بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ٭وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪٭اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Sevgili Kardeşim,
26 Temmuz’da aldığım mektubunuza bugün birkaç satırla cevap veriyorum.
Evvelen: Sağlık ve saadetinize, maddi ve manevi arzularınıza nail olmanıza dua ederim.
Sâniyen: Rüyanız, bana büyümüş bir vehmin, mana âleminde canlanmış şeklidir, kanaatini verdi.
Kardeşim! رَبِّ اَعُوذُبِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَيَاطِينِ وَاَعُوذُبِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ çok okuyunuz ve böyle hayalâta ehemmiyet vermeyiniz.
Sâlisen: Size evvelce yazdığım gibi; a’malinizi daima beğenmemek, noksan görmek doğrudur. Fakat Rahmet-i İlahiye ye itimatla, me’yus olmamakta lazımdır. Çünkü me’yusiyet, Allah korusun hesapsız Allah’ın nimetlerini hiçe saymaya kadar götürebilir. Biraz şöyle düşününüz; “Ben Elhamdülillah Müslümanım, bana bu hayatta Rabbim bu büyük nimeti layık görmeseydi halim nice olurdu, beni taş ve maden olarak halk edebilirdi, nebatat ve hayvanattan yapabilirdi, kâfirlerden edebilirdi. Öyle ise Elhamdülillah…”
Râbian: Evet mükellefiz, vazifedarız, imanın mertebelerine son yoktur. Teklifler gücümüzün yetmiyeceği şeyler değildir. Fitne-i ahir zamana yetiştik. Fakat böyle fesad-ı ümmet zamanında en esaslı sermayemiz olan imanı kuvvetleştirecek ve hücumlara karşı mukavemet ettirecek Nur’ları elimize kadar yetiştiren Rabbimize nihayetsiz şükürler ve hamdler etmek borcumuzdur.
Hâmisen: Aman kardeşim! Şekvaya girme, daire-i şükürden çıkma, her halde, her mes’elede ve hadisede mûcib-i şükür cihet veya cihetler vardır. Onlara bak ve bolca hamd ve şükür vazifesini ihmal etme.
Sâdisen: Mûcib-i merak hiçbir şey yok. İnşallah yakında yeni yazı ile basılmakta olan Nur’lara da kavuşulacaktır. Merak etmeyiniz müsterih olunuz.
Bildiğin arkadaşlarımızda, bende; sağlık, selamet ve saadetinize dua ediyoruz. Sizde bizleri duadan unutmayınız. Üstad kimse ile görüşmemek için sık sık bildiğin yerlerde bulunuyor. Allah’a emanet ederim. Gözlerinden tahassürle öperim, oğlum.
7 Ağustos 1957
Uhrevi Kardeşiniz İ. Hulusi