بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
YAZILMAMIŞ DESTANLAR ADINA!..
"Yavuz Adam"ın Kendini Bulduğu Dava!
1. Ağır Ceza Mahkemesi/ Nurculuk Davası! Ankara
1958/ 145 Esas Nolu Dosya.
DAVAYI NASIL KABUL ETTİ?
Üniversite yıllarından tanıştığı Isparta milletvekili Tahsin Tola, bir gün kendisine Ankara'dan telefon eder:
-Bekir Bey kardaşım! Ankara'da bazı kardeşleri tevkif ettiler, davalarına girer misin?
Bekir Berk davanın mahiyetini sorunca Tahsin Tola:
"Üstad Bediüzzaman Said Nursi aleyhindeki neşriyata karşı beyanname yayınlamaktan dolayı" der.
Bekir Berk:
"Tahsin abi davaya girer misin değil, acele Ankara'ya gel demelisiniz!" der.
Tahsin Tola bunun üzerine:
-"Bekir Berk kardaşım acele Ankara'ya gelmeniz lazım" diyor.
Bekir Berk atlayıp İstanbul'dan Ankara'ya gidiyor.
Tahsin Tola'yı da alıp Ulucanlar Cezaevi'nde mahkumlarla görüşüyor.
Ankara/ Samanpazarı Adliyesi'nden Çıkış: 1958
"ARKADAŞLAR! SİZİ Mİ KURTARAYIM! DAVANIZI MI SAVUNAYIM?"
Hayat Belgeseli'nde kendisinin de anlattığı gibi:
-Arkadaşlar! Sizin kurtulmanız için mi savunma yapayım, yoksa davanızı mı savunayım?
Mahkumlar hep bir ağızdan:
-Bizler 10 sene yatmaya razıyız, siz Risale-i Nur'un savunduğu iman davasını savunun! dediler.
Bu söz üzerine, yiğit avukat Bekir Berk çarpılmış, BERK'liğinden sanki eser kalmamıştı!
***
ANKARA DAVASI'NIN NETİCESİ!
Avukat Bekir Berk'in ikinci müdaafasından sonra Ankara Ağır Ceza Mahkemesi; 11 maznunu ittifakla tahliye ediyor.
Tahliyeler; Temmuz 1958. Karar tarihi 10 Eylül 1958.
Bu savunma Ankara Davası adıyla kitaplaşıyor.
Tutuklular Kimler?
İçlerinde, Mustafa Sungur, Tahiri Mutlu, Zübeyr Gündüzalp, Bayram Yüksel, Rüştü Çakın, Ceylan Çalışkan, Mustafa Türkmenoğlu (Risale-i Nur davalarında en uzun hapis yatan zat, 6.5 sene), Mehmed Emin Birinci'nin de bulunduğu en öndeki nur talebeleri tutuksuz yargılanmak üzere tahliye ediliyor.
Bast-ı Zaman Gerçekleşiyor!
"Tahliyeden sonra Ankara Müdaafası'nı, Ankara'da milletvekili Tahsin Tola'nın evinde hazırladım. O gece kalabalık bir cemaat varken eve polis baskın düzenledi. Tahsin Tola'yı tutuklamak istediler. Ardından çekip gittiler. Yarınki mahkeme için savunma yazmam lazım ama vakit yoktu.
O zaman Mustafa Sungur Abi elini kaldırdı Allah'a tazarru ve niyaz etmeye başladı:
-Ya Rab; zamanı genişlet ve müdafaamızı yetiştir!..
"Ben o gece; bastı zamanın ne olduğunu orda gördüm."
-Sonra ben söyledim oradakiler yazmaya başladı. Sabaha kadar temize çekildi ama bitmedi. Arabada yazmaya devam ettik. Mahkemeye vardığımızda adımız okunuyordu içeri girdik.
***
VE BEN SÖZ ALDIM!
"Savcı mütaalasını verdi ve ben söz aldım!
"Muhterem başkanım, savcı bey...
Sonuç beraat!
-Mahkemeden önce yazdığım müdaafayı, Ahmet Feyzi Kul Ağabeyin - Risale-i Nur'un manevi avukatı- isteği üzerine okuyarak banta kaydetmiştik.
Bu bantı üstada götürüp dinletmişler. (Av.Bekir Berk - Necmettin Şahiner s,85).
***
"BERK ADAM" ÜSTADIYLA BULUŞUYOR!..
1.Buluşma/ Isparta'da 1958 yazı
"Bunun üzerine üstad beni istemiş. Manen hazır değilim dedimse de dinletemedim. Arabayla Isparta'ya gittik. Ceylan haber verdi huzura çıktım.
