“Nefis ve Günah Psikolojisi” başlığının ele alındığı programda modernizmin insanı şu anda nefis odaklı bir insana indirgediğinden bahseden Tarhan, nefsin yaptırım gücünün olmadığına dikkat çekti. Nefsin insanı harekete geçiren duygulardan birisi olduğunu belirten Tarhan, nefsin yaptırım gücü olmadığı sadece yönlendirme, vesvese yani tavsiye, telkin özelliği olduğuna dikkat çekti.
Çevrimiçi gerçekleştirilen programda Tarhan, “Nefis ve Günah Psikolojisi” başlıklı buluşmada nefis ve günaha dair dikkat çekici paylaşımlarda bulundu.
İRADE TERBİYESİ VARSA NEFİS TERBİYESİ OLUYOR…
Beynin karar verme mekanizmasının Kur'an-ı Kerim'de de İslam ahlakında da irade terbiyesi diye geçtiğine dikkat çeken Tarhan; “Bir insana elinden geleni yaptıktan sonra sığınması için bir kale lazım. O sığınak da peygamberin sünnetidir diyor. Sünnet yani rehberimiz yol göstericimizin öğrettiklerinin olmasıdır. Bunu anlayabilmek için biraz psikolojiyle bağlantı kurmak istiyorum. Nefis nedir? Şeytan nedir? Nefsin her dediğini yapan tamamen nefsin arzularına giden kişi nasıl hareket ediyor? Nefsi tarif etmeden önce nefsine uyan kişinin özellikleri de bazı insanlar nasıl diye iradeyi analiz etmek lazım. İrade kavramı nedir? Karar veriyoruz ya şu anda psikolojide üzerinde en çok araştırma yapılan konu, ‘Nasıl karar veriyoruz?’ Bununla ilgili araştırmayı yapanlar Nobel Ödülü aldılar. İnsan nasıl karar veriyor? O derece müthiş bir deney, araştırma alanı.” dedi.
Öğrencilik yıllarında okudukları kitaplarda irade kelimesini bulanık bir kavram olarak tanımlandığını belirten Tarhan, irade kelimesiyle psikolojinin çok ilgilenmediği, psikolojinin ilgi alanı dışında olan bir kavram olarak okutulduğunu vurguladı. Tarhan şu değerlendirmelerde bulundu: “Halbuki şimdi anlaşıldı ki insan beyni karar verme mekanizması bizim yani Kur'an-ı Kerim'de de İslam ahlakında da irade terbiyesi diye geçiyor. Yani irade terbiyesi varsa nefis terbiyesi oluyor. İrade terbiyesi yoksa nefisin atına binip gidiyorsunuz. Şeytanın atına binip gidiyorsunuz. O halde burada irade kelimesine nasıl karar veriyoruz? İyi tanımak lazım. Onun için bilinçli olmak birinci adım olarak geliyor. Bilincimiz fark eder. Çünkü insanda sadece bir şey yok. Sadece hayat sahibi değil. Sadece ruh sahibi de değil insan bilinç sahibidir.” şeklinde konuştu.
“NEFSİN SADECE YÖNLENDİRME GÜCÜ VAR, YAPTIRIM GÜCÜ YOK”
Nefsin motor gibi yani bir enerji kaynağı gibi olduğundan bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, nefsin sadece yönlendirme yani tavsiye, telkin özelliği olduğuna değindi. Tarhan; “İnsanı harekete geçiren duygulardan birisi nefistir. Yemek, içmek, üremek gibi hayatı sevmek gibi bunlar nefsin motivasyonlarıdır. Nefis motivasyonudur. Yaşama arzusu mesela o arzu insanın nefsini harekete geçiren bir arzudur. Peki burada şeytanın rolü ne? Şeytanın yaptırım gücü hiç yoktur. Sadece şeytan iyicil değil, kötücül bir varlık. Onun için insanı yoldan çıkarmak gibi vazifesi vardır. İnsanın aklına devamlı bir şey geliyor. Mesela şeytan, kötülük yapmayla ilgili nefsi yönlendiriyor. Nefis motor gibidir. Motor yani bir enerji kaynağı gibidir. İnsanı nefsine doğru yönlendiriyor, düşüncelerini yönlendiriyor. Nefsin sadece yönlendirme vesvese yani tavsiye, telkin özelliği var. Yaptırım gücü yok.” dedi.
İrademizin altı cihazı var, bu cihazımızın bir tanesi vicdan diyen Tarhan, “Vicdan neyi yapıp yapmamamızı, neyin iyi, neyin kötü olduğunu öğretir. Şeytan nefse, vicdan ruha yönlendiriyor. Ruh da Allah'a bağlantıya bağlıyor insanı. Ruh programı bir bilgisayar programı gibidir. Bizde az bir kısmıyla temastayız ama ona yönlendirdiği zaman burada hakikate bağlanıyorsun.” dedi.
