بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Rahmetli ve Nur' un kumandanı Zübeyr Abi ile ilgili bilgiler;
Nur' un Büyük Kumandanı Zübeyr Gündüzalp, Zübeyr Gündüzalp; Hayatı- Mefkuresi, Nur' a Adanan Bir Ömür Zübeyr Abi ve tuttuğu tüm notların yer aldığı Zübeyr Gündüzalp adlı eserlerde, özellikle Sözler' de bulunmaktadır.
Rahmetli Zübeyr Abi, 1920 de Karamanoğlu Beyliği'nin ilk kurulduğu merkezde, 1250 metre yükseklikteki Ermenek yaylasında, Kafkas muhaciri bir ana babanın çocuğu olarak doğar.
Anası Seyyide Hanım babası Mehmed Efendi' dir.Hem ana hem baba tarafı 93 savaşında Kafkasya muhaciri.
Üstadın ifadesiyle ana tarafından seyyid ve Arap kökenlidir.
Dedesi ölünce, babası Mehmed Gündüzalp'i anne dedesi Hurşit Çavuş, 6 yaşında yanına alır yetiştirir ve kızı Seyyide ile evlendirir.
Hurşit Çavuş muhacir şahitlerin anlatımıyla; kaçtıkları bölgenin mürşidi, büyük dedesi Ali Haydar Bey ise; Çerkezlerin beyiydi.
Ziver Abi; 2 kız 2 oğlan 4 kardeşin en büyüğüdür.
Zübeyr Abi; seyyide bir anne, disiplinli müttaki bir baba ve dede Hurşit Efendi' nin gözetimi altında terbiye edilerek büyümüştür.
Torunu Hurşit Akpınar'a göre; anne dedesi Hurşit menkıbelere yazılacak hayat yaşayan biriydi.
Teyze oğlu Hurşit'in hatırasına göre; kendi köylerine giderken daldan düşen bir elmayla dede Hurşit' in yanına vardıklarında dedesi; o elmaları aldıkları ağacın dibine koymaları onları geri göndermiştir.
Hurşit dede acıklı hicretlerini daima ağlayarak anlatırmış.
Üstad bir ifadesinde ; "Zübeyr seni daha 3 yaşındayken manevi himayeme" aldım demiştir.
Annesi büyük çocuğu Ziver' i ; "Selver/ Gülselverim, diye seviyordu.
Kendisi de kitaplaşan Notlar' ında kendine ey Server diye hitap eder.
Necmeddi Şahiner abiyle yaptığı sohbette rahmetli annesi:
"Ziver çocukluğunda beni hiç üzmedi.Ben Zeyver' mi taa küçükken Hakka adamıştım" demiştir.
Özkardeşleri Haydar ve Sıddıka' nın anlatımıyla; Ziver ağbeyleri ,çocukluktan beri boğazından haram lokma geçmeyen bir insandır.
Kardeşi merhum Haydar' ın çocukluk arkadaşı Kemal' den naklettiğine göre;
yolda giderken tavukların oynaştığı küllüğe denk gelince; yoldeğiştirip tavukların ortasından geçip gitmiyorlar.
Aynı arkadaşı Kemal; Ermenek' e yeni gelen sinemaya gidelim, dediğinde teklifini reddediyor.
İlkokul arkadaşı Fahri Çelebi anlatıyor:
İlkokuldayken Ermenek' te bir adam İslamiyet aleyhinde konuşmasıyla meşhurdu.
Onun isteği ile bir gece vakti gidip, kenar mahallede oturan bu adamın evinin camlarını taş atarak kırdık, kimse görmeden de uzaklaştık.
Bu olayı kimin yaptığı hiçbir zaman anlaşılmadı.
Akrabaları sakin olmasına rağmen;
Ziver atak ele avuca sığmaz çok gözü kara çok ciddi ve arkadaşları yanında asla gülmezdi.
İlkokul arkadaşı Vehbi Çetin anlatıyor:
Yine ilkokuldayken askerlik şubesi başkanının şımarık herkese sataşan bir oğlu vardı.
Okula askeri araba ile getirilip götürülürdü.