Üstad evinde odasındaki karyolada yatıyordu. Zübeyr, Tahir, Sungur hepsi dizleri üstünde oturuyordu
Üstad'ın yanıbaşına bir sandalye koyup oturmamı istediler.
Baktım Üstat'tan yüksekteyim. Bu durum ruhuma ağır geldi üstadın başına yakın diz çöküp oturdum.
Üstad hayatımı anlatmamı istedi anlattım.
Sonra şimdi de ben sana hayatımı anlatayım dedi ve anlatırken, 'Söylediklerimi anlayamazsan, Zübeyr'e sor o sana tercüme etsin' dediler.
Zübeyr Abi gelip yanıma oturdu. Üstad ne söylediyse tamamını anladım.
"Kardeşim! seni bana Allah gönderdi, seni 40 senelik talebeliğe kabul ediyorum. Sana müdafaan için 500 banknot- kağıt para- vermem gerekir. Ama mükafatını ahirete bırakıyorum. Biz kendi ihtiyarımızla hareket etmiyoruz, istihdam ediliyoruz" dedi.
Sonra, 'sen hoş gelmişsin safa gelmişsin kardeşim' diyerek görüşmenin bittiğini nazikçe ifade etmiş oldu.
Hürmetle ayrıldım.
Bekir Berk abi bu görüşmeyle beraber tam 7 kere üstadıyla görüştü.
2.Görüşmesi/ Eskişehir'de
Eskişehir'de Abdulvahit Tabakçı Ağabey'in evinde misafirken, meğer üst katta üstad da bulunuyormuş.
Tabakçı Abi, "Sana bir müjdem var; üstadla görüşür müsün" deyiverince, "ne demek ruh u canla" dedim.
Zübeyr Abi'ye haber verdi ve yukarı kata çıktım.
Üstad, "Hoş gelmişsin" dedi.
Bazı hizmetleri anlattım.
Üstad tebessümle dinledikten sonra:
"Kardaşım seni bana Allah gönderdi, bizi gizli bir kuvvet (Allah) istihdam ediyor" dedi.
Pencere kenarındaki bir tas yemeğini bana ikram etti.
Ben de öbür odada yedim.
3. Görüşmesi/ Isparta'da
- İzmir'de Risale-i Nur mahkemesinden dönerken Isparta'da görüştük. Haber verdik sahura yakın kabul edildik. Ders yapıyorlardı.
Osmanlıca'yı iyi okuyamadığım için mahcup olmaktan korkuyordum. Sıra bana gelince üstad Fatiha çekti.
Sonra; "Misafirlerime lokantadan yemek getirin" dedi.
Sahuru üstadın misafiri olarak yaptık.
4.Görüşmesi/ Ankara'da
-30 Aralık 1959 Çarşamba günü akşam üzeri, Ankara/ Denizciler Caddesi'ndeki Beyrut Palas Oteli'ndeki 38 numaralı odada gerçekleşti.
"Vazifemiz Müsbet Harekettir!" adlı en son derste.
Sonra konuyu birden Sultan Abdülhamit'e getirdi. Şefkatli Sultan'a şiddetle karşı çıktımsa da onu veli olarak görüyorum diyerek övdü. Şaşırmıştım.
Sonra Samsun'da Büyük Cihat Gazetesi davasını savunmak üzere ayrıldım.
- Yanımda Ali Rıza ve Hamdi Sağlamer kardeşlerle beraber Samsun uçağına bindik.
Samsun üzerine yaklaştığımızda şiddetli bir hava boşluğuna düştük. Uçak yere çakılacak gibi düşüyor, yolcular feryat ederken ben de herkesin duyacağı şekilde 'himmet et Üstadım!' diye bağırdım.
Uçak birden düzgün şekilde yol almaya başladı.
Nur dersanesine gittik. Orda ismini söylemek istemediğim birisi (Kadir Mısıroğlu), üstadın Abdülhamid'in kıymetini bilmediğini anlatıyordu.
O adamın konuşmasını keserek "söylediğin yanlış" dedim ve üstadın Abdülhamid için dediklerini aktardım."
5.Görüşmesi- Emirdağ'da
"Konya'da Bahtiyar Doktor Sadullah Nutku, Said Gecegezen ve arkadaşlarının davası için bulunuyordum.
Üstad Mustafa Kırıkçı'nın evine gelip istirahat ediyor.