MODERNİZM İNSANI NEFİS ODAKLI BİR İNSANA İNDİRGİYOR
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, modernizmin şu anda insanı sadece yemek, içmek ve üremeye indirgediğinin altını çizdi. Tarhan; “İşin anlam boyutuyla ilgilenmek, ondan haz almak, o şekilde kendini harekete geçirmek yüksek bir duygu, insani bir özelliktir. Bu özelliği şu anda modernizm insandan aldı. İnsanı sadece yemek, içmek, üremeye indirgedi. Cahiliye dönemine dönüyor. Psikolojide Maslow’un psikososyal ihtiyaçlar piramidi diye geçiyor. O piramidin en alt tabanında yemek, içmek, üremek var. Ondan sonra güven, güvenme ihtiyacı. Yani barınma ihtiyacı diğer canlılarda da var, insanda da var ama ondan sonra sosyal güven var. Fiziksel güven diğer canlılarda var ama sosyal güven insanda var. Güvenmek ve güvenilmek ihtiyacı, sevmek ve sevilmek ihtiyacı, değer vermek değer görme ihtiyacı. En sonunda kendini gerçekleştirme ihtiyacı diye bunu Maslow bitiriyor. İnsanın kendini gerçekleştirmenin ötesinde anlam arayışına da ihtiyacı var. Bununla ilgili şimdi zihin üstü genler araştırılıyor. Anlam arayışı geni araştırılıyor. Mesela Tolstoy; ‘Ölümü açıklayan anlam arıyorum.’ diyor. Onu Hristiyanlıkta bulamıyor İslam’da olduğunu öğreniyor.” ifadelerini kullandı.
BENCİL İNSANIN KADERİ ZATEN YALNIZ KALMAKTIR…
Şeytanın en büyük silahının kibir olduğuna dikkat çeken Tarhan; “Yalnızlığın en büyük sebebi insanın sadece haz peşinde koşması, kendi çıkarını düşünen sadece kendi hazlarını düşünen benmerkezci insanların çoğalmasıdır. Bencil insanın kaderi zaten yalnız kalmaktır. Yalnız kalan insanların güç elindeyken, para elindeyken etrafında insanlar vardır ama hep farklı insanlar vardır. Güç için para için etrafında dönerler. Öyle insanlar benmerkezci, narsist, kendini yeryüzü tanrısı gibi görürler. Bu insanların en büyük organları egolarıdır. Bu insanların kaderi yalnız kalmaktır. Çünkü insanlar onun yaptıklarını severler. Kişiliklerini sevmezler, kibirlidirler, burnu havadadırlar, hep yukardan konuşurlar. ‘Ben önemliyim, üstünüm.’ derler. Herkese el öptürürler öyle kişilerdir. İmam-ı Gazali hazretleri; ‘Bütün kötülükleri bir odaya doldursanız kapısını kibir açar.’ diyor. Kibir hakikaten öyle bir duygu bütün kötülükleri de besleyen hani şeytanın en büyük silahıdır kibir. Kıskançlık mesela, şeytanın en büyük silahıdır. İnsanın egosunu şişiriyor, övüyor övüyor şişiriyor yükseltiyor ondan sonra oradan düşmemek için insan taviz vermeye başlıyor. Taviz vere vere şeytanın ve kötülüklerin esiri oluyor.” şeklinde konuştu.
BEYNİMİZ MADDE VE MANA ARASINDA KÖPRÜ OLUYOR…
Beynin madde dünyası ile anlam dünyası arasındaki aracı organ olduğundan bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Beynimiz madde dünyasıyla anlam dünyası arasındaki aracı organdır. Karar verirken maddi boyutla ilgili beynimiz bilgisayardaki elektronik devreler gibi ama ruhumuz da bilgisayardaki program gibidir. Bilgisayardan program alırsan bir gram eksilmez insan da öldüğü zaman vücudundan bir gram eksilmez öyle bir programdır, yazılımdır. Manyetik parçacıkların dizilimine göre ruh ortaya çıkıyor. Beynimizde ruh programı dolaşıyor. Ona göre o ruh programı da büyük anlamın bir parçası. Onun için ruh bağlanıyor. Bilinç fark ediyor, nefis istiyor. Şeytan nefse yönlendiriyor, vicdan ayırt ettiriyor ve ruha yönlendiriyor. Akıl yorumluyor, amaç belirliyor ve eyleme geç komutu veriyor. Kalp seviyor, harekete geçiriyor. Beynimiz böyle durumlarda madde ve mana arasında köprülük yapıyor. Karar veren organ zihin diye bir organ var. Beynimizin üstünde bir zihin var. Zihin insana mahsus, diğer canlılarda zihin diye bir organ yok.” dedi.