Belarus'ta namazda Abdülhamid'e edilen dua

Tarihçi–Yazar Mustafa Armağan, “Abdulhamitten Gününümüze Türkiye” konulu bir konferans verdi

Dursun Sivri'nin haberi:

Tarihçi–Yazar Mustafa Armağan, “Abdulhamitten Gününümüze Türkiye” konulu bir konferans verdi. Memurlar Vakfı’nın Milli Eğitim Şura Salonunda düzenlediği konferansta Armağan sözlerine, Necip Fazıl’ın “Abdulhamit’i anlamak her şeyi anlamaktır” cümlesi ile başladı. Son 150 yıllık tarihte Sultan Abdulhamit’in etkisinin halen sürdüğüne dikkat çeken Armağan’ın konuşmasından notlar şöyle:

BELARUS’TA TERAVİH NAMAZINDA ABDÜLHAMİT SESLERİ

“Dün Osmanlı’yı yıkmak isteyen uluslar arası emperyalist güçlerin uydurdukları yalan iftiralar bugün halen belirli kesimlerin devam ettirdiğini görüyoruz. Sanki Abdulhamit halen iktidarda zannedersiniz.
Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Görmez’in henüz başkan yardımcısı iken bir ziyareti vesilesinde aktardığı bir kaç hatırayı paylaştı. Zira başkan göreve gelir gelmez ilk verdiği beyanatta “Dünya’nın neresinde olursa olsun bütün Müslümanların derdi bizim derdimiz” meâlinde bir beyanı var. Bu sözü söylenmesine etki eden hatırlarını nakletti.

Başkenti Minsk olan Belarus’ta 13  Müslüman Tatar köy vardır. Bunlar Sovyet Komünist esaretine rağmen dini yaşayışlarını bir şekilde sürdürürler. Bunların Türkiye’den bir talepleri vardır. Diyanet İşleri başkanının ziyaret etmelerini isterler. Diyanet işleri başkanlığı adına yardımcısı Sayın Mehmet Görmez Belarus’taki bu köyleri bir Ramazan ayı içinde ziyarete gider. Teravih namazını da Mehmet Görmez’in kılmasını ısrar ederler. O da kıldırır. Müezzinlik yapanlar iki rekatta bir selam ve arada ilahiler, naatlar okunur. Bu naatlarda peygamberler, peygamberimiz (Resullullah, Evliayaullah…) gibi ecdadın ismi okunur. En sonunda “Abdulhamit halifetullah” ismi bu ilahiler arasında zikredilir.

PATONİ’DE ABDÜLHAMİD İSİMLİ ÇOCUKLAR

“Güney Asya ülkelerinden, Tayvan civarında, Patoni denilen bir ülkeden bir örnek verdi. Türkiye ile uçakla 13 saatlik bir mesafedeki bu ülkede çocuklara konulan isimlerin çoğunluğu “Abdulhamit” tir.
Abdulhamit han zamanında oradaki Müslümanlar Budistlerin baskısına maruz kalırlar. Çok sıkıntı yaşarlar. Abdulhamit han padişahtır. Yardım isterler. O zaman bölge İngiliz esareti altındadır. Abdulhamit han buraya her yönden özel yetiştirilmiş 25 genç fedai gönderir. Bunlar orada hem eğitim verirler hem Budistlee karşı koymada savaş taktikleri yönünden kahramanlıklar gösterirler. Fakat bir süre sonra bu gençleri İngilizler tutuklar götürürler. O gün bu gün o gençlerin akibeti bilinmiyor. İşte bunların kahramanlıklarından dolayı orada Abdulhamit ismi bir efsanedir.

HİCAZ DEMİRYOLU VE MEDİNE’NİN MÜDAFAASI

“Hicaz demiryolu batılı ülkelerin katkısı, desteği alınmadan yapılmıştır. Abdulhamit han, ilk olarak kendi cebinden on bin lira koyarak işe başlamıştır. O zamanın Bakanlar kurulunda yer alan paşaları da bu teşebbüse katılmalarını sağlamış. Bütün dünya genelindeki Müslümanların katkısı için kampanya başlatmış. Batılılar dalga geçmişler ama. Bu Hicaz demiryolu projesi gerçekleşmiştir. Medine’nin müdafaası bu sayede mümkün olmuştur.

