Çok zahmet çekiyorsun.
Bir de değmiyor.
Öleceğinden de haberin yok;
Yani kendinden!
Doğduğundan bugüne;
Elinde kalan ne!
Bir mezartaşı her nefesin!
Kaç bahar yaşadın?
Bu kaçıncı mevsim?
Ve sen gelgeç telâşelerdesin.
Bulutlardan haberin yok;
Ki bulutlardan betersin.
Arı mısın, karınca mı?
Nereye bu nefes nefese?
Otur; bir dinle ayak seslerini!
Yorup durduğunu kendi kendini.
Uzatma ellerini öyle;
Koparma meyveleri izinsiz!
Kanarsın, yanar, sızlanırsın;
"Pencerelerden seyret."
Biraz Yunus ol; kuşları dinle.
Kalbini bir su gibi ezberle.
Çam Dağı'nda Bediüzzaman ol,
Arkadaş ol çiçeklerle.
Bak; para etmedi para pul.
Bir "kimlik" de vermedi okul.
Sokul kalbine iyice sokul.
Bak; para etmedi para pul.
"Beş kuruş ver;" neler alacaksın:
Yani gökyüzünü, yıldızları,
Pırıl pırıl sabah güneşini...
Yeter unuttuğun kalbini!
Ağır faturalar ödüyorsun;
Düğün dernek, gel git...
Bir yığın ölüm ellerinde;
Fotoğraflara bakmıyorsun.
Az gittik uz gittik... dünya!
Arama masalları ötelerde.
Dünya - rüya; rüya - dünya!
Otur; kendi şarkını dinle!
Bir ağaç bu dünya, bir kitap...
Hani nerde meyvesi, anafikri ne?
Kitap ne diyor; okumuyorsun.
Okumuyor, dinlemiyor, duymuyorsun.
Gayrı... sen bilirsin!
Sen ne bilirsin!