Zübeyr' den 2 sınıf üstteydi.Birgün deli Mehmet denen bu çocuğu herkesin ortasında ağzını burnunu kanatıncaya kadar döver ve kimse araya girmez.
Yine ilkokulda kendine hakaret eden bir çocuğu bıçaklıyor ve babası onu keçi ağılına hapsediyor.
Zübeyr Abi tam bir kitap okuma tutkunu ve ortaokulda iken; doğu batı kılasiklerinin birçoğunu bitiriyor.
Kendim de; 1940 larda dünyada meşhur olan ve kitapları Mehmed Akif' in damadı Ömer Rıza Doğrul tarafından Türkçe' ye çevrilen, Amerikan Deyl Karneji' nin özellikle; Etkili Söz Söylemek ve Üzüntüsüz Yaşamak Sanatı eserlerindeki cümleleri, Zübeyr abinin notlarında görünce çok şaşırmıştım.
İşte bu çerçevede yetişen bir genç Zübeyr Gündüzalp.
İlk Kur' an ve din eğitimini nur talebesi ve üstadın doktoru Tahir Barçın' ın babası kurra hafız Mahmut N.Barçın' dan alıyor.
1957 yılında kardeşi Haydar Gündüzalp' in 3 günlük düğününe geldiği günün ertesi sabahı, araba olmadığı için Ermenek'ten yürüyerek; Karaman' a doğru yola düşüp üstadına ulaşan bir yiğit insan.
Babası Mehmed Efendi1968 de, annesi Seyyide Hanım ise 1975 te Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Kardeşi Haydar Abi' nin anlatımıyla; kendi isteği ile baba mirasından hiç pay almamış ve vefatında kimseden; ne 5 kuruş alacağı ne de 5 kuruş vereceği olmadığını söyleyen sıddık bir kahramandır.
Ziver'in Okula Gidişi ve Delikanlılık Dönemi
Merhum Zübeyr Abi; 1933 yılında Ermenek Merkez İlkokulu' nu başarıyla bitirip; postane müdürü Silifke' li Şefik Bey' in çok yönlü istidatını keşfetmesiyle; ilkokulu bitirince postanede birkaç yıl çalışır.
Teftişe gelen postana müfettişi kabiliyet ve becerisini fark ederek; Ziver' in Silifke' de 1938 de ortaokulu bitirmesine önayak olur.
1938/ 41 arasında Ermenek postanesinde telgraf makine sorumlusu olarak çalışır.
1941 de Susurluk' ta asker olur.
Arkadaşı Mehmet Çetinbaş;
İkindiden sonra Yassıkaya denen bir mevkiye gidip Allah' ı zikrettiklerini ve bölük komutanının çavuşluk teklifini "askerlerin kalbini kırmak istemiyorum" diyerek geri çevirdiğini anlatmıştır.
29 Kasım 1943 te askerlikten sonra Konya postanesine yine telgraf makine memuru olarak girer.
Aynı yıl; 1943 Ramazan ayı Kadir gecesi üstad; Denizli mahkeme ve hapsine girmek için Kastamonu/ Ankara yolundadır.
Konya' dayken beraber çalıştığı arkadaşları ve Eyüp Ekmekçi abinin anlatımıyla;
Dünyanın güzel kızıyla evlenip, Türkiye' nin sayılı zenginleri arasına girmeyi hayal eden,
maaşını zaruri ihtiyaçları için harcıyan ve 6 ticari ortaklığa sahip 23 yaşında bir delikanlıydı.
Diğer taraftan Babalık gazetesine; edebi dini ve çocuk terbiyesine dair yazılar yazıyordu.
Bu arada merhum Sabri Halıcı' nın dükkan üst katında Risalei Nur' u bitiriyor.
Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri de yakından takip ediyordu.
Diğer yandan namazlarını Piri Mehmet Paşa Camisi' nde kılmaya büyük özen gösteriyordu.
İşte bugünlerde Konya' da; baba dostu bir zatın üniversite okuyan; ilkokul arkadaşı oğluyla 1944 yılında karşılaşır ve elindeki Gençlik Rehberi' ni Gündüzalp' e de okur.