Mustafa Kırıkçı da Bekir Berk'e haber veriyor:
Bekir Berk o an için, "Tutukluluklara itiraz için çalışıyorum saat 5 e kadar bitirmem lazım! Üstad'a selam hürmet ediyorum, benim için ellerinden öp" diye haber salıyor.
M. Kırıkçı üstada durumu anlatıp özür dilediğimi ve ellerinden öptüğümü bildiriyor.
Üstad ise, "tam tam tam!" diye cevap veriyor.
Tutuklamalara itiraz yazısı bitirince; Üstad'ın Eskişehir'e doğru hareket ettiğini öğrenip üzülüyor.
Fakat; Konya'dan ayrılmadan Zübeyr Abi Mustafa Kırıkçı'ya telefon edip, evinde unutulan üstadın seccadesini Bekir Berk'in acele getirmesini bildiriyor.
Mustafa Kırıkçı evden üstadın seccadesini alıp getiriyor, fakat çok kar yağdığı için taksiler Eskişehir'e gitmek istemiyor.
Ayrıca müminlere zulmeden bir polis komiseri; taksicilere "Bekir Berk'e taksi vermeyin" diye tembihliyor.
Said Gecegezen ise istirahatte olan bir taksiciyi tutuyor! Taksiyle şehir merkezine uğramadan Afyon/ Eskişehir istikametine sürüyorlar.
Sonra Emirdağ'a namaz kılıp selam vermek için Mehmet Çalışkan'ın evine uğruyorlar.
Namaz kılıp pilav yedikten sonra kalkmak isterken Hamza Emek ve Mehmet Çalışkan Üstad'ın kendi evinde olduğunu söylüyorlar.
"Kalktık üstadın Emirdağ'daki evine vardık. Kapıyı çaldık üzerinde gömleğiyle Zübeyr Abi kapıyı açtı:
-Üstadın Eskişehir'e gitmekten vazgeçip buraya geldiğini söyledi.
-Üstad ben yatıyorum misafirlerim gelecek. Dinlenmek isterlerse dinlendir gitmek isterlerse beni uyandır diyor.
Zübeyr Abi gayet kararlı ve şefkatli bir sesle,
-Ne istiyorsunuz dedi?
-Ben de:
-İstanbul'daki aleyhtar gazetelere dava açmak için, imzalı muvafakatname almak için üstadı ziyaret etmemiz lazım dedim.
Üstadın kapısını açtı ve bizi içeri aldı.
Üstad gece yarısı sanki pamuk yumağı gibi göründü. Bembeyaz uzun saçları, yumuşacık bakışlarıyla bizi kucakladı ve alınlarımızdan öptü. Sonra Üstad'ın seccadesini verdik.
Bize 25'er kuruş yol parası verdi.
-Aleyhte yayın yapan müfteri gazetelere dava açmak için, imzalı dilekçeler istirham ettiğimi söyledim.
-Kaç tane istiyorsun dedi.
-En az 10-15 tane olması lazım dedim.
12 tane pullu 3 tane pulsuz olmak üzere, üstad pulların üstüne mührünü bastı. Üç kağıtta ise pul yoktu.
Zübeyr Abi açık boş kağıtlara üstadın mühür basmasını istemedi.
Üstad ona; "hayır getir kağıtları" dedi ve mühürledi.
Sonra Eskişehir'e vardık, Said Gecegezen taksiyle Konya'ya ben de İstanbul'a hareket ettim."
ÜSTAD: "ÇİN'E GİDİNİZ!"
-İstanbul'a gelince yattım. Rüyamda üstad, Mustafa Kırıkçı'nın evindeki gibi uzanmış istirahat ediyordu.
Üstadın el ve ayaklarını öptüm. Sonra tebessümle huzurunda durdum.
Hacca gittim. Cidde Radyosu'nda Türkçe yayın bölümünde yapımcı ve spiker olarak çalışmaya başladım. Türkistan bölümü açılması için çok uğraştım. Sonra Doğu Türkistan'dan Mehmet Emin Alptekin geldi ve yayının başına geçti. Türkistan bölümünde çalışan zat, Çin/Doğu Türkistan'a gidip geldiğinde; senin konuşmalarını Doğu Türkistan'dan dinledik dedi. Üstad'ın "Çin'e git!" sözü gerçekleşmişti.
6.Görüşmesi/İstanbul
1 Ocak1960 Çemberlitaş/ Piyer Loti Oteli'nde.
"Üstad 2 Aralık 1959 da Ankara'ya gelip Beyrut Palas Oteli'de bir gece kalıp Emirdağ dönmüştü. Bugünlerde Hakkı Yavuztürk'ün evinde dersteydik. Üstadı İstanbul'a davete etmeye karar verdik. Aralık'ın sonunda Ankara'dan İstanbul'a gelince (1 Ocak 1960) Ankara yolunda (Kartal) karşıladık.
