Wonder Golç paşa Osmanlı ordusunu revize etmek için gayret etmiş bir asker. Türkler için bir iki cümle kullanır. Milel-i Müslihe ve Milel-i Müsellaha. Milel-i Müselleha ise silahlı millet gerektiği yerde ıslah eder, gerektiği yerde silahını kullanır. Milel-i müslihe ıslah eden millettir. Kırkı aşkın milleti hem sivilize etmiş hem de onları bir devletin etrafında yer almalarını sağlamış. Türkler milletleri o kadar asil ve necib idare etmişler ki, herkes Osmanlı çatısı altında olmaktan yüzyıllarca mutlu olmuş. Ulaştırma bakanı müsteşarı Osmanlı Ermenisidir. Haydar Paşa garının açılısında konsorsiyumun batılı üyesi İngiliz veya Fransız, kendi dilinde konuşmak ister, o “Efendi, burası Osmanlı ülkesidir, burada Türkçe konuşulur” demiş onu konuşturmamış. Burada “o Osmanlı Ermenisi saygıdeğer adam” ne kadar inanmış değil mi? “Ne kadar inandırılmış” hakikatinin biri ona ait, biri de Osmanlının yönetmekteki ustalığına.
Yavuz Sultan Selim, tevhid bayrağını Osmanlı ülkesinde dalgalandıran adam. Yahya Kemal onun rıhletini, ahirete intikalini anlatırken onun mücadelesini bir beyitle özetler:
“Tevhîd maksadıyle geçirmişti ömrünü
ref’etti ermegaanını dergâh-ı vahdete.”
Anadolu’daki mezheb kavgalarına son verir, sonra Mısır’ı fetheder, arkasından hilafeti götüremeyen halifenin isteği ile hilafeti Osmanlı merkezine, İstanbul’a getirir. Hey gidi günler, İstanbul’a halife olarak giren Yavuz Sultan Selim.
Bediüzzaman‘ın ömrü de tevhid mücadelesi ile geçmiştir. Hiçbir zaman ayrılıkçı iddialara dönüp bakmamış, Osmanlı etrafında mileli saireyi ümemi saireyi toplamak için gayret etmiştir. Küçük insanlar küçük düşünür büyük insanlar büyük düşünür. Büyük düşünmenin büyüsü vardır.
Tevhid mücadelesinin yani kainattaki birbirinden farklı sayısız olay ve nesneyi canlıyı “lailahe illlah”ın büyüsü ile bir arada tutan Allahı Zülcelal. Aynı şekilde bir ülkedeki farklı düşünceleri bir arada bir milletin selameti için bir arada tutan tevhidden doğan siyaset felsefesi.
Bunu savunan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, arkasından sayın Devlet Bahçeli. Ülkenin yedi düvelin saldırısına maruz kaldığı bir dönemde Türke yakışan en harika misyonu savunmaktalar. Devletin bekası için geçici siyasetin fani devlet taleplerini bir yana koyup bugünde ülkenin birliği için Erdoğan’ın yanında yer almak büyük ötesi bir büyük davranıştır. Bunu tarihin her devrinde bu ülkenin birliği için savaş meydanlarında canını veren bütün şüheda alkışlamaktadırlar. Sağol sayın Bahçeli. Yavuz’un muakıbı olan büyük adam bu harika tercihi ile ülkenin selametini sağlamakta bir büyük görev üstlendiler. Böylece Erdoğan ve Bahçeli Bediüzzaman’ın en zor günlerde ülkenin birliğini sağlayan mantığı doğrultusunda hareket ettiler.
Kürtlerin isyan edenlerine “bin yıl İslam’ın bayraktarlığını yapmış bir milletin çocuklarına kılınç çekilmez” diyen Bediüzzaman ile birlikte sayın Bahçeli ve Erdoğan, Yavuz’un bu dörtlüğünü birlikte söylemekteler.
“Milletimde ihtilafı tefrika endişesi
Hatta kuşe-i kalbimde bikarar eyler beni
İttihadken savlet-i adayı defa çaremiz
İttihad etmezse millet dağıdar eyler beni.”
Bediüzzaman’ın tevhid felsefesi onun şu sözü ile tavazzuh eder. “Tevhid-i imani tevhid-i kulubu ister.” Kainatı kaotik bir yapı olarak gören Hegel, tevhid felsefesinden habersizdir, kainatta kaotik olan bir şey yoktur. Uçsuz bucaksız kainat hayata hizmet için bütün cüzleri ile bir arada herşey yerli yerinde durmaktadır ve herkes kendisine verilen yörüngede mantık içinde hayata hizmet etmektedir.
Bu tevhid-i imanidir, imanda birliktir. Tevhidi kulub ise kalplerin, ülkenin selameti için bir arada aynı maksat için sağlıklı bir gelecek için bir arada durmasıdır. Ülkenin sayısız şer odakları ile yıpratılmaya hatta yıkılmaya çalışıldığı bir zamanda küçük hesapları bırakıp Erdoğan’ın yanında yer almak Sayın Bahçeliye yakışan bir devlet felsefesi mantığıdır. Sağ olsun var olsun.
Bediüzzaman bu iki büyük adamı tercihlerinden dolayı kabrin arkasından alkışlıyor. İnşallah evetlerle geleceğin aydınlık vadisinde herşey daha iyiye gidecektir.
Mehmet Kırkıncı Hoca her zaman devletin bekasına duacı ve birlik felsefesine uygun hareket etti. O siyasi bir partinin ülkeyi iyi idaresi için birlik ruhu ile etrafını etkiledi. Pantolonu yamalı, yemeği lor ekmek iken hiçbir zaman devleti ele geçirmeyi değil, devletin selameti için çalıştı, dua etti. “Biz iman işimize devam edelim, devleti milletin seçtikleri idare etsin ötesi bizi ilgilendirmez” dedi. Fetö gibi dini, devleti ele geçirmek için bir araç olarak görmedi. Öylece mutlu bir şekilde ebedi hayata intikal etti. Şimdi yetiştirdiği insanlar Bediüzzaman’ın fikirleri doğrultusunda tevhid felsefesi ile sayın Erdoğan’ın yanında yer aldılar. Sadece istikrar için. Yaşasın Tevhid felsefesi.