RİSALEHABER
1898'de Isparta'nın İslamköy'ünde doğan Hafız Ali ağabey, 17 Mart 1944'de kaldırıldığı hastanede Hakkın rahmetine kavuştu.
Risale-i Nur’un farklı yerlerinde “Nur Fabrikası” ifadesi geçer. Nur Fabrikası sahipleri Hafız Ali Ergün, Büyük Ruhlu Küçük Ali, H. Mustafa ve Tahirî Mutlu olarak bilinir.
Nur Postacısı Abdullah Çavuş bu ifadeyi şöyle anltır:
“Bediüzzaman İslâmköyü’nü ‘Nur Fabrikası’nın merkezi olarak isimlendiriyordu. Nur fabrikasının sahibi olarak da, Hafız Ali’yi gösteriyordu. Nur fabrikası sahibi, İslâmköyü’nün yetiştirdiği mübarek bir insandı.”
Kastamonu Lâhikasında da Üstad Bediüzzaman aynı mânâyı “Nur fabrikası nam sahibi Hâfız Ali kardeş” ifadeleriyle teyid eder.
Risale-i Nur'da yazılı Hafız Ali benim
Hafız Ali ağabeyin Denizli Hapishanesinde tutuklu iken Denizli Ağır Ceza Mahkemesinde söylediği ifadesi şöyle:
"Efendim.
"Ben Isparta hakim ve müdde-i umumiliğinde hak ve hakikatın bütün bütün aksine olarak Risale-i Nur'a karşı asılsız bir ittiham gördüğümden Risale-i Nur'dan kaçmak değil belki o ittihamdan çekinmek için sordukları suallere 'Ben değilim' dedim. Hatta o Müdde-i umumi kanunsuz bana yemin vererek "Risale-i Nur'da yazılı Hafız Ali sen değil misin?" dedi. Sükût edip yemin etmediğim halde, sorgu hakimliğinde hamiyet-i İslâmiyeyi taşıyan âli bir vicdan hissettiğimden, adalet ve hakikatın tecelli edeceğini ümit edip "Risale-i Nur'da yazılı Hafız Ali benim" dedim. Ben Risale-i Nur'u hakaik-i imaniye ve Kur'âniye ve kevniyeyi kat'i bürhanlarla izah edip insanların yüzünü âhirete çeviren, dünyadan ziyade âhireti sevdiren mukaddes bir eser bulup ondan binlerce menfaat görmüşüm.
"Garibdir ki: Bu sır iddianamede keşfedilip dünyayı unutturacak derecede telkinat-ı diniye verilmiş diye yazılı olduğu halde hem siyasî cemiyetçi, hem tarikatçı, hem de halkı hükûmet aleyhine teşvik ediyorlar diye olan ittihamlarla nasıl kabil-i te'lifdir."
"Evet ben, Risale-i Nur'un hemen ekser parçalarını anlayarak okuduğum gibi Üstadım Said Nursi'nin de on iki seneye yakındır en gizli ve en ince esrarına kendimi vâkıf biliyorum."
"Ben ne Risale-i Nur'da ve ne de Üstadımda emniyet ve âsayişe zarar verecek bir emare, bir meyil görmediğim gibi âsayiş ve emniyetin temel taşlarını onlardan öğrenip müddet-i ömrümde mahkeme safahatını ancak bu def'a gördüğüm gibi; şu benim gibi suçlu olarak huzurunuzda bulunan cemaat-i nuraniyenin de ifadelerinden benim gibi olduklarını da anladım."
"İşte böyle sırf âhireti için Kur'an'ın İcaz-ı Manevisinden gelen Risale-i Nur'u okuyup kendi istifadesinde çalışan bir ehl-i Kur'ân ve ehl-i âhireti cezalandıracak bir kanun tasavvur etmediğim gibi ittiham edildiğim siyasî cemiyetçilik ve tarikatçılık ve halkı hükûmet aleyhine teşvik etmek gibi suçlar ile hiç bir alâkam olmadığından yüksek mahkemenizden beraatimi isterim."