"Sizdeki gençlik katiyyen gidecek!"
sözüyle çarpılarak ordan ayrılıp giderken, birden geri dönüp koşarak o arkadaşını aynı yerde bulur ve okumak için Gençlik Rehberi' ni emanet alır, heyecan ve sürurun zirvesinde eve girerken güneş yeni batmıştır.
O günden itibaren 5 vakit namaz kılmaya başlamıştır.
Kirazlı Mescid' te beraber kaldığı E.Ekmekçi' nin Zübeyr Abiden aktardığına göre;
Artık ya Sabri Halıcı' nın üst kat dükkanında veya Alaaddin Tepesi' nde günde 14 saat olmak üzere ilkin Asayı Musayı bitiriyor.
Bu sırada; kendi ifadesiyle ; Risalei Nur dünya emellerini bıçak gibi kesiyor.
Alaaddin Tepesi okumaları saat 11 de bitince orda toprak çukura girip bir saat uyuduğu birgün kendisine rüyada; Risalei Nur' ları uzatırlar.
Artık geçlik dersleri; Gündüzalp' in bir kilim bir yatağa sahip Alaadin Tepesine yakın tertemiz evinde yapılıyordu.
Artık ticari ortaklığı bırakmış, postanedeki ücretli nöbetçiliği devretmiş, tüm maaşını ve benliğini Risaleleri alıp ücretsiz dağıtmaya okuyup okutmaya adamıştı.
Bu gençler arasında;rahmetlik Abdulmuhsin Alev/ alkonevi Ziya Arun Ziya Nur Aksun Kamil Öztürk Mehdi Halıcı Rifat Filizer Hasan Helvacılar ve başkaları vardı.
Üstadı Bediüzzaman Said Nursi' yle Tanışıyor!
Beraberce gittikleri Mehdi Halıcı şunları anlatır:
Önce Akşehir' e ordan da Emirdağ' a otobüsle gittik.
Evinin kapısında kahverengi kıyafetli bekçiler vardı.
Onlara üstadı ziyarete geldiğimizi söyledik; izin verdiler,
evine çıktığımızda karşımıza çok genç bir delikanlı olan Ceylan Çalışkan çıktı.
Durumu anlattık Ceylan üstada gitti ve bize de buyrun dedi.
Üstad yatağına oturmuş kitap tashih ediyordu.
Üstada önce ben kendimi tanıttım.
Üstad Zübeyr Abi' yi ilk gördüğü halde sanki çook eskiden tanır gibi bakıyordu, bizzat bunu hissettim.
Sonra yere iki dizimiz üstüne oturduk.
Üstad Konya' daki Risalei Nur hizmetlerini sordu ben de anlattım.
Zübeyr Abi üstadla ilk tanışmasını kendisi şöyle anlatır:
Üstadı gördükten sonra beni bir hıçkırarak ağlama tuttu.
Kendimi durduramıyordum; derken ikindi ezanı okundu ve birlikte namaz kılarken; hıçkırarak ağlamam kesilmedi.
Namazdan sonra üstad Ziver' e dönerek;
"Keçeli niye bu kadar ağlıyorsun, namazın bozulacak" der.
Bu söz üzerine Ziver Gündüzalp teskin olur ve üstad;
"Ben bu cübbeyi size kendi ellerimle giydireceğim" deyip,
Mevlana Halid Bağdadi' nin cübbesini, önce Zübeyr'e kendi eliyle giydirip dua ediyor, sonra da Mehdi' ye giydirip dua ediyor.
Ziyarete gelirken Zübeyr abi çektikleri zahmeti anlatınca üstad;
"Kardeşim mesleğimiz meşakkattir, meşakkat alameti makbuliyettir" diyor.
Daha sonra işini nereli olduğunu sorar.
Ardından;
"Mesnevi Şerif gibi eserler; Kur' an güneşinin bir iki levnini/ rengini aksettirmişler,
Risalei Nur ise; alaimssema/ gökkuşağı gibi Kur' an güneşinin bütün renklerini aksettiriyor" demiştir.
Sonra üstad Nursi;
"Hoşgeldin kardeşim senin ismin ne? deyince Ziver Gündüzalp;
Ziver efendim der.
Üstad; "hoşgeldin Zübeyr kardeşim" der.
Ziver Abi; "Efendim ismim Zübeyr değil Ziver" der.
