Risale Haber-Haber Merkezi
Anadolu Ağabeyleri panellerinin dokuzuncusu Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerinden Binbaşı Asım Bey adına Kocaeli'de yapıldı. Risale Akademi, AKAV ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği Panel Kur'an-ı Kerim okunmasıyla başladı.
Açış konuşması yapan Risale Akademi Kurucu Üyesi Dr. İsmail Benek, Binbaşı Asım Beyin, yakın siyasi tarihimizin en trajik haksızlığına maruz kalmış bir şahsiyet olduğunu belirterek, "Binbaşı Asım Bey, cephede "Allah" diyerek zafer kazanmış bir ordunun subayıdır. Ve sonrasında "Allah" dediği için ve risale okuduğu için maalesef yargılanır" dedi. Benek, "Onun, kendisini yargılayanlara söyleyecek sözü yoktur. Sözün bittiği yerdedir. Söz bitmiştir. Madde gitmiştir. Ceset varlığını kaybetmiştir. Artık geriye mana, maneviyat kalmıştır. İçinde bulunduğu yargılanma anı, hayatı durdurmuş, dünyayı unutturmuştur. Uğrunda şehit düşmek için cephede savaştığı değerleri ve davası hala bir fedai istemektedir. O şerbeti tatmasını kader takdir etmektedir" şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Mehmet İpçioğlu'nun yönettiği panelde konuşan Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan Bediüzzaman Hazretlerinin asker metaforlarını çok yi kullandığını vurguladı. Araştırmacı-yazar İhsan Atasoy Binbaşı Asım Beyin devrini anlamakta fayda olacağını, dile geirerek, "O devirde zulmün eşi benzeri yoktur. Bediüzzaman diğer alimlerin aksine çileye hicret etmiştir. Binbaşı Asım bey Üstada muhabbetle bağlanmış onun yerine ölmeyi azu etmiştir" dedi.
Prof. Dr. Himmet Uç ise Bediüzzaman'ın tarihin hiçbir döneminde gerçekleştirilmemiş bir edebiyat örneği verdiğini, bir bölgeyi gönüllü insanlarla, matbaa gibi çalıştırdığını söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu matbaanın harfleri bugün bütün Anadolu özellikle Isparta ve çevresindeki vilayetlerdir. Bediüzzaman bir prototip olarak Asım Bey’i gösterir ve o ve onun gibilerin kendisine yardımını anlatır. Bugün bu insanların asrın büyük Kur’an tefsirinden dolayı bölgedeki mezarlıklara nur yağmakta ve Isparta ve havalisi bütün bereketini bunların yağan nurlarından almaktadır. Bütün dünyada okunan eserler bu matbaa şehirlere nur göndermektedir. “Benim matbaam yok ve müteaddit kâtiplerim yok; birisini zor ile bulabilirim. Ve hüsn-ü hattım yok, yarım ümmîyim; bir saatte ancak bir sahifeyi çok noksan yazımla yazabilirim. Merhum Asım Bey gibi bazı zatlar, benim için bir yadigar olarak, güzel yazılarıyla yardım ettiler. Benim, çok hazin gurbetimdeki hatıratımı yazdılar. Sonra, o envar-ı îmaniyeyi derdine tam derman bulan bir kısım zatlar, onları okumak istediler ve okudular; hayat-ı ebediyelerine tam bir tiryak olduğunu hakkalyakîn gördüler, kendilerine istinsah ettiler.” Binbaşı Asım Bey, Bediüzzaman’ın Isparta kahramanları kafilesinden seçkin ve mümtaz bir kişiliktir. Galip Bey’in Risale-i Nur’un hakikatı ve bahisleri ile ilgili beyanlarını takdir ile karşılar ve ona mukabil takdirkâr metin ile karşılık verir. Bu küçük şiir onun Bediüzzaman’ın eserlerinin kıymeti ve tesiri konusunda tecrübelerinin tezahürüdür. Bediüzzaman’ın bu çileli ilk talebeleri çok iyi bir okuyucu ve takdirkârdırlar. Tarif edilmez sıkıntılar içinde nurları okur ve kanaatlerini Bediüzzaman’a gönderirler, o da bunlardan münasib bulduklarını Barla Lahikasına derceder. Binbaşı Asım Bey okuduğunu iyi anlayan ve takdir eden, bunun yanında yazarak da eserlerin çoğalmasına hizmet eden biridir. Bediüzzaman yaşayan talebelerinin bazılarını takdir ederken Asım Bey‘in yarım kalan vazifesini devam ettirdiklerini söyler. Ve Asım Bey’i devamlı sever, yürekten takdir eder ve öldükten sonra ona daima rahmet okur."
Araştırmacı-yazar Caner Kutlu da Burdur hayatının Bediüzzaman'ın belki de en zor dönemi olduğuna dikkat çekti. Kutlu, "Burdur'da sıkıntılar altından Nur'un ilk meyveleri de gelmektedir. Binbaşı Asım Bey de, bu ikram-ı İlâhiye'nin taliplerinden biri olarak 'zor zamanın meyveleri'ne müşteri olmuşlardandır. Asım Bey'in, Nur'un eserlerini gelenekle karşılaştırabilecek bir birikime de sahip olduğu görülmektedir. Kendisi büyük tevazuunun altında yüksek de bir beyindir. Büyük bir maneviyatı da kuşanmıştır. Şah-ı Geylâni'nin manevî terbiyesini almıştır. Şiir yazar, tezhiple uğraşır. Yazısı pek güzeldir. Askerlik mesleğinin olgunlaştırdığı kişiliğinde; hikmet, samimiyet, letafet ve zarafet vücut bulmuştur. "Kırk yıldır ellerimi kara ve kirli işlere bulaştırmadım" diye şükrünü ifade ederken, ne kadar sağlam bir karakterle yoğrulduğu da ortaya çıkmaktadır. Eşi Nigar Hanım için Üstad'ına 'hemşireniz...' diye bahsetmesi kurdukları yakınlık ve dostluğu; Bediüzzaman'ın eşsiz zarafetinin Asım Bey'deki mevcut güzelliklerle karşılandığını göstermektedir. Bediüzzaman'ın Nur'un ilk eserlerinde çoğunlukla muhatap aldığı asker talebelerinden biri de Binbaşı Asım Bey'dir. İlk eserlerdeki örnekleme ve öykülemelerde kişiler ve olayların asker ve askerlikten seçilmesi bu muhatabiyetin hakikate açılan yoldaki işlevini de gösterir" dedi.