Evet Üstadımızın vefat etmeden once, vekil, mutlak vekil olarak nasbettiği 4-5 talebesinden biri ve sonuncusu.
“Şimdi bütün talebelerin fevkinde diyerek değil, benim en yakınımda, hizmetimde olup bir derece tam tarz-ı hareketimi bilenler ve yakından görenler içinde, dört beş adamı mutlak vekil yapıyorum. Ben ölsem veya hayatta şuursuz kalsam, Nurlara karşı hizmetimin tarzını bilerek tam yapabilsinler. Şimdilik Tâhirî, Sungur, Ceylân, Hüsnü ve bir iki adam daha mutlak vekilim olarak vasiyet ediyorum.”
Bir müddettir işitiyordum, sonra ben şahit oldum. Hatta cemaatimiz –ki ben cemaat deyince Risale-i Nur'dan beslenen herkesi kastediyorum- içinde çok saygın bir ağabey bana bizzat dedi.
-Abdurrahman kardeş sana bir şey diyeceğim. Sen biraz fazla abicisin, zaman Risale-i Nur zamanıdır. Ağabeylerin başımızın üzerinde yeri var, sayarız hürmet ederiz fakat biz Risale-i Nura bakarız. Risale-i Nur ne derse o.
Bu yeni moda bir şey değil. Bundan bir kaç sene önce de bu tür söylemler vardı. Vardı ama farklıydı.
Evet insanlar Risale-i Nura yöneldikçe, Üstadımızın vekil ve varislerine olan hürmet ve tazim artıyor. Zira Risale-i Nur bize bu ağabeylerimizin ne kadar önemli olduğunu anlatıyor.
-Bakarmısınız…
-“Ben ölsem veya hayatta şuursuz kalsam, Nurlara karşı hizmetimin tarzını bilerek tam yapabilsinler.”
Bunu bir kaç kere okumanızı ve düşünmenizi tavsiye ediyorum.
Bediüzzaman'ın bu talebelerine olan sonsuz güvenini farkedebiliyor musunuz. Hangi edib, hangi yazar, hangi müellif kendi öz çocuğuna bu kadar güvenebilir? “Ben ölsem veya hayatta şuursuz kalsam onlar tamamlasınlar. Çünkü onlar benim hareket tarzımı düşüncemi, planımı, herşeyimi iyi bilirler benim kadar.”
Ben öyle anlıyorum.
Haaa, şu yukarda “ben kitaba bakarım” diyen varya! O da samimiyetinden; risalelere olan sadakatından ama maalesef sadakat içerisinde sadakatsizliktir bu düşünce.
Her neyse herkes aynı düşünmek mecburiyetinde değil. Zaten bu ağabeylerimiz de kimseden özel bir hürmet, ayrı bir muhabbet beklemiyorlar. Herkes kendine yakışanı zaten yapıyor.
Hatırlayacaksınız.
Birkaçgün once bir gazeteye Necmettin Şahiner ağabey bir röportaj vermişti. Bu rüportajı okuyan Hüsnü Ağabey beni aradı ve “kardeşim burada bazı ifadeler var insanlar yanlış anlayabilirler. Bu meseleyi biz seninle tekrar konuşalım da işin aslını herkes bilsin” dedi.
Mesele Üstadımızın son seyahati yani Urfa'ya gidişi ile ilgili. Yani Üstadımız Urfa'ya gideceği zaman Hüsnü Ağabeyi aramış “arabayı getirin gideceğiz” demişte, hüsnü ağabey “araba arızalı tamircidedir gelemem” demiş. Tabi bunu kime anlatırsanız alacağınız cevap bellidir. Üstad isteyecek yanındakiler itiraz edecek eşyanın tabiatına aykırıdır.
Hüsnü ağabey diyorki; "Üstadımız arabayı hazırlayın gidiyoruz dedi. Ben de arabayı hazırladım ve bindik yola çıktık. Ama başka zamanlar, Üstadımız defalarca zehirlendiğinden dolayı bazan çok ağır hasta oluyordu. Ve o hastalığı hengamında bazı insanları ziyaret etmek ya da normal bir çıkış yapmak isterdi. Bu çıkışın ona ciddi zarar verecegini biz kardeşler ve ağabeyler aramızda istişare eder, Üstadımızın hastalığı artmasın, zarar görmesin diye bir bahane ile koruma amaçlı bu tür ya da başka bir bahane ile Üstadımızın dışarı çıkmasına mani olurduk."
Hüsnü Bayram, Ahmet Aytemur ve Abdullah Yeğin ağabeyler pek hatıra anlatmazlar. Hatıra anlat dediğiniz zamanda "işte hatıra kardeşim okuyun" diye Risale-i Nuru gösterirler. Ama o gün ben Hüsnü ağabeyin yanında kaldığım 4-5 saatte öyle şeyler duydumki şaşırdım, aklım gitti.
Hüsnü bayram ağabey üstadımızın kesintisiz son 10 yıllık hayatının yaşayan tek şahidi.
Zübeyir ağabeyle birlikte ikisi kesintisiz olarak yanında kalmış meslek ve meşrebimizin Üstadımız tarafından yaşanmasının canlı şahidi olmuşlar. Üstadımızın risaleleri okuması, ibadeti, zikir ve evradı, uyuması, kalkması, abdesti, namazı, giyimi kuşamı, insanlarla münasebeti, kullandığı dil, tavır ve edası, daha nesi ve nesi. Her şey, her şey, her şeyini gözlemlemişler. Tam 10 yıl. Zübeyir ağabey gitti şimdi üstadımız ile ilgili en ince detaylar, Hüsnü ağabeyde.
Hüsnü ağabey gizli bir hazine… İnşaallah onun anahtarını bulduğum gün bu hazinenin kapaklarını bütün nur talebelerine açacak herkesin istifadesine sunacağım. Dua edin.
SAADET VE MUHABBETLE KALINIZ.
NOT: Doktor uzun süreli oturmamı yasakladığı için yazı gecikti özür diler dualarınızı beklerim.