Risale Haber-Haber Merkezi
Bediüzzaman Said Nursi’nin efsane avukatı Bekir Berk’i vefat yıldönümünde rahmetle anıyoruz. Ağabeyler Anlatıyor kitaplarının yazarı Ömer Özcan, Bekir Berk ile ilgili hatıraları Risale Haber okuyucuları için paylaştı.
1926 Ordu doğumlu Av. Bekir Berk, 1951’de İstanbul Hukuk Fakültesini bitirir ve 1973 senesine kadar İstanbul Barosuna kayıtlı olarak avukatlık yapar. 1958’de Isparta milletvekili “Dr. Tahsin Tola”nın teklifiyle ilk defa bir Nur davasının vekâletini alır... Hem de “Zübeyr, Sungur, Tâhirî, Bayram, Ceylan...“ gibi 12 ağabeyin maznun olduğu Ankara davasını... Daha sonraları Üstad Bediüzzaman Hazretlerini de ziyaret eden Av. Bekir Berk’e Bediüzzaman büyük alaka gösterir ve boş kâğıtlara mührünü basarak vekâletini verir. Artık Bekir Berk dünyada eşi benzeri görülmeyen rekorlara imza atıyor, binlerce Nur Davasında binlerce mazlumun imdadına yetişiyor, hemen hepsinde de beraatlar alıyordu. Meşhur 163. Maddenin tam bir uzmanı olmuştu… Bekir Bey girdiği davalardan kat’iyyen maddî bir menfaat görmedi. Vefat ettiğinde de görüldü ki, arkasında dünyalık hiç bir şey bırakmamış...
Belki sustururuz diye, meşhur “1971 İzmir Sıkıyönetim Mahkemesinde” onu da tutukladılar. Fakat yanılmışlardı. O susmadı, bilakis mahkemenin seyrini değiştirdi. Kaderin sevkiyle 1974 yılında Cidde Radyosunda programcı ve spiker olarak hizmet etti. 1989 yılında yaş haddinden emekli oldu. 14 Haziran 1992’de terhis tezkeresini alıp, ebedî âleme irtihal etti. Allah Rahmet etsin... Âmin…
Ömer Özcan
BEN ÜSTAD’A KARŞI EDEBİ BEKİR AĞABEYDE GÖRDÜM
Önce Av. Bekir Berk’in Üstad Bediüzzaman hazretlerine olan hürmet ve muhabbetini çarpıcı bir şekilde anlatan bir hadiseyi nakletmek istiyorum. Karabüklü rahmetli “Süleyman Aslan” ağabeyin kendi hatıralarını alırken, Av. Bekir Berk ile alakalı ilginç bir hatırasını şöyle anlatmıştı:
“Ben edebi Bekir ağabeyde gördüm, şöyle ki: Üstad Hazretlerinin Ankara’ya gelişlerinde karşılayanlar arasında ben de vardım. Üstad arabada oturuyordu. Bizler ayakta beklerken, Bekir ağabey hürmet icabı dizleri üstünde Üstad’a bakıyor; Üstad arabada öteki tarafa baksa, Bekir ağabey dizleri üstünde yürüyerek hemen o tarafa geçiyor; Üstadımız yine başını çevirse, Bekir ağabey tekrar dizleri üstünde Üstadın baktığı yöne geçiyordu.”
Yine Süleyman Aslan anlatıyor: “1958 Ankara Risale-i Nur Davasında Bekir Berk abi Dr. Tahsin Tola’nın evinin balkonunda herkesi topladı. Tek tek herkese sordu, bu müdafaaya nasıl hazırlanalım diye… Üstadımızın yaptığı müdafaalar gibi Risale-i Nur’un müdafaası yapılacaktı. Elhamdülillah neticede beraat alındı. Bu, onun aldığı ilk nurculuk davasıdır.”
MAHKEMELERDE ÖNCE ÜZÜNTÜDEN SONRA SEVİNÇTEN AĞLARDIK
Mazlumların ve masumların Avukatı Bekir Berk ağabeyi, 1970’li yılların başında bizler Ankara’da talebeyken, kaldığımız dersaneye sık sık geldiğinden dolayı görebiliyor, çalışma tarzını, iş disiplinini yakinen şahid oluyorduk. Birkaç kere de bizim kaldığımız dersanede çalışmış, hazırlanmıştı.
Kendisine bir oda tahsis ederdik; saatlerce daktilosu ile çalıştığını hatırlıyorum. Ertesi gün gireceği mahkemelere hazırlanıyordu. Çok titiz, çok düzenli ve en küçük ayrıntıları bile ihmal etmeden hazırlanıyordu.
Katıldığı mahkemelere temiz kıyafetlerle dinleyici olarak bizim de iştirak etmemizi isterdi. Biz de katılırdık. Sadece Allah’ı ve iman, Kur’an hakikatlerini anlatan Nur Risalelerini okudukları için hapse atılan, ceplerinde çakı bile taşımayan, asayişi bozucu hiçbir eylemleri olmayan, saf, mâsum ve vatanlarını çok seven bu insanları mahkemelerin soğuk, kaskatı, resmî salonlarında görünce çok üzülür ve sessizce ağlardık...
Fakat!
Bu itilmiş-kakılmış, sahipsiz, hamisiz gibi görünen ve bu kasavetli mahkeme salonlarına getirilen garip insanların yanında birden cüppeli bir adam beliriverir; rahat ve neticeden emin hareketlerle çantasını açar, dosya, belge ve dokümanlarını masasına yerleştirir; sanki kendi evindeymiş de, mahkeme heyeti misafirmiş gibi salona birden hâkim oluverir; müthiş vukufiyeti, bilgi ve hitabe ile kasaveti tam tersine çeviriverirdi... Çoğu zaman yumuşak bir dille; öğretici, eğitici Risale-i Nur’un maksat ve mahiyetini açıklar tarzda müdafaalar yapar. Bazen de, -eğer savcı zalimce ithamlarda bulunuyorsa- yeri göğü inleterek şiddetli ve hiddetli ihtarlar yaparak savunmasını yapardı. Bizler de bu sefer sevinçten ağlardık. Mahkemeyi daha munis görmeye başlardık, rahatlardık. Böyle bir ağabeyimiz bulunduğundan dolayı iftihar eder, sanki kendimiz savunma yapmışız gibi mesud olurduk.
ALLAHA İLTİCA VE HİCRET ETMİŞ OLAN KARDEŞİNİZ BEKİR BERK
Bekir Berk Ağabeye Cidde’de iken mektuplar yazdım. Her seferinde cevap vermek lûtfunda bulundular. Hatta fotoğraflarını gönderdiler. Hala sakladığım bu mektupların birinde, oradaki yaşayış tarzını şöyle hülâsa ediyordu:
“Ben içe dönük bir hayat yaşıyorum. Evden radyoya, radyodan eve, çarşıya, her Cuma Mekke-i Mükerreme’ye ve hafta arasında bir iki defa Mekke-i Mükerreme’ye gidiyorum. Bunun dışında postahaneye, bir iki arkadaşın evine ve iki günlük tatil olduğu zaman ise Medine-i Münevvere’ye gidiyorum...”
Allaha iltica ve hicret etmiş olan
Kardeşiniz Bekir Berk. Cidde