Gazeteciler niye geldiniz dediklerinde, "Ben İstanbul'a, avukatım Bekir Berk'e vekalet vermek için geldim" dedi.
"Şahit" Halil Yürür. (Hayatını D.A.Adam s,20)
"Çemberlitaş/ Piyer Loti Oteli'nin çatı katına yerleştirdik. 1 Ocak 1960 Cumartesi.
Otel odasında talebeliğin vasıflarını sayarken, hissiyatını karıştırmayan bütün zerratıyla Risale-i Nur'a bağlı olmalı diyerek, Zübeyr Abi'yi örnek gösteriyordu.
Sonra 'bu mermer kafa, taş deyip' kafasına yumruğuyla vurdu. Sonra saçından tutup duvara vurdu. Zübeyr abi hiç sesini çıkarmadı. Sonra yüzüne bir tokat vurdu. Üstad Bediüzzaman 1. talebesi Zübeyr Abi'nin yanında coşup taşmıştı.
İçimden dedim "n'olur bir de bana vursa!" Anında bana döndü. Tebessümle elini uzatıp hafifçe vurarak, "Sana vurmam, sana vurmam, sana vurmam" dedi.
Bir gazetecinin izinsiz fotoğraf çekmesinden de rahatsız oldu ve 3. gün (3 Ocak 1960 Pazartesi) akşama doğru otelden ayrıldı. Otelden çıkarken çok kalabalık ve izdiham vardı.
Üstadı Korumaya Aldık!
Dört kişi üstadı koruyacak, bazıları da üstadı koruyanları koruyacaktı. Ben bunları derken Üstad döndü ve "Sen kumandan gibisin, Abdurrahman'ım gibisin maaşallah" dedi.
İstanbul' dan Ankara yoluna kadar yolcu ettik. (3 Ocak 1960 Pazartesi).
Üstad İstanbul Piyerloti Oteli' nden 1960 - 3 Ocak Pazartesi günü ayrılırken; arabada önsağda oturan Bekir Berk. (Zübeyr Berk Arşivi)
Üstad 4 Ocak 1960 Salı günü, Ankara Denizciler Caddesi'indeki Beyrut Palas'a indi.
7.ve Son Görüşmesi/ Ankara Tren İstasyonu Önü
"Üstad Ankara' ya son gelişlerinden birinde Eskişehir yoluna doğru giderken, uğurlamak için şoförün yanına binip, Ankara Tren İstasyonu (Gar) önünde indim.
Üstadın ellerinden öptüm o da benim baş ve alnımdan öptü.
Sonra yere çömelip ellerimi açarak uğurladım. Araba hareket etti. Sonra araba durdu.
Üstad Sungur Ağabey'in işaretiyle beni yanına çağırttı. Şoför mahallinden ona doğru uzandım. Bana, "Seninle 3 cihetle bağlantım var:
-Birincisi Risale-i Nur talebesisin, ikincisi avukatımsın, üçüncüsünü şimdi söylemeyeceğim dedi ve ayrıldık.
Bu görüşme Bekir Berk'in üstadıyla son görüşmesiydi!
ÜSTAD: BİRGÜN HEPİMİZ O'NA DUA EDECEĞİZ!
Rahmetli Sungur Ağabey, "Isparta'dan Bekir Berk'e gönderdiği bir mektupta üstadın, Bekir Berk'e Nur'un en has kahramanları içinde her sabah, ismiyle dua ediyorum" dediğini yazıyordu.
Yine Sungur Ağabey anlatıyor:
1958 Ankara Davası'ndan sonra ben Ankara'da kalmıştım.
O sırada Bekir Bey'le görüştük. 22 maddelik bir dua talebi dilekçesini bana verdi.
Isparta'ya vardığımda bunları Üstad'ımıza okuduğum zaman Hz Üstad şöyle söyledi:
'Birgün gelecek hepimiz ona dua edeceğiz!' (H.Davasına A.Adam s,33)
Kaynaklar:
1-Bekir Berk Belgeseli/ Nesil.
2-Avukat Bekir Berk, Necmettin Şahiner
3-Ankara Siyaseti ve Said Nursi, Serdar Murat/ Abdulkadir Selvi
4-Hayatını Davasına Adayan Adam -Nesil, İ.Atasoy.
5- Hatıralarda Bediüzzaman/ Necmeddin Şahiner.
(Devam edecek)