Üstad yine;
"Hoşgeldin Zübeyr kardeşim" der.
Bu 3.Zübeyr hitabını yaşlılığına yorar,
fakat derhal benliğinin şafağı atar ve durumu kavrar.
O anı şöyle anlatır:
"Vechi mübarekini/yüzünü çevreleyen heybet ve celalinin yanınında projektör gibi parlayan ifrat zeka şuleleri ve parlayan gözlerinin derinliklerindeki ; şefkat merhamet ve asalet görünüyordu."
Zübeyr Abi;
"müsade edersiniz memuriyetten ayrılıp; sizin yanınızda hizmet etmek istiyorum deyince"
üstad;
"Vazifene devam et; Konya' da daha çok hizmet edersin, inşaallah ilerde seni yanıma alırım o zaman nurlara daha çok hizmet edersin" cevabını verir.
Ayrıca;
"Kardeşim sen oku!
Anlamasan da devam et.
Risalei Nur yalnız akla hitap etmiyor, kalp ruh ve diğer latifelere de hitap ediyor" diyor.
Zübeyr Abi ziyaretten sonra Konya' ya gelince hizmetlerini daha çok artırıyor, sanki katlıyor.
Ayrıca Emirdağ' da üstadla kalmak için adete yanıp tutuşuyordu.
İşte bu sebeple; 23 Temmuz 1948 de Emirdağ' a komşu Akşehir postanesine tayinini çıkarttırıyor.
Burda 5- 6 ay görev yaptıktan sonra, 1948 de kendini bir telgrafla başbakan İnönü' ye ihbar eder ve üstad ve talebelerinin; 17 Ocak 1948 de girdiği Afyon zindanına o da giriyor.
Afyon Cezaevi' nde çıktıktan sonra: PTT genel müdürlüğüne uzun bir dilekçe yazarak; ülkemizin içinde bulunduğu durumu, üstad ve Risalei Nur' u, kendi durumunu anlatınca; beklemediği halde; 1950 de Gaziantep Islahiye' ye tayini çıkar ve 2 yıllık maaşını da alır.
Tayini öğrenen üstad;
"sen oraya hizmet için gideceksin" diyerek müsade eder.
Islahiye' de ilk işi lise müdürünü ziyaret etmek olur.
Kendini tanıtır ve okula ait bir işleri olduğunda; emirlerinde olacağını belirtir.
Bu arada öğrencilerle tanışır ve onları pttye davet eder, gençlerle sohbet edip Sözler' den ders yapar.
Ortaokul talebelerine ise; ücretsiz yabancı dil dersi vererek ulaşır.
İlkokul mektebinin ise; duvarları etrafında ders okuyarak dolaşır ve dua eder.
Postanedeyken Mustafa Ramazanoğlu diye tanıtan bir kişi, "Bediüzzaman' ı ziyaret ettiğini; üstadın kitaplarını sizden temin edebileceğimi söylediğini ve selam söylediğini"belirtir.
Zübeyr Abi; adresini alır telefonu kapatır ve 1,5 saat sonra Kahramanmaraş' a Nurları ulaştırır ve " üstadı gören gözleri öpmek şereftir" deyip Ramazanoğlu' nun gözlerinden öper, ardından 2 saat ders yapıp Islahiye' ye döner.
Böylece 1951/ 52 yıllarında; Gaziantap Islahiye postanesinde; 1953 de ise Şanlı Urfa' da görev yapar.
Urfa' dan sonra tayini Ankara' ya çıkınca memurluktan istifa eder.
12 Nisan 1957 de Isparta Tugay Camii temeline Bediüzzaman ilk harcı korken; kahraman Zübeyr malaya harcı doldurup üstadına uzattı.
Üzerinde taşıdığı kartta:
"Yaa üstadım Bediüzzaman!
Anam babam tatlı canım her şeyim nura feda olsun Zübeyr" yazan;
çağın müceddidi Bedüzzaman Said Nursi' nin veziri, hakiki ve mükemmel bir Abdurrahman olan Zübeyr Gündüzalp ve vefat eden tüm nur talebelerinin ruhuna elfatiha..
Makamı Firdevs Cennetidir inşaalah.