Bediüzzaman yaratılış konusunda en estetik, felsefi, sanatsal ve bunların hepsini kuşatan bir tefsir anlayışı içinde konuşmuş ve yazmış. Yaratılış konusundaki düşünceleri çok farklılık gösteriyor. Otuzuncu Sözdeki yaratılışı anlamlandırma yanında, On Birinci Söz’deki ise Otuzuncu Söz’ün daha romantik ve estetik izahıdır. Ama On Yedinci Söz’deki yaratılış yorumu daha içerde bir telakkinin ürünüdür.
Anlam kazanmış olan dünyanın estetik bir tasarımıdır. Baştaki ayet tamamen estetik taleplerle irad edilmiştir. “Arzın güzel yaratılması insanlardan güzel işler yapmayı talep için“ olduğudur. İnsandan güzellik kopamaz, her gün hayatımızın her yanı güzellik talebi ve güzellik isteği, güzellik koşuşturması ile geçmekte ama bunu telkin eden arz ve içindeki herşeyin güzellik kurallarına göre Allah’ın ve insanın gözlerine sunulmasından dolayıdır.
Eserin giriş cümlesi hep güzel ve ona bağlı kelimelerden oluşturulmuştur.
“Halık-ı Rahim ve Rezzak-ı Kerim ve Sani-i Hakîm şu dünyayı, alem-i ervah ve ruhaniyat için bir bayram, bir şehrayin suretinde yapıp / bütün esmasının garaib-i nukuşuyla süslendirip / küçük büyük ulvi süfli herbir ruha ona münasip ve o bayramdaki ayrı ayrı hesapsız mehasin ve inamattan istifade etmeğe muvafık ve havas ile mücehhez bir ceset giydirir/ bir vücud-ı cismani verir / bir defa o temaşagaha gönderir.“
İç içe beş cümle kullanılmış.
Yapıp/süslendirip/giydirir/verir/gönderir. Gönderir fiili kendinden önceki dört fiili bağlayıcı özelliğe sahiptir. İnsanı göndermek için yapılması gereken işleri, fiilleri sıralar ondan sonra insanı gönderir.
Girişteki isimler yapılan işe göre seçilmiş. Halık-ı Rahim, merhametli yaratıcı, sonra Rezzak-ı Kerim, bir öncekinin lazımı bir isim zinciri, merhametli ilah ama ikram eden bir rızık verici. Öyle olmasa rahmetinin anlamı olmaz. Güneşi yaratmış ama buğdayı da yaratmış. Verenin tasarımında, yaratılışında rahmeti var ama rahmetin insana varması nimetlerle mümkün. Sonra bütün bu yapılanlar yani insana sunulan şeyler sanatlı yaratan bir sanatçı tarafından hikmetli yaratılır. Ispanağın yaprakları da bir çiçek gibi, maydanozun da, kuşun da ve diğerleri de.
İnsan ihtiyaç olan şeylerde estetiği ikinci, üçüncü dereceden alır veya almaz. Ama Allah en basit ihtiyaçları karşılayan nesneleri bile güzellikle yapar bize sunar. O kadar seçim yerindeki şu üç isim grubunun birbiri arkasına konması ne kadar mantıklı. Eserler alelacele okunmak için değil. Düşünmek ve düşündürmek için ama düşünmek bir eğitim ile olur. Düşündürmek daha derin bir fiil. Nerden bunları isteyelim ki bizim arkadaşlardan ona git oku denir o da gelir okur, bir an önce biteviye okur bitirir, o garibandan çok şey bekleyemezsin.
Şu dünyayı alem-i ervah ve ruhaniyat için bir bayram suretinde yapıp... Bayram geçici bir zamandır ama burada bayram sürekli olan bitmeyen bir bayramdır. Bayram ile ilgili edebiyat metinlerinde farklı mülahazalar yer alır. Ahmet Kutsi Tecer, Bayram Yeri isimli yazısında bayramın yerini anlatır. Mehmet Akif, Fatih’te bir bayram sabahı o yere gider gördüklerini resmeder, sonunda bir yetim çocuğun salıncakçıda sallanmak için ninesi tarafından yapılan ricayı anlatır. Yahya Kemal, Süleymaniye’de Bayram Sabahı şiirinde bir dini mekandaki bayram namazını anlatırken olaya zaman ve mekan itibariyle büyük bir genişlik getirir. Adeta bütün milleti ve dini bir mekandan seyreder. Milleti ve dini bütün değerleriyle artistik bir estetikle anlatır, büyük şair.
Alvarlı Efe Bayram’a genişlik getirir;
Can bula cananını bayram o bayram ola
Kul bula sultanını bayram o bayram ola.
Onun bayram telakkisi dünyayı aşar, maverayi bir özellik kazanır.
Bediüzzaman ise bayram olarak eserlerinin ortaya çıkması ve matbaalarda basılmasını kabul eder ve “Bugünler benim bayramım” der. Ama Bediüzzaman insanın dünyadaki macerasının mekanını bayram olarak tavsif eder çünkü dünya fiziki olarak da içindeki canlılar da bayrama hazırlanmış süslenmişlerdir. O zaman insanın bu bayramdaki tavrı bir resmi geçit merasimi gibidir. Büyük zatlar büyük kullar kendilerini her an Allah’ın huzurunda görmüş ve tavırlarına dikkat etmişlerdir.
Şehrayin bayramlarda düzenlenen gece törenidir, daha özel bir terimdir. Bayram ve şehrayin kelimeleri çok yerinde seçilmiş ve kullanılmıştır. Dünya bayram içinde daha derin anlamlı bir tören geçidi yeridir. Gerek insan gerek zaman ve mekan harika şekilde düzenlenmiştir.
Bayram yerleri süslendiği için insanın bayram yeri olan dünya da, bütün esmasının garaib-i nukuşuyla süslendirilmiştir. Garaib, garip, eşsiz, farklı demek. Garaib daha da farklı demek, nakış bir sanat ve estetik kelimesidir, özel bir kelime ve fiildir. Dünya böyle süslenmiş ta ki insanın bayramı gerçek bayram olsun.
Sıra bayramın kendi için düzenlenen insanın hazırlanmasına geldi. Küçük, büyük, ulvi, süfli herbir ruha ona münasip ve o bayramdaki ayrı ayrı hesapsız mehasin ve inamattan istifade etmeğe muvafık ve havas ile mücehhez bir ceset giydirir. Bir vücud-ı cismani verir. Küçük, büyük, ulvi, süfli herbir ruha ona münasip ve o bayramdaki ayrı ayrı hesapsız mehasin ve inamattan istifade etmeğe muvafık ve havas ile mücehhez bir ceset giydirir/ bir vücud-ı cismani verir. İnsan vücudu bayramdan istifadeye hazır bir şekilde teçhiz edilir, insan güzellikleri anlayacak ve nimetlerden istifade edecek bir yapıda yaratılmıştır. Ne kadar harika bir anlatım.
Burada havas kelimesini kullanmış, hasseler demek yani zevkleri hem estetik hem cismani duyacak bir yapıda yaratılmıştır.
Sadece sözün girişindeki esas cümle geniş muhtevalı bir etraflılıkla ve genişlikle anlatılmış. Alemin ve insanın yaratılışı ve birbirlerini tamamlayan bir terkipte icadları yaratılış olayına farklı bir yaklaşım ve asli boyutudur. Evrenin yaratılması insanın yaratılıp oraya en ideal şekilde gönderilmesi.