanların yaşantısını anlamakta güçlük çekiyoruz. Biri onlardan bahsedince, 'mübalağa ediyor canım' düşüncesi geçiyor aklımızdan. Risale-i Nur Kahramanları mesela... Hayatlarını Kur'an ve iman hizmetine adamış insanlar... Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri etrafında kümelenmiş, o mübarek zatın davasına sahip çıkmaya çalışmışlar. Dönemin baskı ortamı altında sürgüne gönderilmiş, tecrit edilmiş, hapislere atılmışlar. Suçsuz bulunmalarına rağmen mahkemeden mahkemeye gezdirilmişler. Yine de sabırla ve metanetle Nur risalelerini tüm dünyaya ulaştırmışlar.

İlahiyatçı Yazar İhsan Atasoy, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin fedakâr talebelerini anlatıyor kitaplarında. Yıllardır üzerinde çalıştığı 'Nur Kahramanları' serisinin 11. kitabı yayımlandı. Nesil Yayınları'ndan çıkan kitap, bu defa 'Zulme Boyun Eğmeyen Kahraman' Mehmed Kayalar'ın hayatını ve hatıralarını anlatıyor. Biz de bu vesileyle İhsan Atasoy'un kapısını çaldık. Uzunca bir zaman tünelinden geçtik desek, yanlış olmaz.

Nur kahramanlarını yazma fikri nasıl oluştu sizde?

Liseyi İstanbul İmam Hatip Lisesi'nde okudum. Sonra İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nü (Bugünkü İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) kazandım. O zamanlar arkadaş ortamımız çok güzeldi. Üstad'ın talebelerinden Avukat Bekir Berk ağabeyin yazıhanesi Çemberlitaş'taydı. Arkadaşlarımla sık sık onu ziyarete giderdik. Hasbelkader Nur talebelerinin yakınında olduk hep...

Risalelerle erken tanıştınız o halde?

Evet, öğrenciyken Bediüzzaman'ın davasıyla tanıştım. 1974'te mezun oldum üniversiteden ama o çevreden hiç kopmadım. Necmeddin Şahiner ağabeyimizin 'Son Şahitler' adını verdiği hatıra tespitleri çalışmasına son derece gönüllü bir şekilde yardım ettim. Bu esnada 'Ah ben de böyle bir çalışma yapabilseydim.' diye geçti aklımdan.

Bu eser sizi teşvik etti yani...

Halis bir niyetle geçirmiştim içimden. Duam kabul oldu diyelim. Zaman geçti, Rabbim yıllar sonra o hatıraları kaydetmeyi nasip etti. Bekir Berk ağabeyimizin hayatını ve ondan dinlediğim hatıraları kâğıda dökmeye karar verdim. Böylesine destansı bir hayat hikâyesini sonraki nesiller de bilmeliydi. Biz gençlik yıllarımızda, onların yanında canlı şahit olduğumuz için şanslıydık. Risale-i Nur hizmetini bire bir öğrenme imkânımız oldu. Şimdi öğrendiğimi, duyduğumu, gördüğümü anlatabilirsem ne mutlu bana. Duyduğum pek çok şeyi not aldım. Tabi, bununla sınırlı değil. Uzun bir süre araştırma yaptım.

Kaynaklarınız nelerdi peki?

En önemlisi, çevrenin onlarla bire bir yaşadıkları hatıralardır. Bunların izini sürdüm. Sonra onunla beraber yaşamış, gayretlerini bir şekilde görmüş insanların ağzından dinledim. Bekir Berk'i anlattığım kitaptan sonra çevremdeki herkes diğerlerini de yazmamı tavsiye etti. Bu şekilde yola koyuldum, devam ediyorum.

Ortaya bir seri çıkacağını öngörmüş müydünüz?

Doğrusu 'Nur Kahramanları' projesini baştan planlamamıştım. Bekir Ağabeyin biyografisi halkta karşılığını bulunca diğer talebeleri peş peşe yazmama vesile oldu.

Sırada kimin biyografisi var?

Şu sıralar Ali İhsan Tola ağabeyimizin hayatı ve hatıraları üzerine araştırmalar yapıyorum. Tamamlayınca onu kitaplaştıracağım. Ali İhsan Tola, bir dönemin Lokman Hekim'i diyebiliriz. Otlardan, çiçeklerden, bal karışımlarından ve çeşitli yağ karışımlarından yaptığı ilaçlarla insanlık âlemine faydalı olduğu biliniyor. Bu şahsiyetin hayatını araştırmak için memleketi Senirkent'in yolunu tuttum kaç kez. Üstadımızın talebelerini, bu fedakâr şahsiyetleri ömrüm vefa ettiği sürece kaleme almaya devam etmek niyetim.