“Dış politika stratejileri Osmanlı’ya düşmen batı ülkelerini birbirlerine düşürerek saldırılarından emin olabilmeyi sağlamıştır. Amerikalı Aleksandr, İngiliz Kevin gibi diplomatlar bu örneklerdendir. Balkan kiliselerinin birbirleri arasındaki çekişme dışarıdan gelen saldırıları önleme maksadına matuftur. İttihat ve Terakki’nin Abdulhamit’ten sonra ilk icraatı da balkan kiliselerini barıştırmak olmuştur. Ardından da Edirne dahil İstanbul’a kadar Balkan topraklarının kaybı gibi bir sonuç icraatın semeresidir. Balkanların kaybını duyan Abdulhamit “Yoksa kiliseler barışmış mı?” diye sormuş.

“ŞİFAH-İ ŞERİFİ OKUDUM ÇANAKKALE’Yİ GEÇEMEYECEKLER”

“Abdulhamit görevden alındıktan sonra yakın takip altındadır. Her dakika ne yaptığı ve ne konuştuğu ittihat terakki yönetimine aktarılır. Atıf Hüseyin efendi görevlidir bu iş için
18 mart 1915 gecesi sabahlara kadar “Şifah-i Şerifi okudum. Çanakkale’yi geçemeyecekler” dediği o raporlarda yer alır.

TBMM MECLİS-İ MEBUSANIN KESİNTİSİZ DEVAMIDIR

“Türkiye Büyük Millet meclisi İstanbul’daki Meclis-i Mebusan’ın kesintisiz devamıdır. İstanbul İngiliz işgali altında iken Meclis-i Mebusan çalışamayınca Padişah Vahdettin meclisi fesh ediyor. Aynı meclis üyeleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin de üyeleridir. Bazı bölgelerden yeni katılımlar vardır. Karar defterinde kaldığı yerden devam eder. İstanbul’da yarım kalan büyük baş hayvanlardan alınan vergiyi düzenleyen kanun ilk yapılan kanundur. TBMM de cumhuriyetin ilanı Mondros mütarekesi ve Lozan sonrası İngilizlerin oluru sonrası gerçekleşmiştir.

“İlk mecliste 337 mebus vardır. Bir şekilde M.Kemal 158 oyla cumhurbaşkanı seçilmiştir. İlerleyen zaman içinde milli mücadelede yer alan birçok etkili isimler tasfiye edilmiştir. Kazım Karabekir Osmanlı’nın mağlup olmayan tek paşasıdır. Ta Tebriz’e kadar gitmiş. Mondros mütarekesinden sonra geri çağrılmış. Kaderin cilvesine bakın ki, İttihat Terakki döneminin başarısız mağlup paşaları cumhuriyet döneminde sahnededirler. Sonra onlar da tasfiye süreci yaşarlar.

“ÖNCE AS SONRA YARGILA”

“İlk meclisin belirli kesimin komitacı katakullileri sonrası ayrışma başlar. Teraki Perver Partisi kurulur. Yine muhalefete gerek yoktur gerekçesi ile kapatılır. Sonra şark isyanları bahanesi ile Takriri Sükun kanunu çıkarılır. Meclis içinde muhalifini açıkça öldüren Ali Çetinkaya cinayetine rağmen hiçbir hukuki işleme tabi olmaz, “önce as sonra yargıla” uygulamaları ile sayısı onlarca insan idam  kararları veren “İstiklal Mahkemeleri” kurulur.

1930’lu yıllarda kurulan Serbest Fırka da kendi kendine feshedilir. 1950’ye kadar cumhuriyet demokratik değildir. Millet iradesi ilk defa 1950’de tecelli etmiştir. Askerler o zaman hemen darbe yapmak istemişler. İnönü kabul etmemiş. Menderes ilk göreve gelir gelmez bunu haber alır16 general 150 albayı bir gecede görevden alır.

Konferans öncesi Memurlar Vakfının düzenlediği “Memur Hikâyeleri” yarışmasının ödülleri dağıtıldı. Ödül alanlar şöyle:
“Onca Emek ve Birkaç Cümle” hikayesiyle Sibel Özdemir, Birincilik,
“Torpil Duvarını Aşmak ve Ebe Olmak” isimli eseriyle Yasemin Ayhan ikincilik,
“Babam Memur Mustafa” isimli hikâyesiyle Dr. Meral Dinçer üçüncülük.

www.RisaleHaber.com

Özel Haberleri