Bir yolculukta başladı her şey...

Kitaplarınız kadar Cevşen seslendirmeniz de meşhur...

1969 yılında Şanlıurfa gezisine giderken bir iki namaz sonrası arabada mırıldanarak Cevşen okumuştum. Rahmetli Nazım Gökçek ağabeyim ben farkında olmadan kaydetmiş sesimi. Bir iki arkadaş yanıma geldiler. Açtılar kitabı, hep beraber dinlemeye başladılar. O kayıt, sonra sayısız yere dağıldı.

Sonra?

İlk defa Sözler Yayınevi'nin stüdyosunda seslendirme yaptık. Ondan sonra pek çok yerde devam ettim okumaya. Ama ilk günkü fıtri, doğal sesim bambaşkaydı bence. Ondan sonra okuduklarım onu tutmaz. İlk okuduğumu takliden devam ediyorum şimdi. Okutturulmuş bana. Ben, Nazım ağabeyin ihlâsının bir yansıması diye düşünüyorum.

Cüz de seslendiriyor musunuz hâlâ?

Bugünlerde arkadaşlarımdan birinin ısrarıyla, Kuran-ı Kerim hatmini okumak için yeniden başladım stüdyoda. Yedinci cüz bitti, devam ediyoruz. Görüntülü hale de getirilecek inşallah. Risaleleri seslendirmek de nasip oldu bana, o da bitti çok şükür...

Bir haftanız nasıl geçiyor?

Davetler, imza günleri ve programlar peş peşe devam ediyor. Yurt dışı seyahatlerimi üç günü geçmeyecek şekilde ayarlıyorum. Kitap çalışmalarımdan uzun süre kopunca toparlamak zor oluyor, koptuğum zamanın bir iki misli daha zaman gerekiyor. Cumartesi ve pazarım yok benim. Eşim evde yazıyor, ben büromda...

Bazıları sizin çok sık kitap çıkardığınızı düşünüyor.

Evet, bana '6 ayda bir kitap çıkarıyorsun, bu nasıl oluyor?' diye soruyorlar. Ben de diyorum ki, bu şekilde hesap etmeyin lütfen. 50 yıl artı 6 ay diye hesaplayın. Üstadın talebeleriyle birlikte yaşamış olmak, benim için çok önemli bir alt yapı bir kere. Bir de hep merak ederdim onların yaşantılarını. Risale-i Nur dairesi içindeki mübarekleri anlatmak benim için büyük bir lütuf...

Kardeşçe yaşamayı biliyorlardı

Nur kahramanlarının ortak özellikleri neydi?

Bir kere son derece cesur ve kahraman olmaları bana göre. Çünkü her şeyin yasaklandığı, Bediüzzaman isminin anılmasının bile bir yasak konusu olduğu bir zamanda, onun davasına sahip çıkabilmek ve onunla beraber görünebilmek; her türlü çileye talip olmak anlamına geliyor. Bu açıdan baktığımızda onlara kahraman demek anlamsız değil. Davayı iyice benimsemiş ve onun şuurunda derinleşmiş olmaları gerekiyor ki, böyle bir fedakârlığı yapabilsinler.

Bu şuuru nasıl kazanmışlar?

Bediüzzaman, talebeleri için, "Onlar İslamiyet'e cibilli taraftardırlar. Yaratılıştan böyledirler. İçten, doğal ve fıtri bir sahibiyetleri vardır. Kimseye söz söyletmezler, söyleyen olursa da hemen davalarına sahip çıkarlar." diyor. Ortak özellikleri bunlar ama her birinin farklı özellikleri, kendilerine has kabiliyetleri var tabi. Bir de hep birbirlerini nazara veriyorlar. Kardeşçe yaşamayı iyi biliyorlar.

Bunu hatıralardan nasıl anlayabiliriz?

Kendilerini gizliyorlar aslında ama onların mesleği, 'kardeşlik mesleği'... Bu meslekte de mertebe, makam farkı yok. Herkes aynı paydada, diz dize, omuz omuza bir hizmet anlayışı olduğu için kendilerini içimizden biri gibi görüp göstermeye çalışmışlar her daim.

Tevazularından olsa gerek...

Sahabe mesleği, bu asırda Bediüzzaman'ın talebelerine yansımış diyebiliriz. O büyük zatların her birisini yazarken fark ediyorum, farklı bir kutup hepsi...

Zaman

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Güncel Haberleri